AKP Hükümeti, Kıbrıs'ta Annancı AB yanlılarının tıpkı Türkiye'de kendileri gibi büyük bir çoğunlukla iktidara geleceklerini düşünüyordu.
Bozulan Kıbrıs ekonomisi, ABD-AB-Yunan lobisinin suçladığı Denktaş-Eroğlu çizgisini tıpkı Anayol-M iktidarı gibi bitirecekti. AKP'nin son bir haftaya kadar AB'ci muhalefete verdiği destek ve medyanın tek yanlı propagandası gerçekten de böyle bir izlenim uyandırmıştı.
Son bir haftaya kadar rüzgarın muhalefet lehine esmesinin ardından AB'ci çığırtkanların Kıbrıs-Gürcistan benzetmesi Denktaş'ın seçimden sonra Şevarnadze gibi devrileceği noktasına işi taşıması, AKP'yi biraz ürkütmüştü. Tartışma bu boyutlara varınca AKP'nin "ben ne yapayım, karar KKTC halkınındır" oyunu biraz suya düştü.
Çünkü seçim sonuçları her ne kadar Rum müttefiki muhalefeti güçlendirdi ise de Denktaş yanlıları hala kilit konumunda.
İktidarın kompozisyonu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın tasarrufuna ve 7 sandalye ile kilit parti durumundaki DP Lideri oğlu Denktaş'ın tercihine bağlı.
Şimdi AKP iktidar denklemini AB yanlısı muhalefet lehine oluşturarak sorumluluğu üzerinden atacak bir koalisyon arayışında.
Eğer KKTC hükümetine Talat damgasını vurursa, AKP yine Kıbrıs'ta tavizin sorumluluğunu Kıbrıs halkına yıkabilir.
Başbakan Erdoğan bunun ilk sinyalini önceki gün verdi.
Erdoğan bu seçim siyaseti diriltti. Halk iradesine kimse sağır kalamaz, seçmen yeni siyasi anlayışa ve kadrolara geçit verdi" diyerek Denktaş'ın tasfiye sürecini başlattı.
Dışişleri Bakanı Gül de aynı paralelde "Hedef 1 Mayıs 2004'ten öce çözüm. Bu konuda sorumluluk Ankara'nın" sözleri ile kendilerini bağladı.
Şimdi gözleri AKP hükümetinin Kıbrıs'ta nasıl bir çözüm getireceğinde.
Bir yandan 70 milyon Türk insanın Kıbrıs davasına olan hassasiyeti, Türk Ordusunun Kıbrıs'ın stratejik değeri yüzünden savaşı göze alacak kararlılığı....
Diğer yandan AKP'nin önüne koyduğu ve varlığı ile özdeşleştirdiği AB hedefi ve AB'nin Kıbrıs konusundaki kararlı dayatması...
AKP bıçak sırtı durumuyla karşı karşıya. Bu zorluktan olsa gerek, çözümsüzlüğün adresi olarak gösterilen Denktaş'ın çözüm planını biliyoruz. Hatta konumu gereği fazla konuşmayan Türk askerinin Kıbrıs konusunda durduğu noktayı biliyoruz.
Ancak asıl sorumluluk mevkiinde olan ve "çözüm de çözüm" diye tutturan hükümetin Kıbrıs planını bilen var mı?
Abdullah Gül bir hafta içinde açıklayacaklarını söylüyor. Dileriz açıklarlar. Hükümet açık şeffaf hükümet vaadinde bulunmuştu. Ancak bir yıllık üslup hiç de böyle değil. AKP sanki akıntının önünde savrulan yaprak gibi.
Bir de kapalı kapılar ardında yürütülen pazarlıklar var ki?
Verheugen'in yalancısıyız. Hükümet ABD, AB yetkililerine yaptığı taahhütlerin önce millette paylaşılmalı.
Bozulan Kıbrıs ekonomisi, ABD-AB-Yunan lobisinin suçladığı Denktaş-Eroğlu çizgisini tıpkı Anayol-M iktidarı gibi bitirecekti. AKP'nin son bir haftaya kadar AB'ci muhalefete verdiği destek ve medyanın tek yanlı propagandası gerçekten de böyle bir izlenim uyandırmıştı.
Son bir haftaya kadar rüzgarın muhalefet lehine esmesinin ardından AB'ci çığırtkanların Kıbrıs-Gürcistan benzetmesi Denktaş'ın seçimden sonra Şevarnadze gibi devrileceği noktasına işi taşıması, AKP'yi biraz ürkütmüştü. Tartışma bu boyutlara varınca AKP'nin "ben ne yapayım, karar KKTC halkınındır" oyunu biraz suya düştü.
Çünkü seçim sonuçları her ne kadar Rum müttefiki muhalefeti güçlendirdi ise de Denktaş yanlıları hala kilit konumunda.
İktidarın kompozisyonu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın tasarrufuna ve 7 sandalye ile kilit parti durumundaki DP Lideri oğlu Denktaş'ın tercihine bağlı.
Şimdi AKP iktidar denklemini AB yanlısı muhalefet lehine oluşturarak sorumluluğu üzerinden atacak bir koalisyon arayışında.
Eğer KKTC hükümetine Talat damgasını vurursa, AKP yine Kıbrıs'ta tavizin sorumluluğunu Kıbrıs halkına yıkabilir.
Başbakan Erdoğan bunun ilk sinyalini önceki gün verdi.
Erdoğan bu seçim siyaseti diriltti. Halk iradesine kimse sağır kalamaz, seçmen yeni siyasi anlayışa ve kadrolara geçit verdi" diyerek Denktaş'ın tasfiye sürecini başlattı.
Dışişleri Bakanı Gül de aynı paralelde "Hedef 1 Mayıs 2004'ten öce çözüm. Bu konuda sorumluluk Ankara'nın" sözleri ile kendilerini bağladı.
Şimdi gözleri AKP hükümetinin Kıbrıs'ta nasıl bir çözüm getireceğinde.
Bir yandan 70 milyon Türk insanın Kıbrıs davasına olan hassasiyeti, Türk Ordusunun Kıbrıs'ın stratejik değeri yüzünden savaşı göze alacak kararlılığı....
Diğer yandan AKP'nin önüne koyduğu ve varlığı ile özdeşleştirdiği AB hedefi ve AB'nin Kıbrıs konusundaki kararlı dayatması...
AKP bıçak sırtı durumuyla karşı karşıya. Bu zorluktan olsa gerek, çözümsüzlüğün adresi olarak gösterilen Denktaş'ın çözüm planını biliyoruz. Hatta konumu gereği fazla konuşmayan Türk askerinin Kıbrıs konusunda durduğu noktayı biliyoruz.
Ancak asıl sorumluluk mevkiinde olan ve "çözüm de çözüm" diye tutturan hükümetin Kıbrıs planını bilen var mı?
Abdullah Gül bir hafta içinde açıklayacaklarını söylüyor. Dileriz açıklarlar. Hükümet açık şeffaf hükümet vaadinde bulunmuştu. Ancak bir yıllık üslup hiç de böyle değil. AKP sanki akıntının önünde savrulan yaprak gibi.
Bir de kapalı kapılar ardında yürütülen pazarlıklar var ki?
Verheugen'in yalancısıyız. Hükümet ABD, AB yetkililerine yaptığı taahhütlerin önce millette paylaşılmalı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014