Dede Efendi kendi evinde anıldı
Türk Musikisi'nin en büyük üstatlarından Hamamizade İsmail Dede Efendi, vefatının 165. yılında, Cankurtaran'daki Hamamizade İsmail Dede Efendi Evi'nde düzenlenen bir panel ve konserle anıldı
29.02.2012 00:00:00
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü, Türk Musikisi'nin en büyük üstatlarından Hamamizade İsmail Dede Efendi'nin vefatının 165. yılı münasebetiyle, Cankurtaran'daki Hamâmizâde İsmail Dede Efendi Evi'nde bir panel ve konser düzenledi. Programda önce, Hamamizade İsmail Dede Efendi'nin hayatını özetleyen bir belgesel gösterildi. Daha sonra, kısa adı TÜRKEV olan Türkiye Tarihî Evleri Koruma Derneği Başkanı Prof. Dr. Cengiz Eruzun, bir dönem karakol olarak kullanılmış olan tarihî Hamâmizâde İsmail Dede Efendi Evi'nin bugünkü hâlini almasına kadarki restorasyon aşamaları ile dernek çalışmaları hakkında slaytlar eşliğinde bilgi verdi.
İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ertuğ da, Hamamizade İsmail Dede Efendi'nin içinde doğduğu ve devlette değişim sürecinin yaşandığı siyasî sosyal ve kültürel ortam hakkında görsellerle birlikte bilgi verdi. Prof. Ertuğ, "İçinde doğduğumuz ortam tabii ki bizi şekillendiriyor. Ben, eğer Yahya Kemal'i tanımamış olsaydım, Ahmet Hamdi Tanpınar'ı tanımamış olsaydım belki başka bir insan olurdum. Dede Efendi de keza Şeyh Galib'i tanımamış olsaydı, Süleymaniye'yi görmemiş olsaydı, Nakkaş Memi'nin yaptığı nakışları görmemiş olsaydı, Hafız Osman'ın hazırladığı ortama doğmamış olsaydı, belki o Dede Efendi, bu Dede Efendi olmayacaktı" dedi. Ertuğ, Dede Efendi'yi etkileyen şiirlere de işaret ederken, müzik gibi şiirin de "duygunun sesi" olduğunu ifade ederek, Osmanlı sanatının, mimari, musiki ve şiirde birbirleriyle yarışırcasına en iyiyi üretebildiğini söyledi. Ertuğ, "Fakat ilk kırılma, yani ilk Avrupalılaşma nakışta, ondan sonra mimaride, ondan sonra en son şiir ve musikide olmuştur; bu çok anlamlıdır. Üzerinde çok düşünmemiz, çok konuşmamız gereken önemli şeylerden bir tanesi de budur. Şiir ve musikinin neden Avusturya savaşları devam ederken, Kırım elden çıkarken musikide muhteşem eserlerin bestelendiği bir dönemdir? Demek ki kabukta başladı ilk çatlamalar ve içsel olarak kendi sesimiz, kendini en iyi şekilde ifade edebiliyordu" dedi. (İHA)
İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ertuğ da, Hamamizade İsmail Dede Efendi'nin içinde doğduğu ve devlette değişim sürecinin yaşandığı siyasî sosyal ve kültürel ortam hakkında görsellerle birlikte bilgi verdi. Prof. Ertuğ, "İçinde doğduğumuz ortam tabii ki bizi şekillendiriyor. Ben, eğer Yahya Kemal'i tanımamış olsaydım, Ahmet Hamdi Tanpınar'ı tanımamış olsaydım belki başka bir insan olurdum. Dede Efendi de keza Şeyh Galib'i tanımamış olsaydı, Süleymaniye'yi görmemiş olsaydı, Nakkaş Memi'nin yaptığı nakışları görmemiş olsaydı, Hafız Osman'ın hazırladığı ortama doğmamış olsaydı, belki o Dede Efendi, bu Dede Efendi olmayacaktı" dedi. Ertuğ, Dede Efendi'yi etkileyen şiirlere de işaret ederken, müzik gibi şiirin de "duygunun sesi" olduğunu ifade ederek, Osmanlı sanatının, mimari, musiki ve şiirde birbirleriyle yarışırcasına en iyiyi üretebildiğini söyledi. Ertuğ, "Fakat ilk kırılma, yani ilk Avrupalılaşma nakışta, ondan sonra mimaride, ondan sonra en son şiir ve musikide olmuştur; bu çok anlamlıdır. Üzerinde çok düşünmemiz, çok konuşmamız gereken önemli şeylerden bir tanesi de budur. Şiir ve musikinin neden Avusturya savaşları devam ederken, Kırım elden çıkarken musikide muhteşem eserlerin bestelendiği bir dönemdir? Demek ki kabukta başladı ilk çatlamalar ve içsel olarak kendi sesimiz, kendini en iyi şekilde ifade edebiliyordu" dedi. (İHA)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.