AKP'nin IMF'li ekonomik gidişatındaki "resmi hortumlama"yı Hazine'yi "emme basma tulumbayla boşaltma" işine benzetmek de mümkün değil artık.
Emme basma tulumba, avrolan bir şeyi bir başka yere boşaltıyor. Hazine'de artık varolan bir şey yok; tamtakır kuru bakır.
AKP'nin tulumbası, Hazineden güya borcu boşaltıyor; ardından bu borca yeni borçlar ilave ederek borç dolduruyor. Bu, "resmi hortumlama"dan başka bir şey değil.
Milletimizin Hazine'sinin hortumlanması değil bu, o raddeyi aştı, Hazinede bir şey yok; bunun adı, "milletimizin geleceğinin hortumlanması."
Yılın ilk yarısındaki cari açık tam olarak 10 milyar doları buldu. Altı aylık rakam, Cumhuriyet tarihinin rekoru.
9.945 milyar dolarlık cari işlemler açığı, bundan önceki rekor yılı olan "2000'in bütünü"nde verilen açığa eşit...
Cari açığın sebebi, ithalat patlaması... Dış ticaret açığımız da 24 milyar doları aştı.
İthalatta en önemli kalem "otomotiv montaj ve yedek parçaları". Hani, ihracatta da yükselme var deniyor ya, o da Türkiye'de montajlanıp dışarıya sevk edilen "kabartılmış faturalı otomotiv" işi. Reel dış ticaret açığı çok daha kabarık; lakin dudak uçuklattığı için zikredilemiyor.
Aklınızı kullanın; ele avuca gelir bir imalat var mı ki, tarım, sanayi üretimi kaldı mı ki, dışarıya adam gibi ma'mül satalım, ürün ihraç edelim de açıklarımızı kapatalım... Yoook.
Cari açığı kapatmak için umut, bavul ticareti ve turizm...
IMF'ci ekonomistlerin cari açıkta "kriz sınırı" var.
Neymiş? Cari açık, milli gelirin yüzde 5'ini bulursa S.O.S verir.
Bu çıtayı da aşacağız bu gidişatla.
Hem, IMF'ci ekonomistlerin bu "klasik sınır"ı, normal ekonomiler içindir; yoksa borç-faiz yükü milli gelirinin üç katına ulaşmış, tarım ve sanayi üretimi stoplanmış, KOBİ'leri yıllardan beri can çekişmekte olan, çalışanları, işçisi-memuru, köylüsü-çiftçisi meteliğe kurşun atan bizimki gibi ekonomilerin "cari açık sınırı" değil.
Bu hesap çok kötü patlayacak, beyler.
Cari açığa rağmen sistemin garantörü varmış?
Neymiş, biliyor musunuz?
Bankalar... Paraya sıkıştığında Hazine'ye para bulan tefeciler, devlete para satan kâğıtçılar.
Faizciler, Türk ekonomisinin garantisiymişler, şu hale bakın.
Geçen haftaki yazımda şöyle demiştim:
"Hesap ortada... Son 1 haftada uluslararası piyasalardan
Akbank 500, Koçbank 325, İş Bankası 400, Dışbank 400 milyon dolar "sendikasyon kredisi" aldı. Özel bankaların aldıkları kredilerin faizi libor + 0.50 ila libor + 0.60 arasında oynuyor.
Bu ne demek? Özel bankalar, dışarıdan, yani IMF'nin "küresel kasaları"ndan yüzde 2 civarında faizle para alıyorlar demek. Hem de "devletin garantisi" ile. Bankacılar, dışarıdan "yüzde 2 faiz"le ile aldıkları bu paraları "vatandaşa (kredi kartlarında vaki olduğu üzere) yıllık yüzde 85-90 civarında değişen faiz"le, bir topaç manevrasıyla birlikte devlete de "yüzde 28-31 arasında değişen faiz"le satıyorlar."
Son bir haftaki gelişmelere göz atalım...
Halka açık bankalar, yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine oranla net kârını yüzde 22 artırdı.
Döviz cinsinden itfası olmayan Hazine, bankaların isteği doğrultusunda açtığı 6 ayda bir kupon ödemeli dolar cinsinden değişken faizli tahvil ihalesinde 1.5 milyar dolar borçlandı. "21 Mart 2007 vadeli, 945 günlük altı ayda bir kupon ödemeli, dolar cinsinden değişken faizli tahvil"in, ilk kupon ödemesi 22 Eylül'de yapılacak.
Bu yıl içinde sağlanmış olan yaklaşık 3.5 milyar dolar civarındaki bankaların "sendikasyon kredileri"nin 1.6 milyar doları Ağustos ayında alındı.
Tabloyu biraz daha yakından görün...
Hazine, bu hafta içi 8.8 katrilyon liralık iç borç geri ödemesi öncesinde yaptığı iki iç borçlanma ihalesinde kamuya satışlarla birlikte toplam 5.6 katrilyon liralık borçlanmaya gitti. Pazartesi günü yapılan döviz borçlanmasıyla birlikte bu haftaki toplam net borçlanma 7.8 katrilyon liraya ulaştı.
İhalede ortalama yıllık "basit faizi yüzde 26.43, bileşik faizi ise yüzde 24.88" olarak gerçekleşti.
Bugün Türkiye'de, bu ekonomik şartlar altında hangi üretici, hangi esnaf veya hangi çiftçi yüzde 25-yüzde 30 kazanabiliyor?
"Bankacı medyacı"lar, niye AKP'den memnun ve razı olmasınlar, niye muhalefet etsinler?
Hazine piyasaya ve kamu kuruluşlarına yapacağı "toplam borçlanmasının yüzde 89.4'ü" kadar "yeniden borç"landı. İki günde piyasadan yapılan 7 katrilyon 292 trilyon liralık toplam borçlanma ise yine piyasaya yapılacak ödemenin yüzde 94.1'i kadar bir büyüklük oluşturdu.
Ne anladınız; "AKP'nin bu borç üstüne borç yöntemi" emme basma tulumba mı, yoksa Hazinesi boşaltılmış milletimizin "geleceğinin hortumlanması" mı?
Bu vahim gidişattan kurtulmak elbette mümkün. Nasıl mı?
Klasik "particilik taassubu ve takıntısı"nın son tortularından da arınarak BTP'yi tanıyıp takip edin. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin "Milli Ekonomi Modeli ve Kalkınma Projeleri" başucu kitabınız olsun... Bakınız o zaman Türkiye nasıl şahlanıyor.
Aksi halde bir IMF'ci gider, bir başka IMF'ci getirilir. Böylece "cari hortum" sürüp gider; geleceğimiz de, Hazinemiz de, gönlümüz de, ayağımızın altı da boşaltılır.
Emme basma tulumba, avrolan bir şeyi bir başka yere boşaltıyor. Hazine'de artık varolan bir şey yok; tamtakır kuru bakır.
AKP'nin tulumbası, Hazineden güya borcu boşaltıyor; ardından bu borca yeni borçlar ilave ederek borç dolduruyor. Bu, "resmi hortumlama"dan başka bir şey değil.
Milletimizin Hazine'sinin hortumlanması değil bu, o raddeyi aştı, Hazinede bir şey yok; bunun adı, "milletimizin geleceğinin hortumlanması."
Yılın ilk yarısındaki cari açık tam olarak 10 milyar doları buldu. Altı aylık rakam, Cumhuriyet tarihinin rekoru.
9.945 milyar dolarlık cari işlemler açığı, bundan önceki rekor yılı olan "2000'in bütünü"nde verilen açığa eşit...
Cari açığın sebebi, ithalat patlaması... Dış ticaret açığımız da 24 milyar doları aştı.
İthalatta en önemli kalem "otomotiv montaj ve yedek parçaları". Hani, ihracatta da yükselme var deniyor ya, o da Türkiye'de montajlanıp dışarıya sevk edilen "kabartılmış faturalı otomotiv" işi. Reel dış ticaret açığı çok daha kabarık; lakin dudak uçuklattığı için zikredilemiyor.
Aklınızı kullanın; ele avuca gelir bir imalat var mı ki, tarım, sanayi üretimi kaldı mı ki, dışarıya adam gibi ma'mül satalım, ürün ihraç edelim de açıklarımızı kapatalım... Yoook.
Cari açığı kapatmak için umut, bavul ticareti ve turizm...
IMF'ci ekonomistlerin cari açıkta "kriz sınırı" var.
Neymiş? Cari açık, milli gelirin yüzde 5'ini bulursa S.O.S verir.
Bu çıtayı da aşacağız bu gidişatla.
Hem, IMF'ci ekonomistlerin bu "klasik sınır"ı, normal ekonomiler içindir; yoksa borç-faiz yükü milli gelirinin üç katına ulaşmış, tarım ve sanayi üretimi stoplanmış, KOBİ'leri yıllardan beri can çekişmekte olan, çalışanları, işçisi-memuru, köylüsü-çiftçisi meteliğe kurşun atan bizimki gibi ekonomilerin "cari açık sınırı" değil.
Bu hesap çok kötü patlayacak, beyler.
Cari açığa rağmen sistemin garantörü varmış?
Neymiş, biliyor musunuz?
Bankalar... Paraya sıkıştığında Hazine'ye para bulan tefeciler, devlete para satan kâğıtçılar.
Faizciler, Türk ekonomisinin garantisiymişler, şu hale bakın.
Geçen haftaki yazımda şöyle demiştim:
"Hesap ortada... Son 1 haftada uluslararası piyasalardan
Akbank 500, Koçbank 325, İş Bankası 400, Dışbank 400 milyon dolar "sendikasyon kredisi" aldı. Özel bankaların aldıkları kredilerin faizi libor + 0.50 ila libor + 0.60 arasında oynuyor.
Bu ne demek? Özel bankalar, dışarıdan, yani IMF'nin "küresel kasaları"ndan yüzde 2 civarında faizle para alıyorlar demek. Hem de "devletin garantisi" ile. Bankacılar, dışarıdan "yüzde 2 faiz"le ile aldıkları bu paraları "vatandaşa (kredi kartlarında vaki olduğu üzere) yıllık yüzde 85-90 civarında değişen faiz"le, bir topaç manevrasıyla birlikte devlete de "yüzde 28-31 arasında değişen faiz"le satıyorlar."
Son bir haftaki gelişmelere göz atalım...
Halka açık bankalar, yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine oranla net kârını yüzde 22 artırdı.
Döviz cinsinden itfası olmayan Hazine, bankaların isteği doğrultusunda açtığı 6 ayda bir kupon ödemeli dolar cinsinden değişken faizli tahvil ihalesinde 1.5 milyar dolar borçlandı. "21 Mart 2007 vadeli, 945 günlük altı ayda bir kupon ödemeli, dolar cinsinden değişken faizli tahvil"in, ilk kupon ödemesi 22 Eylül'de yapılacak.
Bu yıl içinde sağlanmış olan yaklaşık 3.5 milyar dolar civarındaki bankaların "sendikasyon kredileri"nin 1.6 milyar doları Ağustos ayında alındı.
Tabloyu biraz daha yakından görün...
Hazine, bu hafta içi 8.8 katrilyon liralık iç borç geri ödemesi öncesinde yaptığı iki iç borçlanma ihalesinde kamuya satışlarla birlikte toplam 5.6 katrilyon liralık borçlanmaya gitti. Pazartesi günü yapılan döviz borçlanmasıyla birlikte bu haftaki toplam net borçlanma 7.8 katrilyon liraya ulaştı.
İhalede ortalama yıllık "basit faizi yüzde 26.43, bileşik faizi ise yüzde 24.88" olarak gerçekleşti.
Bugün Türkiye'de, bu ekonomik şartlar altında hangi üretici, hangi esnaf veya hangi çiftçi yüzde 25-yüzde 30 kazanabiliyor?
"Bankacı medyacı"lar, niye AKP'den memnun ve razı olmasınlar, niye muhalefet etsinler?
Hazine piyasaya ve kamu kuruluşlarına yapacağı "toplam borçlanmasının yüzde 89.4'ü" kadar "yeniden borç"landı. İki günde piyasadan yapılan 7 katrilyon 292 trilyon liralık toplam borçlanma ise yine piyasaya yapılacak ödemenin yüzde 94.1'i kadar bir büyüklük oluşturdu.
Ne anladınız; "AKP'nin bu borç üstüne borç yöntemi" emme basma tulumba mı, yoksa Hazinesi boşaltılmış milletimizin "geleceğinin hortumlanması" mı?
Bu vahim gidişattan kurtulmak elbette mümkün. Nasıl mı?
Klasik "particilik taassubu ve takıntısı"nın son tortularından da arınarak BTP'yi tanıyıp takip edin. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin "Milli Ekonomi Modeli ve Kalkınma Projeleri" başucu kitabınız olsun... Bakınız o zaman Türkiye nasıl şahlanıyor.
Aksi halde bir IMF'ci gider, bir başka IMF'ci getirilir. Böylece "cari hortum" sürüp gider; geleceğimiz de, Hazinemiz de, gönlümüz de, ayağımızın altı da boşaltılır.
A. Faik Nabi / diğer yazıları
- Nuriye nenemin ağzından Atatürk / 10.11.2015
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009