(dünden devam…)
Prof. Dr. Haydar Baş, "Büyük İslam İlmihali: Namaz" eserinde, cenazelerin yıkanması bahsini şöyle bitiriyor:
"Ca'fer b. Muhammed b. Ali (r.a.)'dan; Allah Resûlü (s.a.a.), pazartesi günü vefat etti; salı gününün sonuna kadar yıkanmadı. Saîd b. Hayseme'ye ait olan kuyunun suyundan yıkandı. Allah Resûlü (s.a.a), o kuyudan su içerdi. Avret yerini yıkama işini Ali üstlendi. (Yıkanırken) Ali'nin gömleği üzerinde idi. Ali, onu Üsâme ile birlikte yıkadı. Kimine göre, Ensâr'dan bir adam suyunu döktü. el-Fadl da yıkamada bulundu. Ali, altını yıkarken o, kucağına aldı. Fadl artık yorulmuş olacak ki, "Beni rahatlat, beni rahatlat, takatim kalmadı, üzerime inen bir şey görüyorum diyordu. Üç elbise içinde kefenlendi; ikisi saharî, biri de bürde hırkası idi. İnsanlar namazını imamsız, kıldılar. Bir grup geldi namazını kılıp çıktı; onları başka bir grup takip etti. O yerinde duruyordu. Onlar namazı bitirince Ömer seslendi: "Artık cenazeyi ehline (ailesine) bırakın." Âişe şöyle derdi: "Şimdiki aklım olsaydı O'nu, hanımlarının yıkamasını temin ederdim." (Rezîn).
Peygamber Efendimiz (s.a.)'in yıkanıp kefenlenmesi hususunda Hz. Ali'ye (a.s.) bir vasiyeti vardır: "Ya Ali! Ben öldüğümde Sen Bana cenaze guslü ver, kefenleme işlerimi Sen üstlen, (cenaze) namazımı Sen kıl, Beni kabrime koyarak defnet, kabrimin üzerindeki toprağı dümdüz et, yüzüme taraf başucumda otur, çok Kur'an ve dua oku. Çünkü bu anlar, ölünün dirilerle üns etmeye (birlikte olmaya) muhtaç olduğu anlardır. Ben, Seni Allah'a ısmarlıyor, evlatlarım hakkında güzel davranmayı ise Sana tavsiye ediyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.567; Biharü'l-Envar, c.79,s.27; Beytu'l-Ahzan,s.176; Nehcü'l Hayat,s.315).
Erkekler arasında ölmüş olan bir kadına mahremi varsa, bu mahremi ona eli ile teyemmüm ettirir. Mahremi yoksa, yabancı bir erkek eline bir bez alarak ve gözlerini kapayarak teyemmüm ettirir.
Sinân b. Arfata (r.a.)'dan; Allah Resûlü (s.a.a.) şöyle buyurdu: "Erkek kadınlar içinde ölebilir; kadın da erkekler arasında ölebilir. Böyle bir durumda aralarında mahremiyet sözkonusu olmadığı gibi onlara (ölülere) teyemmüm yaptırılır." (Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr).
Su bulunmadığı zaman yine teyemmüm ile yetinilir. Bir cenaze için teyemmüm yapılıp namazı kılındıktan sonra su bulunacak olsa, yeniden yıkanır, namazı tekrar kılınıp kılınmayacağı hakkında İmam Ebû Yusuf'un iki görüşü vardır.
Hüseyin bin Ahmed bin İdris (r.a.), Hasan bin Nazr'dan şöyle dediğini rivâyet ediyor: "İmam Rıza'ya (a.s) şöyle sordum: 'Bir grup insan seferdedir, bunlardan birisi ölüyor, diğer birisi de cenabetlidir. Yanlarında sadece onlardan birisine yetecek kadar su vardır. Onlardan hangisi öncelik taşır?' İmam (a.s.), 'Cenabetli gusül etmeli, ölü ise (teyemmüme) bırakılmalıdır. Çünkü bu (cenabet guslü), farzdır (Kur'an'ın açık âyetidir); diğeri (meyyit guslü) ise, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sünnetidir' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Rıza, s.310).
Henüz buluğ çağına yaklaşmamış bir kız çocuğunu erkek yıkayabildiği gibi, henüz mürahik (buluğ çağına ermemiş) bulunan bir erkek çocuğunu da kadın yıkayabilir.
Cinsel organı kesilmiş veya yumurtaları (husyeleri) çıkarılmış erkek ile organı tam erkekler arasında fark yoktur. Bu gibileri de erkekler yıkar.
Suda boğulmuş olan bir Müslüman, yıkamak niyeti ile üç defa suda hareket ettirilerek yıkanır. Yalnız su içinde kalmış olması, Müslümanları cenazeyi yıkama farzını yerine getirmekten kurtarmaz.
Bir Müslümanın akrabası veya zevcesi olan bir gayrimüslim öldüğü zaman onun dindaşlarına verilir. Eğer bunlara verilmezse, sünnet üzere olmaksızın yıkanır ve sarılarak gömülür, yukarıda açıklandığı üzere mü'minlere yapılan işlem buna yapılmaz. Ölen bir Müslümanın, gayrimüslimden başka akrabasından bir velisi bulunmazsa, cenazesi gayrimüslimlere verilmez. Çünkü bunun techiz ve tekfini ile ilgili bütün görevler Müslümanlar üzerine bir farz-ı kifayedir.
Ölü olarak düşen bir çocuk, bir bez parçasına sarılarak gömülür, yıkanması gerekmez.
Erkek mi, kadın mı olduğu anlaşılmayan ve bu bakımdan kendisine "hünsa-i müşkil" denilen kimse ölünce teyemmüm ettirilir, yıkanmaz. Kefenlenme hususunda kadın sayılır.
Kendisinde hayat belirtisi olan (ses verme ve hareket gibi) düşük çocukların cenazesini yıkamak vacibdir. Azaları teşekkül etmiş olan ölü doğan çocuğu da yıkamak vacibdir.
Cenazeyi yıkamak için şu şartların bulunması lazımdır: Cenaze, Müslüman birinin cenazesi olmalıdır. Zamanından önce düşüp âzâları belirsiz olmamalıdır. Bir ölünün yıkanabilmesi için, vücudunun yarıdan fazlası yahut yarısı ile beraber başının da bulunması lazımdır. Ölmüş olan bir
Müslümanın başı ile beraber vücudunun çoğu bulunuyorsa yıkanır; kefenlenir ve namazı kılınır. Fakat başsız olarak yalnız vücudun yarısı bulunsa veya gövdesinin çoğu kaybolmuş olsa yıkanmaz, kefenlenmez ve üzerine namaz kılınmaz. Bir beze sarılarak gömülür. Ölü şehid olmamalıdır. Allah yolunda ölüp şehid hükmüne girenlerin cenazeleri yıkanmaz. Elbiseleri ve kanları ile gömülürler. Üzerlerine bu halde namaz kılınır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gökhan Demir / diğer yazıları
- ABD ve İsrail’i gölgede bıraktılar… / 28.10.2024
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020