Elinizdeki Yeni Mesaj'dan söz ediyorum.
"Söz uçar, yazı kalır" ölçüsü geçerliliğini hala sürdürüyor, görsel medyanın yoğun bir şekilde beyin yıkama faaliyetlerine rağmen gazeteler, attıkları manşetlerle, yaptıkları haberlerle gündemi belirlemeye devam ediyor.
Her geçen gün, geride bıraktığımız her olay, yazılı medyanın, yani kalemin gücünü ortaya koyuyor.
'Farklı gazete' sloganı ile çıkanlar dahil en sağdakinden en soldakine hepsinin bir çizgide ip gibi dizildiğini, Kıbrıslı Rum kadına ödenen tazminatı koro halinde 'zaferimiz' diye utanmadan takdim ettiklerini gördükten sonra Yeni Mesaj'ın tarihi misyonunu daha iyi anladım. Bu gazetenin her eve, her iş yerine, herkese lazım olduğu konusu rüyalarıma girmeye başladı. Çünkü Yeni Mesaj'ın ulaşmadığı, ya da bu gazeteye arzu ettiği halde ulaşıp okuyamayan bir çok arkadaşımızın, mesela Kıbrıs konusunda Kofi Annan gibi, Rum tarafı gibi düşündüğüne bizzat şahit oldum. Mesela; iftar sofralarında papazlarla sofra duası yaptırılmasını diyalogun bir parçası olduğunu, diyalogtan da korkulmaması gerektiğini savunan din görevlilerini gördüm, uzun uzun konuştum. Mesela; Yeni Mesaj'ı takip edemeyen birçok insanımızın birliğimiz, dirliğimiz, bayrağımız, bağımsızlığımız açısından hayati önem arzeden konulardan haberdar olmadıklarını ve gayet rahat olduklarını gördüm, şahit oldum.
Yeni Mesaj gazetesinin mutfağında çalışanından, memleketin en ücra köşesindeki okuyucuya ulaştıran dağıtım elemanına kadar herkes bu yangından haberdar, yaklaşan tehlikeleri hissediyor. Ülkemiz ekonomisi üzerinde oynanan oyunları, siyasetin teslimiyetçiliğini, kültürel hayatımızın kiliselere ihale edildiğini görüyor, biliyor, farkediyor. Ama; çok önemli belgelerle, bilgilerle, köşe yazıları çıkan bu gazete kaç kişiye ulaşıyor, kaç kişi bu gazeteye ulaşabiliyor. Memleketin yangın, talan haberini veren gazetenin sesi böyle mi, bu kadar çıkmalı?
Bayram tatili boyunca İstanbul'da bulundum, misafir olduğum evde bir köşeye çekilip yazı yazdım, bir yolunu bulup gazeteye faksladım ama ertesi gün gazeteye ulaşamadım. Gazete ile birebir ilgili yazarlardan biri olarak ben, Eminönü'nde, Bağcılar'da, Esenler'de Yeni Mesaj gazetesine ulaşamadım.
Sevr iddiaları her tarafta cirit atıyor, yerlisi ile yabancısı ile misyonerler kapı komşumuza kadar ulaşmış, kiliselerden Anadolu gençliğine mektepler yağıyor, ardından İnciller yağıyor, kendileri cinayet işliyor iftiraları Müslümanlara yağdırıyorlar. Milli mücadele ruhunu, Kuva-yı Milliye hareketini yendine diriltmeye çalışan tarihi bir gazete her tarafa ulaşamıyor.
Böyle olmaz, kalemi kuşanma zamanı.
"Söz uçar, yazı kalır" ölçüsü geçerliliğini hala sürdürüyor, görsel medyanın yoğun bir şekilde beyin yıkama faaliyetlerine rağmen gazeteler, attıkları manşetlerle, yaptıkları haberlerle gündemi belirlemeye devam ediyor.
Her geçen gün, geride bıraktığımız her olay, yazılı medyanın, yani kalemin gücünü ortaya koyuyor.
'Farklı gazete' sloganı ile çıkanlar dahil en sağdakinden en soldakine hepsinin bir çizgide ip gibi dizildiğini, Kıbrıslı Rum kadına ödenen tazminatı koro halinde 'zaferimiz' diye utanmadan takdim ettiklerini gördükten sonra Yeni Mesaj'ın tarihi misyonunu daha iyi anladım. Bu gazetenin her eve, her iş yerine, herkese lazım olduğu konusu rüyalarıma girmeye başladı. Çünkü Yeni Mesaj'ın ulaşmadığı, ya da bu gazeteye arzu ettiği halde ulaşıp okuyamayan bir çok arkadaşımızın, mesela Kıbrıs konusunda Kofi Annan gibi, Rum tarafı gibi düşündüğüne bizzat şahit oldum. Mesela; iftar sofralarında papazlarla sofra duası yaptırılmasını diyalogun bir parçası olduğunu, diyalogtan da korkulmaması gerektiğini savunan din görevlilerini gördüm, uzun uzun konuştum. Mesela; Yeni Mesaj'ı takip edemeyen birçok insanımızın birliğimiz, dirliğimiz, bayrağımız, bağımsızlığımız açısından hayati önem arzeden konulardan haberdar olmadıklarını ve gayet rahat olduklarını gördüm, şahit oldum.
Yeni Mesaj gazetesinin mutfağında çalışanından, memleketin en ücra köşesindeki okuyucuya ulaştıran dağıtım elemanına kadar herkes bu yangından haberdar, yaklaşan tehlikeleri hissediyor. Ülkemiz ekonomisi üzerinde oynanan oyunları, siyasetin teslimiyetçiliğini, kültürel hayatımızın kiliselere ihale edildiğini görüyor, biliyor, farkediyor. Ama; çok önemli belgelerle, bilgilerle, köşe yazıları çıkan bu gazete kaç kişiye ulaşıyor, kaç kişi bu gazeteye ulaşabiliyor. Memleketin yangın, talan haberini veren gazetenin sesi böyle mi, bu kadar çıkmalı?
Bayram tatili boyunca İstanbul'da bulundum, misafir olduğum evde bir köşeye çekilip yazı yazdım, bir yolunu bulup gazeteye faksladım ama ertesi gün gazeteye ulaşamadım. Gazete ile birebir ilgili yazarlardan biri olarak ben, Eminönü'nde, Bağcılar'da, Esenler'de Yeni Mesaj gazetesine ulaşamadım.
Sevr iddiaları her tarafta cirit atıyor, yerlisi ile yabancısı ile misyonerler kapı komşumuza kadar ulaşmış, kiliselerden Anadolu gençliğine mektepler yağıyor, ardından İnciller yağıyor, kendileri cinayet işliyor iftiraları Müslümanlara yağdırıyorlar. Milli mücadele ruhunu, Kuva-yı Milliye hareketini yendine diriltmeye çalışan tarihi bir gazete her tarafa ulaşamıyor.
Böyle olmaz, kalemi kuşanma zamanı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025