Adamın biri, Sümela Manastırı'na her baktığında Hıristiyanlığın iman gücünü görüyormuş.
Fesübhanallah...
30 Eylül Perşembe günü, güya Türk insanına moral verme iddiasında olan Moral FM'de, "Hayatın yorumunu" dinliyoruz. Karşımızda Yavuz Bahadıroğlu. Kendilerinin organize ettikleri bir takım toplantılardan, etkinliklerden söz ediyor. Düşünebiliyor musunuz, diyor. Türkiyeli, Filistinli, Amerikalı, Avrupalı akademisyenler Dünya barışını tartışmak üzere bir masa etrafında toplanacaklar, ve birden bire sözü getiriyor Hıristiyanlığın iman gücü meselesine ve ağzındaki baklayı çıkarıyor,: "Sümela Manastırı'nda ben hep Hıristiyanlığın iman gücünü görüyorum."
Bu arkadaşlarımızın öteden beri bir Hıristiyanlık saplantısı var. Bu sevdanın nereden kaynaklandığını araştırmak elbette kendilerine düşer ve mutlaka derhal yapmalıdırlar. Acaba hangi problemin çözümünü hangi sorunun cevabını son kitap Kur'an, son din İslam, son peygamber Hz. Muhammed aleyhisselamda bulamadılar ki, sürekli gözleri arkada, muharref Hıristiyanlıkta.
Ayıptır, günahtır, yazıktır... Koca koca adamlarsınız, saçınız sakalınız bembeyaz olmuş ve iki sözünüzden biri iman hakikati olduğu halde ne imanın hakikatini ne de hayatın hakikatini anlayabildiniz.
Hangi dünya barışı sayın Bahadıroğlu?
Siz radyonuzda, iki seneden beri yaptığınız hayatın yorumunda sürekli alkışladığınız AKP iktidarı sayesinde sizin o iman gücüne hayran olduğunuz Hıristiyanlar burnumuzun dibine kadar girmiş durumda. Açılan kilise ve ev sayısı ülkemizdeki cami sayısına ulaşmak için sürekli tırmanışta. İncil dağıtımı liselerimize, ilköğretimimize kadar inmiş durumda. Allah aşkına bir kenara çekilip bir düşünün. Nedir sizdeki bu manastır muhabbeti, kilise, papaz muhabbeti? Onlar bizim kuyumuzu kazıyorlar, vatanımıza, namusumuza kastediyorlar, siz habire onların iman gücünden söz ediyorsunuz.
Kulağım sizin talihsiz yorumunuzda iken gözüm de Namık Kemal Zeybek'in aynı günkü yazısında idi. Yorumlarınıza belki katkısı olur, buyurun:
"... Zalimler Atlantik ötesinden gelip komşularımızı, dindaşlarımızı, milletdaşlarımızı öldürürken onlara yardım eden Müslümanların ayakları nasıl ibadete yürüyor? Gerçekten yürekleri de yatıp kalkmalarına katılıyor mu?
Irak'ı istila edenlerin bankacılardan sonra misyonerleri götürüp Müslümanları Hıristiyanlaştırma çalışmalarından da etkilenmiyorlarsa onları ne etkileyecek?
Peki ülkemizde yapılanlar ne? Ortalıkta oynayan misyonerlerin saptırdığı ve Allah'ın birliği inancından ayrılıp; üç ilah sapkınlığına sürüklenen Müslüman çocukların hesabını kim verecek? İnsanlık İsa'yı bekliyor yalakalığına kadar işi götürenler mi onları kurtaracak?
Kimse başını kuma gömmesin! Milletimizin din birliği çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıyadır. Her türlü önlem alınmazsa din değiştirme olayları, kitleler halinde olacaktır. Teslimiyetçi veya kavgacı, sertleştirilmiş veya yumuşatılmış Müslümanlık, hasmın ekmeğine yağ olmaktan başka yarar sağlamaz. Neden anlamıyorsunuz? İslam'ın ne sertleşmeye ne de yumuşatılmaya ihtiyacı yok. Siz onu gerçeğini yayın, yeter."
(Recep Şahin kardeşimizin, babasının vefatından dolayı acısını paylaşıyor, merhuma Cenab-ı Hakk'tan rahmetler niyaz ediyorum. Aziz KARACA)
Fesübhanallah...
30 Eylül Perşembe günü, güya Türk insanına moral verme iddiasında olan Moral FM'de, "Hayatın yorumunu" dinliyoruz. Karşımızda Yavuz Bahadıroğlu. Kendilerinin organize ettikleri bir takım toplantılardan, etkinliklerden söz ediyor. Düşünebiliyor musunuz, diyor. Türkiyeli, Filistinli, Amerikalı, Avrupalı akademisyenler Dünya barışını tartışmak üzere bir masa etrafında toplanacaklar, ve birden bire sözü getiriyor Hıristiyanlığın iman gücü meselesine ve ağzındaki baklayı çıkarıyor,: "Sümela Manastırı'nda ben hep Hıristiyanlığın iman gücünü görüyorum."
Bu arkadaşlarımızın öteden beri bir Hıristiyanlık saplantısı var. Bu sevdanın nereden kaynaklandığını araştırmak elbette kendilerine düşer ve mutlaka derhal yapmalıdırlar. Acaba hangi problemin çözümünü hangi sorunun cevabını son kitap Kur'an, son din İslam, son peygamber Hz. Muhammed aleyhisselamda bulamadılar ki, sürekli gözleri arkada, muharref Hıristiyanlıkta.
Ayıptır, günahtır, yazıktır... Koca koca adamlarsınız, saçınız sakalınız bembeyaz olmuş ve iki sözünüzden biri iman hakikati olduğu halde ne imanın hakikatini ne de hayatın hakikatini anlayabildiniz.
Hangi dünya barışı sayın Bahadıroğlu?
Siz radyonuzda, iki seneden beri yaptığınız hayatın yorumunda sürekli alkışladığınız AKP iktidarı sayesinde sizin o iman gücüne hayran olduğunuz Hıristiyanlar burnumuzun dibine kadar girmiş durumda. Açılan kilise ve ev sayısı ülkemizdeki cami sayısına ulaşmak için sürekli tırmanışta. İncil dağıtımı liselerimize, ilköğretimimize kadar inmiş durumda. Allah aşkına bir kenara çekilip bir düşünün. Nedir sizdeki bu manastır muhabbeti, kilise, papaz muhabbeti? Onlar bizim kuyumuzu kazıyorlar, vatanımıza, namusumuza kastediyorlar, siz habire onların iman gücünden söz ediyorsunuz.
Kulağım sizin talihsiz yorumunuzda iken gözüm de Namık Kemal Zeybek'in aynı günkü yazısında idi. Yorumlarınıza belki katkısı olur, buyurun:
"... Zalimler Atlantik ötesinden gelip komşularımızı, dindaşlarımızı, milletdaşlarımızı öldürürken onlara yardım eden Müslümanların ayakları nasıl ibadete yürüyor? Gerçekten yürekleri de yatıp kalkmalarına katılıyor mu?
Irak'ı istila edenlerin bankacılardan sonra misyonerleri götürüp Müslümanları Hıristiyanlaştırma çalışmalarından da etkilenmiyorlarsa onları ne etkileyecek?
Peki ülkemizde yapılanlar ne? Ortalıkta oynayan misyonerlerin saptırdığı ve Allah'ın birliği inancından ayrılıp; üç ilah sapkınlığına sürüklenen Müslüman çocukların hesabını kim verecek? İnsanlık İsa'yı bekliyor yalakalığına kadar işi götürenler mi onları kurtaracak?
Kimse başını kuma gömmesin! Milletimizin din birliği çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıyadır. Her türlü önlem alınmazsa din değiştirme olayları, kitleler halinde olacaktır. Teslimiyetçi veya kavgacı, sertleştirilmiş veya yumuşatılmış Müslümanlık, hasmın ekmeğine yağ olmaktan başka yarar sağlamaz. Neden anlamıyorsunuz? İslam'ın ne sertleşmeye ne de yumuşatılmaya ihtiyacı yok. Siz onu gerçeğini yayın, yeter."
(Recep Şahin kardeşimizin, babasının vefatından dolayı acısını paylaşıyor, merhuma Cenab-ı Hakk'tan rahmetler niyaz ediyorum. Aziz KARACA)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025