Savaş hazırlıkları başlamıştı. Savaşta belirlenecek taktiği Resulüllah (sav) ashabı ile görüşüyordu. Selmani Farisi (r.a) şehrin etrafına hendekler kazılarak bir savunma savaşı yapılmasını önerdi ve bu öneri kabul edildi. Ashap Medine'nin etrafına hendekler kazmaya başladı. Yük ağır, iş zordu. Allah'a (c.c) ve Muhammed'e (sav) inanan hiç kimse zaferden tereddüt etmiyordu. Herkes gücünün yettiği kadar dinine, peygamberine, devletine, ordusuna sahip çıkıyor, elinden geleni kimse esirgemiyordu. Kalplerinde hastalık olanlar hariç. Hatta bir gün hendeğin kazılması sırasında büyük bir kaya parçası çıkıyor. Ne yapsalar kayayı kıramıyorlar. Resulüllah (sav) geliyor. Eline kazmayı alıyor. Her vuruşunda o kayadan ışık saçılıyor ve Resulüllah (sav) fetihler (Mısır'ın, İran'ın, İstanbul'un) müjdeliyor.Muhammed'e tabi olanlar, O'nun yoluna gönlünü ve bedenini koyanlar; İşittik ve inandık diyorlar. Çünkü o hevasından konuşmaz, konuştuğu ancak vahiy iledir, gerçeğini biliyorlar. Ama kalplerinde hastalık olanlar hemen homurdanmaya başlıyor; Bizim çektiğimiz sıkıntıya bak, o nelerden bahsediyor gibi adanmışlığa, kaybetmişliğe kendilerini atıyorlar. Tabi sonuç her zaman olduğu gibi hakkın ve hak yolunda olanların lehine sonuçlanıyor.Günümüzde de içimizde barınan, kalpleri hasta bu kişiler, ne zaman zor bir durumda olsak (ülke olarak, millet olarak) hemen hastalıklarını dışarı vurup zaafiyetler yaşamamıza, maddimanevi kayıplar vermemize sebep olmuşlardır.Kurtuluş savaşını hatırlayın. İçimizde ne kadar kalpleri hasta insan vardı. Kimisi İngiliz hayranı, kimisi Amerikan hayranı. Millet zor durumda. Balkan savaşında mağlup olmuş. Peşine dünya savaşında çok ağır bir mağlubiyet yaşamış bir millet. Ve bu milletin içinden büyük düşünen bir adam çıkmış. Manda, himaye kabul edemez bu millet. Çünkü bu millet hep bağımsız oldu ve bağımsız kalacaktır felsefesi ile milli mücadeleyi başlatmış ve kazanmış. Çünkü büyük düşünmüştü. Eğer kolaya kaçıp mandacıların fikrine inansaydı şimdi belki de birbirimizle İngilizce konuşur, Ahmet, Mehmet yerine Victor, peter, hans diye seslenirdik.İşte o zamanlar bu emellerine ulaşamayan dış güçler zaman içerisinde değişik yöntemlerle bu emellerini uygulamak için fırsatlar aradılar. İçimizdeki kalpleri hasta olanları iyi tespit edip bu emellerini onlara çağdaş medeniyet, özgürlük, diyalog vs. diye yutturdular. Belki adımız, lisanımız atalarımızla aynı. Ama düşüncelerimiz ve yaşayışımız bir zamanlar atalarımızın milli mücadele verdiği insanlarla aynı olmuş.Adım adım bu kültür ve medeniyet esaretine doğru giderken içimizden doğru dürüst kimse çıkıp, müdahale etmemiş, milleti ayıktırmaya çalışmamış veya sesleri cılız kalmış. Gelmiş, geçmiş iktidar sahipleri ise Avrupa'yı bir kimlik bir kişilik olarak görmüş. Onlardan çok onlarcı olmaya çalışmışlar.Ve içimizden yine büyük düşünen bir lider çıkıyor. Ne AB, ne ABD tam bağımsız Türkiye diyor. Bu devlet bu millet üzerindeki ekonomik, kültürel, sosyal esareti bitireceğini, bu ülkeyi tekrar dünyanın lideri yapacağını belirtiyor. Bunun için uzun vadelerde koymuyor. Bir yılda AB'yi, ikinci yılda ABD'yi geçeriz diyor. Planlarını, programlarını ortaya koyuyor. Ama geçmişte olduğu gibi kalpleri hasta olanlar "yapamaz ki, edemez ki, Amerika'sız olmaz, AB'siz olmaz vs. fikirlerle bu hastalıklarını millete bulaştırmaya çalışıyorlar. Hendek savaşında Peygamberimizin müjdelerini hafife alanlarla bunlar arasında bir fark var mı?"Türkiye'nin gelip, dayandığı bu kavşakta, asıl büyük vazife yüce milletimize düşmektedir. İdari makamlarda olanlar bir takım siyasi ikbal hesaplarıyla zafiyete düşerek ortaya koyduğumuz model ve çözümlere kulak tıkayabilirler. Ama milletimizin böyle bir lüksü yoktur. Zira asıl çileyi çeken milletimizdir? Dolayısıyla çözüm, gün gibi ortadayken, buna duyarsız kalmak milletimizin mayasında bulunan "büyüklüğe de" terstir. Hadi o zaman gelin el ele verelim. Büyüklüğümüzü hatırlayalım ve hep beraber ülkemizi hakkı olan onurlu ve müreffeh yere getirelim? Hem milletimiz kazansın, hem de insanlı." (Prof. Dr. Haydar Baş İcmal dergisi Temmuz 2010)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025