Çin'den Suriye'de ince siyaset
Çin, Suriye krizinde izlediği 'ince siyaset'le dikkat çekiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde günümüze kadar yalnızca 11 kez veto hakkını kullanan Pekin'in bu nadir vetolarından altısının Suriye kriziyle ilgili olması dikkat çekiyor
12.11.2018 00:00:00
Suriye krizine yönelik siyasi çözüm arayışları, Cenevre ve Astana süreçlerinin ardından İstanbul'da Türkiye, Fransa, Almanya ve Rusya liderlerinin katıldığı dörtlü zirve ile yeni bir boyut kazandı. Dörtlü zirve, krize kalıcı çözüm bulunmasına yönelik ortak çabaların uyumlulaştırılması bakımından önemli bir kilometre taşı niteliğinde.
Öte yandan son dönemde dünya siyasetinin önemli sahnelerinden birisi haline gelen Suriye üzerinde, diğer aktörler kadar ön planda olmasa da izlediği diplomasiyle, dikkatle takip edilmesi gereken bir aktör de Çin Halk Cumhuriyeti.
Profil düşük ama...
Pekin'in Suriye diplomasisi, birçok alanda Moskova'nın izlediği politikalarla örtüşmekle birlikte, Moskova ve Washington'ın politikalarıyla kıyaslandığında, daha düşük profilde bir görünüm veriyor. Buna rağmen Pekin'in izlemiş olduğu diplomasi, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren, iç işlere müdahil olmama prensibi çerçevesinde şekillenmiş, görece pasif olan dış politika eğilimleri çerçevesinde değerlendirildiğinde bir takım değişikliklere işaret eder nitelikte.
Çin'in yükselişiyle birlikte değişen konjonktür, Pekin'i, ulusal çıkarlarını koruyabilmek adına geleneksel çizgisinin dışına çıkıp daha aktif bir politika izlemeye zorluyor. Çin'in Suriye krizine müdahil olması, Devlet Başkanı Şi Cinping'in liderliğinde başlayan yeni dönemin dış politika yönelimleri bağlamında da ele alınması önemli. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin sözleriyle "Çin Birleşmiş Milletler çatısı altında ulaşılacak siyasi çözümün Suriye krizinin tek gerçekçi çıkış yolu olduğunu savunuyor."
Çin'in yükselişiyle birlikte değişen konjonktür, Pekin'i, ulusal çıkarlarını koruyabilmek adına geleneksel çizgisinin dışına çıkıp daha aktif bir politika izlemeye zorluyor. Çin'in Suriye krizine müdahil olması, Devlet Başkanı Şi Cinping'in liderliğinde başlayan yeni dönemin dış politika yönelimleri bağlamında da ele alınması önemli. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin sözleriyle "Çin Birleşmiş Milletler çatısı altında ulaşılacak siyasi çözümün Suriye krizinin tek gerçekçi çıkış yolu olduğunu savunuyor."
Suriye Çin için önemli mi?
1971 yılında, Çin halkının tek meşru temsilcisi olarak (1945-1971 arası Tayvan) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) yerini almasından günümüze kadar gelen süre içerisinde yalnızca 11 defa veto hakkını kullanan Pekin yönetimi, bu hakkı en az kullanan daimi üye statüsünde. Kullanılan bu nadir vetolardan 6'sının Suriye kriziyle ilgili olması bir soruyu beraberinde getiriyor: Suriye Çin için bu kadar değerli mi?
Çin'in Suriye ile ilişkilerine bakıldığında, çoğu bölgesel aktörden farklı olarak Suriye'nin ne ekonomik olarak ne de enerji kaynakları bakımından Pekin nezdinde değerli olduğu söylenebilir.
Zira istatistiklere bakıldığında, krizden önceki sene ikili ticaret hacminin yaklaşık çeyrek milyar dolar olduğu görülüyor. Bu rakam İran ile 3 milyar dolar iken Suudi Arabistan ile Çin arasındaki ticaret hacmi 4 milyar doların üzerinde idi. Bununla birlikte Pekin'in Suriye'nin jeopolitik konumunu önemsediği ve 'Kuşak ve Yol' projesinde Suriye'nin de yerini almasını istediği biliniyor.
Zira istatistiklere bakıldığında, krizden önceki sene ikili ticaret hacminin yaklaşık çeyrek milyar dolar olduğu görülüyor. Bu rakam İran ile 3 milyar dolar iken Suudi Arabistan ile Çin arasındaki ticaret hacmi 4 milyar doların üzerinde idi. Bununla birlikte Pekin'in Suriye'nin jeopolitik konumunu önemsediği ve 'Kuşak ve Yol' projesinde Suriye'nin de yerini almasını istediği biliniyor.
Sınırlı ekonomik çıkarların ötesinde, Suriye krizini Pekin hükümeti için önemli kılan ve 'aktif' diplomatik dahlini sağlayan iki önemli etkenden söz edilebilir: Bunlardan birincisi, Suriye krizinin Çin'in Ortadoğu'daki enerji kaynakları üzerinde oluşturduğu tehditlerle ilgili.
Halihazırda Çin ekonomisi enerji ihtiyacının yüzde 50'ye yakınını Ortadoğu'dan temin ediyor; bu bakımdan Çin'in hala devam etmekte olan ekonomik kalkınması Ortadoğu'nun istikrarı ile doğrudan ilişkili. Pekin hükümetini kaygılandıran ikinci önemli etken ise Çin'in Sincan-Uygur özerk bölgesinden gelerek Suriye'deki savaşa katılan Uygur kökenli savaşçılar.
Suriye'nin Pekin Büyükelçisi İmad Mustafa, geçtiğimiz sene verdiği bir röportajda Suriye'de savaşan Uygurların sayısının 5 bin civarında olduğunu öne sürmüştü. Medyada geniş yer bulmasa da Çinli akademisyenlerin Suriye üzerine yaptıkları analizlerde, bu mesele üzerinde özellikle durmaları, Pekin için Suriye krizinin güvenlik boyutunun daha ağır bastığının işareti olarak yorumlanabilir. Abdurrahim Sağır/AA
Halihazırda Çin ekonomisi enerji ihtiyacının yüzde 50'ye yakınını Ortadoğu'dan temin ediyor; bu bakımdan Çin'in hala devam etmekte olan ekonomik kalkınması Ortadoğu'nun istikrarı ile doğrudan ilişkili. Pekin hükümetini kaygılandıran ikinci önemli etken ise Çin'in Sincan-Uygur özerk bölgesinden gelerek Suriye'deki savaşa katılan Uygur kökenli savaşçılar.
Suriye'nin Pekin Büyükelçisi İmad Mustafa, geçtiğimiz sene verdiği bir röportajda Suriye'de savaşan Uygurların sayısının 5 bin civarında olduğunu öne sürmüştü. Medyada geniş yer bulmasa da Çinli akademisyenlerin Suriye üzerine yaptıkları analizlerde, bu mesele üzerinde özellikle durmaları, Pekin için Suriye krizinin güvenlik boyutunun daha ağır bastığının işareti olarak yorumlanabilir. Abdurrahim Sağır/AA
'Güç gösterme' zamanı
Çin'in Suriye politikasını incelerken, krizin Çin'in ulusal çıkarlarıyla doğrudan ilişkisinin yanında, Pekin hükümetinin Suriye politikasını şekillendirirken uluslararası motivasyonları da değerlendirmek gerekiyor.
Bu motivasyonların başında ülkenin Şi Cinping liderliği altında revize edilen dış ilişkiler stratejisi geliyor: Büyük Güç Diplomasisi. Adlandırmadan da anlaşılacağı üzere Çin artık Dıng Şiaoping döneminde izlediği 'gücünü saklama' stratejisini terk ederek, küresel bir güç olarak dünya siyasetindeki yerini almaya hazırlanıyor.
Bu motivasyonların başında ülkenin Şi Cinping liderliği altında revize edilen dış ilişkiler stratejisi geliyor: Büyük Güç Diplomasisi. Adlandırmadan da anlaşılacağı üzere Çin artık Dıng Şiaoping döneminde izlediği 'gücünü saklama' stratejisini terk ederek, küresel bir güç olarak dünya siyasetindeki yerini almaya hazırlanıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.