Bu tavizleri verecek misiniz?
Hükümet ile İmralı arasındaki görüşmeler iyice ısınıyor. Görüşmenin merkezinde ‘Yeni Anayasa’ yer alıyor. İmralı, Kandil ve BDP ise temel beklentilerinden vazgeçmeye niyetli olmadıklarını her fırsatta ortaya koyuyor
09.01.2013 00:00:00
RECEP BAHAR - ANALİZ Aslında her şey ABD’nin Şubat 2004’te Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) ilan etmesiyle başladı. O yıl İstanbul’da düzenlenen NATO Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde BOP’un uygulama alanının Kuzey Afrika’yı da kapsayacağı ilan edildi. Böylece BOP, bir NATO belgesine dönüştü. Başbakan Erdoğan da, partisinin Meclisteki bir grup toplantısında yaptığı konuşmada, BOP’un Eşbaşkanı olduğunu ilan etti! BOP’un NATO projesi olarak resmen hayata geçmesiyle, ilginçtir 1996 yılında Kandil’e çekilen terör örgütü PKK, sönmüş volkanın patlaması gibi harekete geçti. 2004’ten bu yana Türkiye teröre yaklaşık 900 askerini ve polisini şehit verdi. Tunus’ta 2010 yılı sonunda başlayan Arap Baharı, bu sürecin bir sonucu... Nitekim NATO, Tunus ve Mısır’daki halk hareketlerine doğrudan müdahale etme gereği duymazken, Libya’da ABD karşıtı Kaddafi yönetimi silah zoruyla görevinden uzaklaştırdı. Kaddafi bilahare katledildi. Bu süreçte NATO, Kürecik’teki füze savunma sistemi ile Ortadoğu’daki konumunu güçlendirdi. Suriye’deki önemli gelişme Ortadoğu’daki bir başka ABD ve İsrail karşıtı yönetim olan Suriye’de ise “ajan - paralı isyancı - yerel isyancı” kombinasyonu uygulamaya konuldu ancak ABD ve ortakları bu kez Birleşmiş Milletler zemininde karşılarında Rusya ve Çin’i buldu. Haçlı dünyası ve o dünyanın Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi Müslüman işbirlikçileri savaş meydanında da Rusya’ya tosladı. Bu süreçte BOP’un tırmıklarının Türkiye’ye dokunmaya başladığını ispat eden bir gelişme yaşandı. PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD (Demokratik Birlik Partisi) Esad güçleri ile isyancılar arasındaki çatışmadan yararlanarak, bir anda ülkenin kuzeyinde yer alan kritik önemdeki Kamışlı kentini ele geçirdi. Bu gelişme PKK’nın elini de güçlendirdi. Siyaset yolunu düzleştirmek istiyor Son 9 yılda bölgede yaşanan gelişmeler böyle. Gelişmenin yerel boyutuna gelince... Peki, AKP yönetimi Habur ve Oslo skandallarına rağmen neden bir kez daha PKK ile masaya oturma gereği duydu? Bunun şifresi Yeni Anayasa çalışması ve 2014 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gizli. Başbakan Erdoğan, hem demokrasiye geçilen 1946’dan bu yana ilk sivil anayasayı yapan iktidar olarak tarihe geçmek istiyor, hem de başkanlık sisteminin Yeni Anayasada yer bulması için çabalıyor. Bunun yolu da BDP ile ittifaktan geçiyor. BDP ile ittifakın yolu da İmralı’dan! MİT’in İmralı ile başlattığı görüşmelerin 5 aydır sürdüğü ifade ediliyor. İmralı trafiği başlıyor Nitekim Temmuz 2012’de Başbakan Erdoğan, BDP Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’yla bir araya gelmişti. Zana, Erdoğan’a Kürt sorununun çözümü için Öcalan’ın üstleneceği rolün ‘hayati’ olduğunu söylemiş ve adres olarak Öcalan’ı işaret etmişti. MİT Başkanı Hakan Fidan’ın İmralı ile temasa geçmesinin Zana’nın bu ifadesinden sonra gerçekleşmesi dikkat çekiyor! Bu görüşmeyle ilgili çok süpekülasyon yapıldı. Zana’nın PKK Lideri Öcalan’ın talebi üzerine Erdoğan’la görüştüğü iddia edildi. İddia teyit edilmese de hafızalara yerleşti. Zana-Erdoğan görüşmesinin tartışıldığı günlerde BDP Diyarbakır’da 14 Temmuz’da ‘Öcalan’a Özgürlük’ mitingi düzenledi. Ardından Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’tan, “PKK silah bırakırsa Öcalan’a ev hapsi konuşulur” açıklaması geldi. Akabinde Eylül 2012’de Başbakan Erdoğan, ‘Öcalan’la yeniden görüşülebileceğini’ söyledi. 12 Eylül’de cezaevinde başlayan açlık grevleri ise 67. gününde de Öcalan’ın devreye girmesiyle sonlandı. Başbakan Erdoğan da bunu teyit etti. Millitey Gazetesi yazarı Hasan Cemal’i kabul eden Mesud Barzani gibi, Celal Talabani de, ‘Öcalan’la görüşülsün’ çağrısı yaptı. PKK’nın Avrupa Temsilcisi Zübeyir Aydar, Öcalan’ın ‘baş müzakereci’ olduğunu söyledi. Bu arada Mehmet Ali Birand, Öcalan’ın gelecekte özgür kalacağını ve hatta Meclis’te siyaset yapacağını yazdı. Cengiz Çandar ise Ortadoğu’da sınırların değişeceğini ilan etti! Silah bırakmak yok! İmralı ile trafik sürerken, silahlar gömülmedi, gömülmeyecek de! PKK’nın Kandil’deki lideri ve KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, 5 Ocak’ta mevcut girişimlerin bir amacının da saflarda beklenti yaratmak ve güçlerimizde rehaveti geliştirmek olduğunu kaydederek, “Bu yüzden kimse gevşememeli, herhangi bir beklentiye girmemeli, hiç kimse ‘hemen demokratik çözüm süreci gelişecek” gibi bir hayale kapılmamalıdır’ dedi. Karayılan, “Türkiye’nin mevcut sınırları içerisinde Demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Özerk Kürdistan stratejisine bağlıyız” ifadesini kullandı. Karayılan dahası “Önderliğimiz (Apo), Oslo ve İmralı süreci tartışmalarının bir sonucu olarak 5 Mayıs 2011’de Başbakan’a sunulmak üzere Türk heyetine protokoller sunmuştur. Kürt tarafı olarak bizim çözüm projemiz bu protokollerdir. Ayrıca Önderliğimizin hazırladığı ‘Yol Haritası’ var. Yani bizim projemiz vardır, Türk tarafının projesinin de açığa çıkması, ortaya konulması gerekmektedir” ifadelerini kullandı. Peki protokollerde neler var? Başbakan’a sunulduğu sanılan protokollerde, ilk sırada Yeni Anayasa yer alıyor. İkinci sırada tüm kimliklerin tanınması temelinde ‘barış için eylem planı’, üçüncü sırada ise genel af yer alıyor. Sürecin ön şartı Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi oluşturuyor. Sürecin bir başka boyutunu ise 20 Aralık 2010’da Diyarbakır’da yapılan Demokratik Toplum Kongresi (DTK), oluşturuyor. Kongre Öcalan’ın önerdiği, Karayılan’ın geçen hafta gündeme getirdiği ‘Demokratik Özerk Kürdistan Modeli’ taslağını esas almıştı. O kongrede ilk kez konfederalizm tartışıldı. Konfederasyon, siyaset biliminde iki bağımsız devletin eşit şartlarda kurduğu gevşek bir birlikteliktir. Dolayısıyla PKK ve siyasi uzantısı, bölgesel yönetim ve federasyonun ötesinde bir kavramı gündeme getirdi. Aynı kongrede “ekonomik kaynakların özerk Kürdistan’a ait” olduğu dile getirildi. Taslakta “Demokratik özerklik alanındaki farklı kimliler de kendi sembollerini kullanır” ifadelerine yer verildi. Bunun anlamı bölgedeki yapının bayrak kullanması! Son olarak da, taslakta bölgedeki yapının kendi ‘öz savunma’ birliklerini oluşturmasının önünün açılması gerektiğine işaret edildi. İşte İmralı’nın talepleri bunlar… Peki AKP Yönetimi bunları kabul edecek mi? Kabul ederse, ortada bölünmemiş Türkiye Cumhuriyeti kalır mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.