Geçtiğimiz günlerde insan-ı kâmillerin yaşadıkları çağın problemlerine çözüm üretmekle görevli kişiler oldukları hakkında yazılar yazmıştık. "Kâmil insanlarla birlikte olmanın sorumluluğu" yazımızda da; "Geçmişte yaşayan Hazreti Mevlana gibi Yunus Emre gibi Hacı Bektaş Veli gibi, Abdulkadir Geylani gibi kendi çağının kâmillerinin verdiği mesajları algılamaya çalışmanın yanında asıl görevimiz, çağın kâmil insanının çağa vermek istediği ilahi mesajları okumaya çalışmak olmalıdır" tespitine yer vermiştik.
Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) son peygamber olduğu için O'nun ahirete göçü ile başlayan yeni süreçte uyarıcılık görevi Ehl-i Beyt'e, dolayısıyla velayet makamı sahibi zevata verilmiştir. Bu gerçeği kabul noktasında çok önemli sorunlar yaşanmamakta, asıl sorunun kaynağı, kimlerin Ehl-i Beyt'in ve velayet yolunun devamı ya da yaşanan çağın kâmilleri arasında yer aldığıdır.
Bu konuda gerçeğin tespitinde, ilim ölçüsünden çok hamaset duygusu öne çıkmakta, o yüce makama layık olan da olmayan da bu görevle taltif edilmektedir. Büyüklerin tabiriyle "batmanla çağılın biri birine karıştığı", iyi ile kötünün, sapla samanın, gerçekle sahtenin biri birine karıştığı bir hâl yaşanmaktadır.
Çağın kâmilini ararken dikkat edilecek en önemli ölçü; yaşanılan çağın problemlerine mutlaka çözüm önerileri sunmalı, hayat ölçüleri, fikirleri, doğruluk ve duruşları inancıyla ve taşıdığı sorumlulukla bağdaşmalıdır.
İnsan-ı kâmiller kıyamete kadar her çağda yaşayacak, her çağa o çağın kâmili olarak mesajlar verecek, çözümler sunacaktır. Geçmiş çağlarda bu görevi üslenenler; Hacı Bektaş Veli olmuş, Hacı Bayram Veli olmuş, Abdulkadir Geylani olmuş, Akşemseddin olmuş, Yunus Emre olmuş, Mevlana olmuş, bu süreç kıyamete kadar da devam edecek bir süreçtir. Her çağa yeni şeyler söyleyecek o çağın kâmillerinin olacağını Hz. Mevlana şu mesajı ile anlatmaya çalışmıştı:
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım." Hz. Mevlana, her çağa yeni şeyler söyleyecek, çağın Mevlanalarına olan ihtiyacı bir başka ifadesinde de şu şekilde dile getirmektedir: "Zamanın kutbu olan insan-ı kâmilin kelamına karşı nakil ilmi, su varken teyemmüm etmek gibi bil. Allah Allah! Allah velileri ile diz dize oturmak lazımdır. Çünkü o yakınlığın büyük tesiri vardır." (Kur'an Tefsiri Açısından Mesnevi, Dr. Hüseyin Güllüce, s. 72)
Yukarıdaki bilgiler ışığında etrafımıza baktığımızda çağın her probleminde çözüm sunan, Ehl-i Beyt kıyamına eş bir duruş sergileyen, çağın bütün şer odaklarına karşı mücadele eden, ayrılıkları birliğe, kavgaları barışa dönüştürmeye çalışan, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmekteyiz. Çünkü O, diğerlerinden farklı ve yeni şeyler söylemektedir. Ekonomide kapitalizm ve diğer sömürü düzenlerine karşı bir duruş sergileyerek; açlığa, yokluğa, işsizliğe, fakirliğe; "Milli Ekonomi Modeliyle" çözüm sunmaktadır.
Sosyal problemlere "Sosyal Devlet Milli Devlet" projesiyle çözüm sunmaktadır.
Dini, milli ve kültürel haçlı istilasına, Deccal fitnesi Dinlerarası diyalog sapkınlığı karşısında Ehl-i Beyt projesini sunmaktadır. Bu kadar çözüm önerisi sunan Prof. Dr. Haydar Baş'a çağın Mevlana'sı demekten başka yol göremiyorum. Şimdi milletimize düşen görev; çağın Mevlana'sının görüş ve önerilerine kulak vererek kurtuluşa ermektir. Aksi takdirde yaşanan sıkıntılardan kurtulmanın imkânı da görünmüyor. Tercih sizin.
Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) son peygamber olduğu için O'nun ahirete göçü ile başlayan yeni süreçte uyarıcılık görevi Ehl-i Beyt'e, dolayısıyla velayet makamı sahibi zevata verilmiştir. Bu gerçeği kabul noktasında çok önemli sorunlar yaşanmamakta, asıl sorunun kaynağı, kimlerin Ehl-i Beyt'in ve velayet yolunun devamı ya da yaşanan çağın kâmilleri arasında yer aldığıdır.
Bu konuda gerçeğin tespitinde, ilim ölçüsünden çok hamaset duygusu öne çıkmakta, o yüce makama layık olan da olmayan da bu görevle taltif edilmektedir. Büyüklerin tabiriyle "batmanla çağılın biri birine karıştığı", iyi ile kötünün, sapla samanın, gerçekle sahtenin biri birine karıştığı bir hâl yaşanmaktadır.
Çağın kâmilini ararken dikkat edilecek en önemli ölçü; yaşanılan çağın problemlerine mutlaka çözüm önerileri sunmalı, hayat ölçüleri, fikirleri, doğruluk ve duruşları inancıyla ve taşıdığı sorumlulukla bağdaşmalıdır.
İnsan-ı kâmiller kıyamete kadar her çağda yaşayacak, her çağa o çağın kâmili olarak mesajlar verecek, çözümler sunacaktır. Geçmiş çağlarda bu görevi üslenenler; Hacı Bektaş Veli olmuş, Hacı Bayram Veli olmuş, Abdulkadir Geylani olmuş, Akşemseddin olmuş, Yunus Emre olmuş, Mevlana olmuş, bu süreç kıyamete kadar da devam edecek bir süreçtir. Her çağa yeni şeyler söyleyecek o çağın kâmillerinin olacağını Hz. Mevlana şu mesajı ile anlatmaya çalışmıştı:
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım." Hz. Mevlana, her çağa yeni şeyler söyleyecek, çağın Mevlanalarına olan ihtiyacı bir başka ifadesinde de şu şekilde dile getirmektedir: "Zamanın kutbu olan insan-ı kâmilin kelamına karşı nakil ilmi, su varken teyemmüm etmek gibi bil. Allah Allah! Allah velileri ile diz dize oturmak lazımdır. Çünkü o yakınlığın büyük tesiri vardır." (Kur'an Tefsiri Açısından Mesnevi, Dr. Hüseyin Güllüce, s. 72)
Yukarıdaki bilgiler ışığında etrafımıza baktığımızda çağın her probleminde çözüm sunan, Ehl-i Beyt kıyamına eş bir duruş sergileyen, çağın bütün şer odaklarına karşı mücadele eden, ayrılıkları birliğe, kavgaları barışa dönüştürmeye çalışan, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmekteyiz. Çünkü O, diğerlerinden farklı ve yeni şeyler söylemektedir. Ekonomide kapitalizm ve diğer sömürü düzenlerine karşı bir duruş sergileyerek; açlığa, yokluğa, işsizliğe, fakirliğe; "Milli Ekonomi Modeliyle" çözüm sunmaktadır.
Sosyal problemlere "Sosyal Devlet Milli Devlet" projesiyle çözüm sunmaktadır.
Dini, milli ve kültürel haçlı istilasına, Deccal fitnesi Dinlerarası diyalog sapkınlığı karşısında Ehl-i Beyt projesini sunmaktadır. Bu kadar çözüm önerisi sunan Prof. Dr. Haydar Baş'a çağın Mevlana'sı demekten başka yol göremiyorum. Şimdi milletimize düşen görev; çağın Mevlana'sının görüş ve önerilerine kulak vererek kurtuluşa ermektir. Aksi takdirde yaşanan sıkıntılardan kurtulmanın imkânı da görünmüyor. Tercih sizin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025