(dünden devam...)
4- Seçmen listeleri:
Seçim güvenliği, güvenirliğinin ilk şartı seçmen listelerinin güvenli ve güvenilir olmasıdır. Darbecilerin hazırladığı seçim yasalarında seçmen listesini belirlemede tüm inisiyatif bağımsız yargı organında, yani YSK'da idi.
2010 referandumu öncesinde listelerin nüfus müdürlüğü kayıtlarına göre belirlenmesi kabul edildi. Yani seçmen listeleri siyasal iktidar tarafından belirlenir oldu.
Oldu da ne oldu? Birkaç örnek verirsek ne olduğunu daha iyi anlayacağız.
2007 seçimlerinde, listeleri YSK belirlemişti. Nüfus 69.4 milyon, seçme sayısı ise 42.8 milyondu. 2010 referandumunda, nüfus müdürlüğü listesi seçmen listesi olarak kabul edildi. Ülke nüfusu 72.1 milyon, seçmen sayısı 52.8 milyon. Nüfus artışı 2,7 milyon, seçmen artışı 10 milyon arttı. Bu nasıl olur?
Hatırlayınız; o referandum öncesinde Fetullah Gülen, "bu referandum çok önemli, mezardakileri çıkarın sandıkta oy kullandırın" demişti.
Görülen o ki; yaklaşık 8 milyon kişi mezardan çıkarıldı ve oy kullandırıldı.
7 Haziran 2015 seçimlerinde; nüfus 78.2 milyon, seçmen sayısı 54.8 milyon. Nüfus artışı 6 milyon, seçmen artışı 2 milyon. Mezardan çıkanlar oy kullanmamış görünüyor. Bu sebeple olacak ki; AKP tek başına iktidar olamadı.
1 Kasım 2015'te tekrar seçim yaptık. Nüfus 78.7 milyon, seçmen 56.9 milyon. Nüfus artışı 500 bin, seçmen artışı 2,1 milyon olmuş. Mezardakiler devreye girince sonuç istenildiği gibi çıktı. AKP tek başına iktidar oldu.
Nisan 2017'de referandum yaptık. Nüfus 79.8 milyon, seçmen 58,4 milyon.
Nüfus artışı 1,1 milyon, seçmen artışı 1,5 milyon. 2010 yılından itibaren mezardan çıkanlar geri dönmediği gibi, hemen her seçimde mezardan takviye kuvvetler gelmeye devam ediyor.
5- Bağımsızlığını yitirmiş yargı:
80 darbesini yapanlar HSYK'yı kurdu. Hakimler ve savcılar siyasilerden çekinmeden kararlarını vermekteydi. 2010 referandumunda "yargı ayağımıza pranga oluyor. Bizim sözümüzü dinlemiyor" diyerek anayasa değişikliği yapıldı. Yargı bağımsız olmaktan çıktı, önce FETÖ'nün yargısı oldu. Sonra FETÖ, tüm hakim ve savcıların üzerine bir kabus gibi çöktü. Şimdi FETÖ sopası ile hakimler ve savcılar terbiye edip kontrol altına alındı.
6- Son seçim yasası değişikliği:
Bu tablo yetmemiş olacak ki; sabaha karşı mecliste seçim yasarlarında değişiklik yapıldı:
- Mühürsüz olar geçerli kabul edilerek sahte oy kullanmanın önü açıldı. Aynı zamanda para ile oy kullanmanın önü açıldı.
- Sandık kurulu başkan ve yardımcıları kura ile değil, memurlar içinde atama ile seçilecek.
- Kolluk kuvvetlerinin, sandık başına çağrılmasa da sandık alanına gitmesi sağlanıyor. Yani, muhalif üyelerin sandık başından uzaklaştırılmasının yolu hazırlanıyor. OHAL nedeniyle 30 günlük gözaltı süresi sopası ile kolluk sandığın başına gittiğinde ona direnecek sandık üyesi bulmak nerede ise imkansız.
- Aynı binada oturanlar farklı sandıklarda oy kullanacaklar. Vatandaş; sahte seçmeni bulamayacak, bilmeyecek. Sandıktan çıkan sonuç konusunda da fikri olmayacak
7- Darbe döneminin gerisine düştük:
80 döneminde darbecilerin hazırladığı seçim yasalarını mumla arar olduk. Darbe dönemi yaslarında yapılan her değişiklik geriye götürdü. Seçim yasalarında maalesef olumlu bir değişiklik yapılmadı.
8- Bu tablonun oluşmasının sorumlusu meclistir:
AKP, CHP, MHP, HDP'nin oluşturduğu meclis tablosu 16 senedir var. Bu tablonun müsebbibi bu meclistir. Yani iktidar kadar muhalefet de sorumludur.
Muhalefet, iktidarın yanlış yapmasına engel olur. Engel olamıyorsa, millete yanlışı anlatır iktidarın düşmesini sağlar. Ne engel olabiliyor ne de millete yanlışı anlatabiliyor ise bu yanlışın ortağıdır demektir. Yani al birini vur ötekine.
9- Bu tablodan millet de sorumlu:
Millet, 16 yıldır aynı partileri seçiyor. 16 yıldır aynı partiler mecliste. Sonra da sonucun farklı olmasını bekliyor. Aynı tercihi yaparak sonucun farklı çıkmasını beklemek ahmaklıktır.
Bu çaresiz ortam içersinde biri çıkıp diyor ki; "Bu işin anahtarı benim elimdedir. Ben yaparım." Bu insan Türkçe konuşuyor. Türkiye'de konuşuyor. Millet duymuyor, anlamıyor. Ruslar duydu, Çinliler duydu, Brezilya duydu, Hindistan duydu bu millet duymadı. Rus milletvekilleri Türkiye'ye geldi. Anlayalım diye Türkçe, "Dünyanın Haydar Hoca'ya ihtiyacı var" dediler. Bu millet yine duymadı, yine anlamadı.
Ama yine de zararın neresinden dönülürse kârdır.
4- Seçmen listeleri:
Seçim güvenliği, güvenirliğinin ilk şartı seçmen listelerinin güvenli ve güvenilir olmasıdır. Darbecilerin hazırladığı seçim yasalarında seçmen listesini belirlemede tüm inisiyatif bağımsız yargı organında, yani YSK'da idi.
2010 referandumu öncesinde listelerin nüfus müdürlüğü kayıtlarına göre belirlenmesi kabul edildi. Yani seçmen listeleri siyasal iktidar tarafından belirlenir oldu.
Oldu da ne oldu? Birkaç örnek verirsek ne olduğunu daha iyi anlayacağız.
2007 seçimlerinde, listeleri YSK belirlemişti. Nüfus 69.4 milyon, seçme sayısı ise 42.8 milyondu. 2010 referandumunda, nüfus müdürlüğü listesi seçmen listesi olarak kabul edildi. Ülke nüfusu 72.1 milyon, seçmen sayısı 52.8 milyon. Nüfus artışı 2,7 milyon, seçmen artışı 10 milyon arttı. Bu nasıl olur?
Hatırlayınız; o referandum öncesinde Fetullah Gülen, "bu referandum çok önemli, mezardakileri çıkarın sandıkta oy kullandırın" demişti.
Görülen o ki; yaklaşık 8 milyon kişi mezardan çıkarıldı ve oy kullandırıldı.
7 Haziran 2015 seçimlerinde; nüfus 78.2 milyon, seçmen sayısı 54.8 milyon. Nüfus artışı 6 milyon, seçmen artışı 2 milyon. Mezardan çıkanlar oy kullanmamış görünüyor. Bu sebeple olacak ki; AKP tek başına iktidar olamadı.
1 Kasım 2015'te tekrar seçim yaptık. Nüfus 78.7 milyon, seçmen 56.9 milyon. Nüfus artışı 500 bin, seçmen artışı 2,1 milyon olmuş. Mezardakiler devreye girince sonuç istenildiği gibi çıktı. AKP tek başına iktidar oldu.
Nisan 2017'de referandum yaptık. Nüfus 79.8 milyon, seçmen 58,4 milyon.
Nüfus artışı 1,1 milyon, seçmen artışı 1,5 milyon. 2010 yılından itibaren mezardan çıkanlar geri dönmediği gibi, hemen her seçimde mezardan takviye kuvvetler gelmeye devam ediyor.
5- Bağımsızlığını yitirmiş yargı:
80 darbesini yapanlar HSYK'yı kurdu. Hakimler ve savcılar siyasilerden çekinmeden kararlarını vermekteydi. 2010 referandumunda "yargı ayağımıza pranga oluyor. Bizim sözümüzü dinlemiyor" diyerek anayasa değişikliği yapıldı. Yargı bağımsız olmaktan çıktı, önce FETÖ'nün yargısı oldu. Sonra FETÖ, tüm hakim ve savcıların üzerine bir kabus gibi çöktü. Şimdi FETÖ sopası ile hakimler ve savcılar terbiye edip kontrol altına alındı.
6- Son seçim yasası değişikliği:
Bu tablo yetmemiş olacak ki; sabaha karşı mecliste seçim yasarlarında değişiklik yapıldı:
- Mühürsüz olar geçerli kabul edilerek sahte oy kullanmanın önü açıldı. Aynı zamanda para ile oy kullanmanın önü açıldı.
- Sandık kurulu başkan ve yardımcıları kura ile değil, memurlar içinde atama ile seçilecek.
- Kolluk kuvvetlerinin, sandık başına çağrılmasa da sandık alanına gitmesi sağlanıyor. Yani, muhalif üyelerin sandık başından uzaklaştırılmasının yolu hazırlanıyor. OHAL nedeniyle 30 günlük gözaltı süresi sopası ile kolluk sandığın başına gittiğinde ona direnecek sandık üyesi bulmak nerede ise imkansız.
- Aynı binada oturanlar farklı sandıklarda oy kullanacaklar. Vatandaş; sahte seçmeni bulamayacak, bilmeyecek. Sandıktan çıkan sonuç konusunda da fikri olmayacak
7- Darbe döneminin gerisine düştük:
80 döneminde darbecilerin hazırladığı seçim yasalarını mumla arar olduk. Darbe dönemi yaslarında yapılan her değişiklik geriye götürdü. Seçim yasalarında maalesef olumlu bir değişiklik yapılmadı.
8- Bu tablonun oluşmasının sorumlusu meclistir:
AKP, CHP, MHP, HDP'nin oluşturduğu meclis tablosu 16 senedir var. Bu tablonun müsebbibi bu meclistir. Yani iktidar kadar muhalefet de sorumludur.
Muhalefet, iktidarın yanlış yapmasına engel olur. Engel olamıyorsa, millete yanlışı anlatır iktidarın düşmesini sağlar. Ne engel olabiliyor ne de millete yanlışı anlatabiliyor ise bu yanlışın ortağıdır demektir. Yani al birini vur ötekine.
9- Bu tablodan millet de sorumlu:
Millet, 16 yıldır aynı partileri seçiyor. 16 yıldır aynı partiler mecliste. Sonra da sonucun farklı olmasını bekliyor. Aynı tercihi yaparak sonucun farklı çıkmasını beklemek ahmaklıktır.
Bu çaresiz ortam içersinde biri çıkıp diyor ki; "Bu işin anahtarı benim elimdedir. Ben yaparım." Bu insan Türkçe konuşuyor. Türkiye'de konuşuyor. Millet duymuyor, anlamıyor. Ruslar duydu, Çinliler duydu, Brezilya duydu, Hindistan duydu bu millet duymadı. Rus milletvekilleri Türkiye'ye geldi. Anlayalım diye Türkçe, "Dünyanın Haydar Hoca'ya ihtiyacı var" dediler. Bu millet yine duymadı, yine anlamadı.
Ama yine de zararın neresinden dönülürse kârdır.
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021