Bayram: sevinç ve eğlence günü demektir. Arapça "id". Farsça "bezrem" veya "bezram"dır.
Bayram, bizatihi Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından tespit edilmiştir.
"Bu günümüzde yapacağımız ilk şey, namaz kılmaktır" (Buhari, ideyn 3'i; Müslim, Edahi, 7)buyurmuşlardır.
Hz. Peygamber (s.a.v) Medine'ye hicret ettiğinde, Medineliler'in cahileyeden kalmak adetleri üzere iki günü bayram olarak kutladıklarını gördü. Bunun üzerine, "Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan bayramlarıyla değiştirmiştir" buyurmuştur.
"Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanlar'ın bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir..." (Ebu Davud)
Bu sebeple Ramazan Bayramı'nın da dört günü oruç tutmak Hanefilere göre tahrimen mekruh, Şâfi ve Hanbelilere göre haram kabul edilmiştir.
Rasulullah (sav) Efendimiz, bayrama, bayram namazını kılmakla girilmesini belirtmiş, bu hususta: " Bu günümüzde ilk yapacağımız şey namaz kılmaktır" buyurmuştur.
Hz. Aişe validemiz anlatıyor: "Bir bayram gününde iki küçük kız çocuğu Buas harbinde Ensar'ın birbirine söyledikleri şarkıları söylüyorlardı. Bu kız çocukları şarkıcı değillerdi. Hz. Ebu Bekir yanıma girdi ve 'Şu bayram gününde, Allah Rasulü'nün evinde (bu) şeytanın mizmarı da neyin nesi?' dedi. Bunun üzerine her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu. (Müslim, Salatü'l ideyn, 16)
Aişe validemiz bir başka rivayette şöyle diyor:
"Bir bayram günü Habeşliler mescidde harbeleri ile oynuyorlardı. (Kılıçkalkan oyunu). Bana, "Bakmak istiyor musun? dedi. "Evet" deyince, benim onları görmem için beni elbisesi ile örtüyordu. Ben bakmaktan vazgeçinceye kadar ayakta durdu. (Buhari, ideyn).
Asr-ı saadetten günümüze Müslümanlar örf, adet ve gelenekleri ile bayram neşesini doya doya, huzurla yaşamışlardır.
Tebrikleşme, saygı, kardeşlik, dostluk bağlarının kucak kucak bütünleştiğini gösterir.
Büyüklerin elini öpmekle hatırların, kıymetlerin, bağlılık ve alçak gönüllüğün, kendini bilmenin cennet adımıdır.
Hediyeleşme gönülden gönüle akışın, tutkunluğun, vefanın, paylaşmanın, gözü tokluğun, cömertliğin, kardeşliğin elmas parlaklığıdır. Duygu doruğunun kadirbilir kar çiçekleridir.
Bayram ismini Ramazan'la bulur, bilir ve anlatır.
Gönüller bu bayramla tatlanır, fakirlerin yüzü güler. Bu tat kavanoz içindeki akrole şekeri değildir.
Bayram günü; erken kalkmak, yıkanıp temizlendikten sonra elbiseleri giymek, güzel koku sürünmek, güleryüzlü davranmak müstahaptır. Peygamber Efendimizin (s.a.v) tavsiye ettiği davranışlardır. Israrla bu günde fakirleri sevindirmek, çok sevablı bir koşuştur.
Bayram namazı için camiye acele etmeden, temkin ve vakarla yürümek, içinden tekbir getirmek de mendup olan adetlerdir.
Bayram günlerinde Müslümanların birbirlerini tebrik etmeleri: "Gaferallahu lena ve lekum" (Allah bizi de sizi de mağfiret buyursun),
"Tekabbelallahu minna ve minküm" (Allah yaptığımız, yaptığınız ibadetleri kabul buyursun) gibi dua cümleleri ile bayramlaşma menduptur.
Bayram namazı iki rekattır. Diğer namazlardan farklı olarak zevaid tekbirleri vardır. Birinci rekatta "Sübhaneke"den sonra üç, ikinci rekatta rukudan evvel üç olmak üzere altı tanedir.
Namaz bittikten sonra imam hutbe okur. Bayram hutbesi sünnettir.
Gelişiyle ruh dünyasını aydınlatıp, mukabeleleri, salat-u selamları, teravihleri, zekat, fitre ve orucuyla süsleyip, ibadet çoşkularının yıldız yıldız yaşatan kutlu mevsimin bayarmı güneş gibi doğdu.
Hani kandillerde dizdiğimiz cümle cümle gökyüzüne astığımız mahyalardan sonra bayram, sırasını sultanı gibi başımıza neşeli dua, sevgi, gönül zenginliği tacını giydirdi.
O göklerin nur bulutlarından süzüle süzüle benliğimize akan kevser serinliğiyle sardı bizi.
Annenin yavrusunun şefkatle başını okşar gibi dizine koydu gül yüzümüzü.
Rahmet, mağfiret, affoluş haberi nebevi tebessümleriyle, Cebrail'in müjdeli tebliğleri, Mü'minlerin hayatlarında hissedilen, gül kokulu saba rüzgarı, Bayram soluğu gibi bütün benliğimizi sardı. Gözler ah gözler!..
Daha dün hilali bekliyordu. Teravih secddeleriyle Rabb'inin yakınlığına kapanmış, iftar duaları, zikirler, ilahiler, nat-ı şerifler ile nur pınarlarıyla ıslanmıştı.
Hz. Muhammed'in (sav) Ravza-i Pakine hayran olarak bayram sabahına kavuşan kipiklere Ramazan-ı Şerifin ilahi esrar sürmesi çekilmişti.
Ramazan'ın lutfu, ikramı, cömertliği, öyle bir güzel ortaya çıkardı ki bayramlar ona Yusuf'un (as) hayranlığını duyuyor.
Çocuklar'ın bayramı resmedişlerini anlar mısınız? Siz onların fotoğraufını maalesef çekemezsiniz?
O dünyadan görünen bayram hatırasını, bayram güzelliğini görmek için o minik ve berrak masumiyete bürünmek gerekir.
"Siz mendil mi aldınız?"
"Siz kerpiç evin tokmağını tıklarken Esma nine size dut kurusu mu ikram etti?"
"Dayın harçlık mı verdi?"
"Güllaçlar, baklavalar, sütlaçlar, şerbetler mi ikram edildi?"...
Eller öpüldü, yüreker saygı duruşuna geçti.
Akrabalık, kardeşlik, dostluk bağları ilahi ikramlarla bereketlendi. Bayramımız o bayramdır.
Dünya'nın hasretle beklediği şefkat bucağının sıcaklığı o bayramı yaşamak, yaşamaktır.
Bayram, bizatihi Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından tespit edilmiştir.
"Bu günümüzde yapacağımız ilk şey, namaz kılmaktır" (Buhari, ideyn 3'i; Müslim, Edahi, 7)buyurmuşlardır.
Hz. Peygamber (s.a.v) Medine'ye hicret ettiğinde, Medineliler'in cahileyeden kalmak adetleri üzere iki günü bayram olarak kutladıklarını gördü. Bunun üzerine, "Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan bayramlarıyla değiştirmiştir" buyurmuştur.
"Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanlar'ın bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir..." (Ebu Davud)
Bu sebeple Ramazan Bayramı'nın da dört günü oruç tutmak Hanefilere göre tahrimen mekruh, Şâfi ve Hanbelilere göre haram kabul edilmiştir.
Rasulullah (sav) Efendimiz, bayrama, bayram namazını kılmakla girilmesini belirtmiş, bu hususta: " Bu günümüzde ilk yapacağımız şey namaz kılmaktır" buyurmuştur.
Hz. Aişe validemiz anlatıyor: "Bir bayram gününde iki küçük kız çocuğu Buas harbinde Ensar'ın birbirine söyledikleri şarkıları söylüyorlardı. Bu kız çocukları şarkıcı değillerdi. Hz. Ebu Bekir yanıma girdi ve 'Şu bayram gününde, Allah Rasulü'nün evinde (bu) şeytanın mizmarı da neyin nesi?' dedi. Bunun üzerine her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu. (Müslim, Salatü'l ideyn, 16)
Aişe validemiz bir başka rivayette şöyle diyor:
"Bir bayram günü Habeşliler mescidde harbeleri ile oynuyorlardı. (Kılıçkalkan oyunu). Bana, "Bakmak istiyor musun? dedi. "Evet" deyince, benim onları görmem için beni elbisesi ile örtüyordu. Ben bakmaktan vazgeçinceye kadar ayakta durdu. (Buhari, ideyn).
Asr-ı saadetten günümüze Müslümanlar örf, adet ve gelenekleri ile bayram neşesini doya doya, huzurla yaşamışlardır.
Tebrikleşme, saygı, kardeşlik, dostluk bağlarının kucak kucak bütünleştiğini gösterir.
Büyüklerin elini öpmekle hatırların, kıymetlerin, bağlılık ve alçak gönüllüğün, kendini bilmenin cennet adımıdır.
Hediyeleşme gönülden gönüle akışın, tutkunluğun, vefanın, paylaşmanın, gözü tokluğun, cömertliğin, kardeşliğin elmas parlaklığıdır. Duygu doruğunun kadirbilir kar çiçekleridir.
Bayram ismini Ramazan'la bulur, bilir ve anlatır.
Gönüller bu bayramla tatlanır, fakirlerin yüzü güler. Bu tat kavanoz içindeki akrole şekeri değildir.
Bayram günü; erken kalkmak, yıkanıp temizlendikten sonra elbiseleri giymek, güzel koku sürünmek, güleryüzlü davranmak müstahaptır. Peygamber Efendimizin (s.a.v) tavsiye ettiği davranışlardır. Israrla bu günde fakirleri sevindirmek, çok sevablı bir koşuştur.
Bayram namazı için camiye acele etmeden, temkin ve vakarla yürümek, içinden tekbir getirmek de mendup olan adetlerdir.
Bayram günlerinde Müslümanların birbirlerini tebrik etmeleri: "Gaferallahu lena ve lekum" (Allah bizi de sizi de mağfiret buyursun),
"Tekabbelallahu minna ve minküm" (Allah yaptığımız, yaptığınız ibadetleri kabul buyursun) gibi dua cümleleri ile bayramlaşma menduptur.
Bayram namazı iki rekattır. Diğer namazlardan farklı olarak zevaid tekbirleri vardır. Birinci rekatta "Sübhaneke"den sonra üç, ikinci rekatta rukudan evvel üç olmak üzere altı tanedir.
Namaz bittikten sonra imam hutbe okur. Bayram hutbesi sünnettir.
Gelişiyle ruh dünyasını aydınlatıp, mukabeleleri, salat-u selamları, teravihleri, zekat, fitre ve orucuyla süsleyip, ibadet çoşkularının yıldız yıldız yaşatan kutlu mevsimin bayarmı güneş gibi doğdu.
Hani kandillerde dizdiğimiz cümle cümle gökyüzüne astığımız mahyalardan sonra bayram, sırasını sultanı gibi başımıza neşeli dua, sevgi, gönül zenginliği tacını giydirdi.
O göklerin nur bulutlarından süzüle süzüle benliğimize akan kevser serinliğiyle sardı bizi.
Annenin yavrusunun şefkatle başını okşar gibi dizine koydu gül yüzümüzü.
Rahmet, mağfiret, affoluş haberi nebevi tebessümleriyle, Cebrail'in müjdeli tebliğleri, Mü'minlerin hayatlarında hissedilen, gül kokulu saba rüzgarı, Bayram soluğu gibi bütün benliğimizi sardı. Gözler ah gözler!..
Daha dün hilali bekliyordu. Teravih secddeleriyle Rabb'inin yakınlığına kapanmış, iftar duaları, zikirler, ilahiler, nat-ı şerifler ile nur pınarlarıyla ıslanmıştı.
Hz. Muhammed'in (sav) Ravza-i Pakine hayran olarak bayram sabahına kavuşan kipiklere Ramazan-ı Şerifin ilahi esrar sürmesi çekilmişti.
Ramazan'ın lutfu, ikramı, cömertliği, öyle bir güzel ortaya çıkardı ki bayramlar ona Yusuf'un (as) hayranlığını duyuyor.
Çocuklar'ın bayramı resmedişlerini anlar mısınız? Siz onların fotoğraufını maalesef çekemezsiniz?
O dünyadan görünen bayram hatırasını, bayram güzelliğini görmek için o minik ve berrak masumiyete bürünmek gerekir.
"Siz mendil mi aldınız?"
"Siz kerpiç evin tokmağını tıklarken Esma nine size dut kurusu mu ikram etti?"
"Dayın harçlık mı verdi?"
"Güllaçlar, baklavalar, sütlaçlar, şerbetler mi ikram edildi?"...
Eller öpüldü, yüreker saygı duruşuna geçti.
Akrabalık, kardeşlik, dostluk bağları ilahi ikramlarla bereketlendi. Bayramımız o bayramdır.
Dünya'nın hasretle beklediği şefkat bucağının sıcaklığı o bayramı yaşamak, yaşamaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.