Bu bedeli de bedelliyi de hak ettik

Bu kaçıncı Sayın Erdoğan. Bu kaçıncı dönüş. Şaşırıyorum sadece, millet adına, devlet adına. Belki cahilliğimdendir ama ben, bu yaşıma kadar, okuduğum kadarıyla tarihte kendisi ile bu kadar ters düşen, bir dediğini, ikinci gün yalanlayan, hakkındaki iddialara en sert üslupla tepki verip daha sonra bu iddiaları yine kendi ağzıyla "evetleyen" bir başkan, bir başbakan, bir devlet adamı görmedim. Ha belki de vardır ama benim ilmim onu bulmaya yetmedi. İlginçtir vatandaşta bunu bir karakter olarak algıladı ve sahiplendi. Erdoğan ne yapsa yeridir, anlayışı yayıldı toplumda. Önceden parti liderlerini yalancılıkla, sözünü tutmamakla, iftiracılıkla, İslam düşmanlarını dost edinmekle suçlayan anlayışlar kayboldu, teslimiyetçi Erdoğan âşıkları türedi bir anda. Düşünün bir kere; Sayın Demirel 10 Kasım için "ayakta sap gibi durma" tabirini kullanmış olsa ve gelen 10 Kasımda gidip Anıtkabirde tasvir ettiği şekilde dursaydı bu Tayyiban âşıkları neler demezdi. Ama Tayyip Bey deyince, hikmet arar oldular. Ya NATO, Libya, Kaddafi üçlemesi. Kaddafi gitti. Libya NATO'ya kaldı. Ya BOP eş başkanlığı iddiaları ile ilgili hatırlarsanız; İspat etmeyen şerefsizdir, alçaktır vs. demişti. Aynı günlerde AKP'li bir vekilde yanılmıyorsam Malatya'da bir AKP toplantısında BOP'un İslam coğrafyasını bölme projesi olduğunu, buna karşı olduklarını filan söylemişti. Ama daha sonra otuzdan fazla yerde, bizzat Başbakan BOP eş başkanı olmakla övünmüş bu Tayyiban kalemler yine sus pus olmuşlardı. Sonra bir MİT, PKK ilişkisi artı hükümet haberleri çıktı piyasaya. Tayyip Bey yine aynı üslup. Ama neticede yine aynı netice. Hatta MHP'li Oktay Vural şu vurguyu yapmıştı o zamanlar; "Bir devlet İmralı ile PKK arasında iletişim ağı kurmuşsa bunun hesabını kim verecek? "PKK terör örgütü ile görüşüyorsunuz" dediğimiz zaman "bunu ispat etmeyen şerefsizdir, alçaktır" diye itham ediyorlardı. Şimdi kimin şeref ve haysiyet yoksunu olduğu ortaya çıkmadı mı?" diye sormuştu.Düşünün bir kere siyasi geçmişini insanları inancı üzerine bina edenler, ne dediler ne yaptılar? Öyle gömlek çıkarmakla bu iş bitmez. Hatırlayın geçmişi; beş, on kendini bilmez kadın çıkıp; biz istediğimiz zaman, istediğimiz erkekten çocuk yapma hakkına sahibiz, diye bir açıklamada bulunmuşlardı. Bu tip açıklamalardan pek kimsenin de haberi yoktu. Ama Tayyip beyin hep haberi vardı. Yaptığı konuşmalarda bu tip konuları gündem eder ve ülkemizde p. ç bir nesil yetiştirilmek isteniyor söylemleri ile halkın teveccühünü kazanırdı. Ne oldu? Şimdi kendi eliyle çıkardığı yasayla (zina yasası) bu neslin resmen temelini attı. Ya başörtüsü söylemleri. Demedikleri laf, dinden çıkarmadıkları insan kalmamıştı adeta. Ama iktidar oldular ve "Biz başörtüsü konusunda kimseye söz vermedik" dediler. Haliyle Tayyiban yazar, çizer takımı yine yoktu ortalıkta. Ee ne de olsa vakit eşittir nakit. Şimdi bir bedelli tartışması aldı başını gidiyor. Sahne aynı. Başrol aynı, figüranlar aynı. Seyirci de aynı. Neticede belli.    Geçtiğimiz Mart ayıydı. "Siz, 'proje' diye bir ifade kullandınız da bunun neresi proje yahu, böyle proje mi olur? Bu ülkede parası olan var, parası olmayan var; e şimdi siz kalkıp da parası olana, "İşte bedelli askerlik, buyur kullan" diyeceksin, e parası olmayan, "O da gitsin askerliğini yapsın" diyeceksin. Bunu adalet terazisine oturtmak durumundasınız?" Sözlerin sahibini zaten tahmin etmişsinizdir. Başbakan Erdoğan. Adalet terazisine bu milleti çok iyi oturttu Sayın Erdoğan. Parası olana "buyur paranı koy ortaya" dedi. Olmayana "Haydi nöbete" dedi.  Aşağıdan birileri de "Allah yolunda tutulan iki saatlik nöbetin" manevi getirilerini halka anlatıyordur herhalde.