İnsan imara memur.
Önce gönülleri imar edecek, sonra yaşadığı çevreyi imar edecek.
Sadece Allah'ın kulu olduğunun idraki ile 'Allah'ın kolu' olacak, nerede bir yoksul kul varsa ona ulaşacak, nerede bir yetim kul varsa onun başını okşayacak, nerede bir çaresiz kul varsa imdadına yetişecek.
Allah'ın 'kün' emrinin yani 'ol' emrinin tecellisi için adeta bir vasıta olduğunun şuurunda olarak yaşadığı yakın ve uzak çevrenin, yaşadığı gezegenin cennete dönüşmesi için yollara düşecek.
Hem gönülleri hem de dünyayı imara memur olan insan, bizlere Yüce Yaratıcının bir emaneti olan bu güzelim dünyayı cehenneme çevirmek isteyenlere engel olacak, çıkarılan yangınların gönüllü itfaiyesi olacak ve dünyayı cennete çevirmek için çalışanların da moral ve umut kaynağı olacak.
Peşinen bilecek ve de bildirecek ki, konuştuğunda etrafa cehennem kıvılcımları saçarak, geçtiği her yolu ve uğradığı her mekanı söylem ve eylemleri ile, kaynattığı fitne-fesat kazanları ile cehenneme çevirerek asla cennet kazanılamaz.
Bu dünyada yaşarken insanlar senin elinden ve de dilinden emin değillerse, senin söylem ve eylemlerin yüzünden insanların hayatları kararıyor, renkleri sararıyor, umutları soluyorsa sen hangi yüzle cennete talip olduğunu söyleyip duruyorsun?
Gittiğin her mekanda, uğradığın her diyarda cehennem ortamı oluşturduğun halde sen hangi hakla cennetten söz edebiliyorsun?
Senin elinden ve dilinden çevre dertli, yeşil dertli, ağaç dertli, hayvanat dertli, nebatat dertli ve dolayısıyla bütün bunlardan istifade eden insan dertli ise sen, bütün dertlerin sıfırlanacağı cenneti nasıl kazanacağını zannediyorsun?
Bütün bir hayatın, gıybetle, dedikodu ile, şiddetle, nefretle, fitne ve fesatla ve dahi hasetle geçtiği halde, bu çirkin vasıfların insanlar arasında yayılmasında ciddi pay sahibi olduğun halde, bütün bu sıfatların asla olmayacağı cenneti nasıl hayal edebilirsin?
"Onların göğüslerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atmışızdır. O cennette altlarından ırmaklar akmaktadır. 'Lütfedip bizi buraya getiren Allah'a hamd olsun. Allah bizi getirmeseydi biz bunu bulamazdık. Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişler' dediler. Onlara, 'İşte size cennet, yaptıklarınıza karşılık size miras verildi' diye seslenilecektir." (A'raf: 43).
"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara, 'Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin' derler.
Onlar, 'Bize verdiği sözde duran ve bizi bu yere vâris kılan Allah'a hamd olsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Yararlı iş işleyenlerin ecri ne güzelmiş' derler." (Zümer: 73-74).
"Onlardan sonra gelenler, 'Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde mü'minlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin' derler." (Haşr: 10).
Önce gönülleri imar edecek, sonra yaşadığı çevreyi imar edecek.
Sadece Allah'ın kulu olduğunun idraki ile 'Allah'ın kolu' olacak, nerede bir yoksul kul varsa ona ulaşacak, nerede bir yetim kul varsa onun başını okşayacak, nerede bir çaresiz kul varsa imdadına yetişecek.
Allah'ın 'kün' emrinin yani 'ol' emrinin tecellisi için adeta bir vasıta olduğunun şuurunda olarak yaşadığı yakın ve uzak çevrenin, yaşadığı gezegenin cennete dönüşmesi için yollara düşecek.
Hem gönülleri hem de dünyayı imara memur olan insan, bizlere Yüce Yaratıcının bir emaneti olan bu güzelim dünyayı cehenneme çevirmek isteyenlere engel olacak, çıkarılan yangınların gönüllü itfaiyesi olacak ve dünyayı cennete çevirmek için çalışanların da moral ve umut kaynağı olacak.
Peşinen bilecek ve de bildirecek ki, konuştuğunda etrafa cehennem kıvılcımları saçarak, geçtiği her yolu ve uğradığı her mekanı söylem ve eylemleri ile, kaynattığı fitne-fesat kazanları ile cehenneme çevirerek asla cennet kazanılamaz.
Bu dünyada yaşarken insanlar senin elinden ve de dilinden emin değillerse, senin söylem ve eylemlerin yüzünden insanların hayatları kararıyor, renkleri sararıyor, umutları soluyorsa sen hangi yüzle cennete talip olduğunu söyleyip duruyorsun?
Gittiğin her mekanda, uğradığın her diyarda cehennem ortamı oluşturduğun halde sen hangi hakla cennetten söz edebiliyorsun?
Senin elinden ve dilinden çevre dertli, yeşil dertli, ağaç dertli, hayvanat dertli, nebatat dertli ve dolayısıyla bütün bunlardan istifade eden insan dertli ise sen, bütün dertlerin sıfırlanacağı cenneti nasıl kazanacağını zannediyorsun?
Bütün bir hayatın, gıybetle, dedikodu ile, şiddetle, nefretle, fitne ve fesatla ve dahi hasetle geçtiği halde, bu çirkin vasıfların insanlar arasında yayılmasında ciddi pay sahibi olduğun halde, bütün bu sıfatların asla olmayacağı cenneti nasıl hayal edebilirsin?
"Onların göğüslerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atmışızdır. O cennette altlarından ırmaklar akmaktadır. 'Lütfedip bizi buraya getiren Allah'a hamd olsun. Allah bizi getirmeseydi biz bunu bulamazdık. Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişler' dediler. Onlara, 'İşte size cennet, yaptıklarınıza karşılık size miras verildi' diye seslenilecektir." (A'raf: 43).
"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara, 'Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin' derler.
Onlar, 'Bize verdiği sözde duran ve bizi bu yere vâris kılan Allah'a hamd olsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Yararlı iş işleyenlerin ecri ne güzelmiş' derler." (Zümer: 73-74).
"Onlardan sonra gelenler, 'Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde mü'minlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin' derler." (Haşr: 10).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025