Peygamber Efendimiz (sav)'in ahlakında asıl ölçü, tavırları değil, her an Allah ile oluşudur. Onun ahlakının temeli ihsan'a dayanır. Peki, sonraki devirlerde insanlar kime, nasıl tavır koyacaklarını nasıl tespit edecekler? Şeklinde bir soru aklımıza gelebilir. Cevaben deriz ki: Vahiy yalnız peygamberlere gelir. İlham ise samimi Müslümana Allah'ın bir lütfudur. Vahiy ile ilham arasında bir fark olmakla beraber. Kaynaklarının aynı olduğunda şüphe yoktur. Öyleyse; Resulullah'ın ahlakınıanlayıp yaşamak, Yüce Allah'a yakın olmaya bağlıdır. Yoksa onun ahlakı hakkında çokça hadis veya malumatı bilmek, insanı güzel ahlaka erdirmez, her pozisyonda gereken tavrı koymasına yardımcı olmaz.Bir de şu gerçeğin altını çizmemizde yarar var. Resulullah'ın sabrı da merhameti gibi marazî şekle dönüşmemiştir. Yani Peygamber Efendimizin sabrı miskinliği içermezdi, mücadeleden uzak değildi. Zira Onun sabrı, başına gelen olaylardan ziyade, o olayların arkasındaki ilahi elin muradına idi. Varlığın nuru ile hilkat sebebi olan Resulullah Efendimizin teşrifini, Hz. Âdem'den bu yana bütün varlıklar beklemişlerdir. Düşünebiliyor musunuz, bütün insanlığın başından geçen tarih, sevgiler, barışlar, savaşlar ama herşey Resulullahın gelişini beklemek içindi... İşte bu muazzam sabrın sonucu ve meyvesiydi Resulullah Efendimiz...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.