Cübbeli diye biri!

Ortalıkta Cübbeli diye biri dolaşıyor.

Komedyen mi, hoca mı ya da başka bir şey mi henüz ne olduğunu anlayamadım!

Neden?

Çünkü bir bakmışsınız kadın ticareti iddiasıyla hapse girmiş, bir bakmışsınız Müslüman Suriye ile savaş fetvası veriyor, bir bakmışsınız çok ciddi dini meseleler üzerine esprileri ardı ardına patlatıyor, bir bakmışsınız kabir azabından koruyan kefen satıyor!

İşte bu yüzden tam olarak ne olduğunu anlayamadım!

 

* * *

 

Ama bir konuda hakkını verelim, komedyenlik yönü ileri düzeyde.

Bu konuda Cem Yılmaz ile yarışabilecek bir kapasitesi var ancak aralarında jargon farkı bulunuyor.

Cem Yılmaz her konuda espri yaparken Cübbeli dini sahada espri yapmakla meşgul.

Netice itibarıyla insanlar her ikisine de gülüyor!

Artık hangisi daha iyi komedyen takdiri sizlere bırakıyorum.

Ancak burada yüce dinimiz İslam'ın hükümlerinin espri malzemesi yapılarak hafifletilmesi gibi bir durum var!

İslami meselelerin Stand Up havasına sokulması itikadi açıdan tehlikeli bir durum olsa gerek.

Bu şahısla ilgili gözlemim şu; insanlar onu dinliyor, kahkahaya boğuluyor ve dağılıyor.

Onu dinleyip de daha iyi bir Müslüman haline gelen var mı acaba?

 

* * *

 

Neyse..

İşin bu kısmını burada noktalayalım ve asıl konumuza geçelim.

Bu şahsın özelliklerinden biri de "bir ileri iki geri" parolasıyla hareket etmesi.

Nasıl mı?

İzah edelim:

Önce bir konuda çıkış yapıyor sonra da karşısında hafif bir tazyik görünce ustaca tornistan yapıyor!

Mesela;

dinlerarası diyalog konusunda paralel yapıya verip veriştirirken uçkurundan yakalanınca "hocaefendiye ne iftiralar attılar" diye ortalıkta dolaşmaya başlaması gibi.

 

* * *

 

Son tornistan örneği ise Egemen Bağış konusunda oldu. Malumunuz olduğu üzere Egemen Bağış'ın Kur'an-ı Kerim ile "bu Bakara çok makara" şeklinde dalga geçtiğine dair ses kayıtları ortaya çıkmıştı.

İlk etapta bu duruma tepki veren Cübbeli "Ya Rabbi Kur'anımızla dalga geçiyorlar" diye bağırmaya başladı.

Bu yönde birkaç görüntüsü sosyal medyada mevcut. Bu açıklamaları bazı haber siteleri tarafından "Cübbeli'den hükümete sert tepki" diye haberleştirilince yine o usta U manevralarından birini gerçekleştirdi.

10 Şubat tarihli açıklamasında aynen şunları söylüyor, "Bakara suresiyle alay eden şahıs bizi rahatsız etti fakat bu, şahsın kendisiyle alakalı bir şeydir. Bunun hükümet ile ne alakası var. Şimdi hükümet de bundan rahatsız. Bir programda Ahmet Davutoğlu beyin bu şahsa arkasını döndüğüne biz şahit olduk. Şimdi bu kişi (Egemen Bağış) İsmail Hocaefendi'nin vefatı münasebetiyle taziye için İsmailağa'ya gitmiş, gidebilir orada da onu kabul etmişler, kovacak halleri yok. Bunlar normal şeyler!"

 

* * *

 

Şimdi bu beyefendiye sormak isterim,

 

1- Madem "Bakara-Makara" hükümeti değil Egemen Bağış'ı bağlar, Sayın Erdoğan'ın seçimlerin hemen ardından bu şahsı AKP Genel Merkezi'ndeki balkon konuşmasında yanına almasına ne diyeceksiniz?


2- Madem "Bakara-Makara" hükümeti değil de Egemen Bağış'ı bağlar, bu şahsın AKP oylarıyla Yüce Divan'dan kurtarılmasına ne diyeceksiniz?

 

Cübbeli'nin Şeyh Sait çarpıtması! 

Şimdi bu cübbeli bir büyük çarpıtma da Şeyh Sait konusunda yapıyor.

Hani 1925 yılında İngilizlerle işbirliği yapıp çıkardığı isyanla Musul ve Kerkük'ün Türkiye'nin elinden çıkmasına neden olan Nakşi-Halidi kökenli Şeyh Sait var ya işte o!

Şeyh Sait'in İngilizlerle işbirliği yaptığını inkâr eden Cübbeli "O mübarek,  Evliyaullah'tandı" diyor.

Güler misin ağlar mısın!

Şöyle devam ediyor açıklamalarına, "O Nakşiydi ve Halidi kolundandı. Bir Halidi şeyhi isyan yapacak. Olacak şey mi bu! Adamın derdi; kadınlar açıldı, saçıldı? Bu yasak oldu, şu yasak oldu. İslam perişan oldu. Müslümanların özgürlükleri kalmadı falan? Adam bundan dolayı bir reddiye yapmaya çalışıyordu."

* * *

Nereden tutsanız cehalet ve çarpıtma akan sözler!

Kendisine bu konuyla ilgili de şu soruları soralım:

1- Madem Şeyh Sait'in derdi Müslümanların özgürlükleriydi. O zaman Antep'te, Maraş'ta, Urfa'da haçlı askerleri Müslüman kadınların peçesine el uzatırken neredeydi. Neden kendine bağlı çeteleri toplayıp da haçlıların üzerine yürümedi?

2- Size ve Şeyh Sait'e göre bu topraklar haçlı çizmesi altındayken perişan olmuyor da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bir milleti arkasına alarak haçlı dünyasına karşı verdikleri milli mücadelenin başarıyla ulaşmasıyla mı perişan oluyor?

3- Şeyh Sait isyanı için reddiye diyorsunuz. Peki, bu şahsın 10 bin kişi ile Diyarbakır'ı kuşatması da mı reddiye. Siz reddiyeleri böyle mi yapıyorsunuz?

4- Seyh Sait'in isyana kalkışması ile İngilizlerin Musul ve Kerkük'e asker yığmasının aynı zamana denk gelmesi tesadüf müdür? Zira yine aynı tarihlerde devam eden Lozan görüşmelerinde Musul ve Kerkük'ün Türkiye'ye ilhakı müzakere ediliyordu. Bu isyanla Türkiye'nin, Misakı Milli sınırları içerisinde yer alan bu şehirlerden vazgeçmek zorunda kalması ne kadar da manidar, değil mi ey Cübbeli!

5- Bir Nakşi Halid'i şeyhinin isyanla ne işi olur diyorsunuz. Peki, o zaman bu ekolden gelen sözde şeyhlerin taa Hindistan'dan Irak'a, Osmanlı'nın son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarına kadar geniş bir coğrafya ve zaman dilimine yayılan ve tamamı haçlı dünyasının çıkarlarına hizmet eden isyanlarını ne yapacağız? İnsanları kandırabilirsiniz peki bu isyanları tarihten de silebilir misiniz?

* * *

Neyse.. Bu şahıs için bu kadar yazı yeter hatta fazla bile. Zira herkesin değeri kendi kıratı kadardır!

Saygılar?