Bulgaristan'da eski kral Simeon yönetiminin 800 günlük programının 350 günü 17 Haziran Pazartesi doluyor. Mali gözlemcilere ve kamuoyu araştırmacılarına göre programda vadedilen refah seviyesine henüz ulaşılamadı. Uzun ve soğuk geçen kış ayları, enerji ve benzin fiyatlarının artması hükümete ve Başbakan'a olan güvenin büyük ölçüde azalmasına neden oldu. Hatta yapılan son kamuoyu araştırmaları bugün seçim olsa seçmenlerin yüzde 20'sinden azının Simeon'un partisine oy vereceğini gösteriyor.
Onlar da IMF kıskacında
Aslında Bulgaristan hükümeti şimdiye dek gerçek anlamda bir yanlış adım atmadı. Hükümetin ekonomi, maliye ve sosyal politikasında çok az hareket alanı olduğunu unutmamak gerekir. Uluslararası Para Fonu'nun döviz ve enflasyon kontrolü alanında ileri sürdüğü yükümlülükler devlet harcamalarının radikal boyutta kısıtlanmasına neden oluyor. Ülkede son iki yılda ortalama yüzde 4 ekonomik büyüme kaydedilmiş. Ancak GSMH hala AB ülkelerindeki düzeyinin oldukça altında. Üretimi arttırabilmek, ekonomik durumu farkedilir ölçüde düzeltebilmek için ülkeye yurtdışı yatırımların çekilmesi gerekiyor. Potansiyel yabancı yatırımcılar Bulgaristan'da hala rüşvetin önünün alınamamış olması ve ağır bürokratik koşullar nedeni ile bu konuda dikkatli davranıyorlar. Bunun yanında telekomünikasyon hizmetleri ile devlete ait tütün fabrikası hala özelleştirilemedi. Özelleştirme işlemlerindeki ağır aksak tempo da bürokrasi ve rüşvete bağlanıyor.
Eski kral Simeon'un (Kral olarak adı Sakskoburggotski idi) kabinesinin dış politika karnesi ise Batılılar tarafından beğeniliyor. 2001 seçim yarışında şimdiki hükümet saflarından AB ve NATO karşıtı sesler de yükselse artık politikanın gerçekleri kavranmışa benziyor. Örneğin Bulgaristan 11 Eylül saldırılarından sonra hiç vakit kaybetmeden oluşturulan terör karşıtı koalisyona katıldı. Bu kararı ile önümüzdeki sonbahar NATO üyeliği daveti alma ihtimalini büyük ölçüde yükseltti.
AB için nükleer
reaktörleri kapatacak
Ülkenin AB ile üyelik müzakereleri de ekonomi kötü gitse de iyi gidiyor. Bulgaristan'ın süratle üyelik için öne sürülen 31 maddeden 20'sini yerine getirmiş olması hız, AB Komisyonu'nu da şaşırtıyor. Brüksel kulislerinde Bulgarsitan'ın 1 Ocak 2007'de AB'ye üye olabileceği söylentileri dolaşıyor. Ama Sofya'nın önünde o tarihe kadar çözmesi gereken çok önemli bir sorunu var. AB ile varılan anlaşmalar uyarınca ülkedeki dört nükleer reaktörün, halkın çoğunluğu karşı çıksa da kapatılması gerekiyor.
Bunların yanında Bulgaristan komşuları ile de iyi geçinir bir tablo çiziyor. Başbakan ve Dışişleri Bakanı geleneksel yandaşları olan Rusya ve birkaç Ortadoğu ülkesi ile ilişkilerini yeniden canlandırmaya çalışıyor.
Halkın yüzde 70'i fakir
İç politika alanında ise yeterli başarı elde edilmediği görünüyor. Rüşvet ile polisiye suçların azaltılamaması, üstüne üstlük işsizlik, yoksulluk, halkın yüzde 70'inin ortalama gelir düzeyinin altında yaşaması hükümetin karnesindeki başarısız notlar olarak sayılıyor. Yeniden erken seçim tartışmalarının başladığı Bulgaristan'da bu seferki seçimlerde Simeon yönetimi, sadece dış politikadaki başarıları ile zafer kazanamayacaktır.
Onlar da IMF kıskacında
Aslında Bulgaristan hükümeti şimdiye dek gerçek anlamda bir yanlış adım atmadı. Hükümetin ekonomi, maliye ve sosyal politikasında çok az hareket alanı olduğunu unutmamak gerekir. Uluslararası Para Fonu'nun döviz ve enflasyon kontrolü alanında ileri sürdüğü yükümlülükler devlet harcamalarının radikal boyutta kısıtlanmasına neden oluyor. Ülkede son iki yılda ortalama yüzde 4 ekonomik büyüme kaydedilmiş. Ancak GSMH hala AB ülkelerindeki düzeyinin oldukça altında. Üretimi arttırabilmek, ekonomik durumu farkedilir ölçüde düzeltebilmek için ülkeye yurtdışı yatırımların çekilmesi gerekiyor. Potansiyel yabancı yatırımcılar Bulgaristan'da hala rüşvetin önünün alınamamış olması ve ağır bürokratik koşullar nedeni ile bu konuda dikkatli davranıyorlar. Bunun yanında telekomünikasyon hizmetleri ile devlete ait tütün fabrikası hala özelleştirilemedi. Özelleştirme işlemlerindeki ağır aksak tempo da bürokrasi ve rüşvete bağlanıyor.
Eski kral Simeon'un (Kral olarak adı Sakskoburggotski idi) kabinesinin dış politika karnesi ise Batılılar tarafından beğeniliyor. 2001 seçim yarışında şimdiki hükümet saflarından AB ve NATO karşıtı sesler de yükselse artık politikanın gerçekleri kavranmışa benziyor. Örneğin Bulgaristan 11 Eylül saldırılarından sonra hiç vakit kaybetmeden oluşturulan terör karşıtı koalisyona katıldı. Bu kararı ile önümüzdeki sonbahar NATO üyeliği daveti alma ihtimalini büyük ölçüde yükseltti.
AB için nükleer
reaktörleri kapatacak
Ülkenin AB ile üyelik müzakereleri de ekonomi kötü gitse de iyi gidiyor. Bulgaristan'ın süratle üyelik için öne sürülen 31 maddeden 20'sini yerine getirmiş olması hız, AB Komisyonu'nu da şaşırtıyor. Brüksel kulislerinde Bulgarsitan'ın 1 Ocak 2007'de AB'ye üye olabileceği söylentileri dolaşıyor. Ama Sofya'nın önünde o tarihe kadar çözmesi gereken çok önemli bir sorunu var. AB ile varılan anlaşmalar uyarınca ülkedeki dört nükleer reaktörün, halkın çoğunluğu karşı çıksa da kapatılması gerekiyor.
Bunların yanında Bulgaristan komşuları ile de iyi geçinir bir tablo çiziyor. Başbakan ve Dışişleri Bakanı geleneksel yandaşları olan Rusya ve birkaç Ortadoğu ülkesi ile ilişkilerini yeniden canlandırmaya çalışıyor.
Halkın yüzde 70'i fakir
İç politika alanında ise yeterli başarı elde edilmediği görünüyor. Rüşvet ile polisiye suçların azaltılamaması, üstüne üstlük işsizlik, yoksulluk, halkın yüzde 70'inin ortalama gelir düzeyinin altında yaşaması hükümetin karnesindeki başarısız notlar olarak sayılıyor. Yeniden erken seçim tartışmalarının başladığı Bulgaristan'da bu seferki seçimlerde Simeon yönetimi, sadece dış politikadaki başarıları ile zafer kazanamayacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.