BTP İstanbul İl Kongresi

BTP İstanbul İl Kongresi Bağımsız Türkiye Partisi'nin ve Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, siyasetteki farkını ortaya koyan bir gövde gösterisine dönüştü.
Eminim, diğer parti temsilcilerinin de yakinen takip ettiği programda, onlara "yıllardır dedikleri hep çıkmasına rağmen halkın bunlara oy vermemesi çok enteresan" dedirtmiştir.
BTP'nin geldiği nokta hakikaten tez konusu.
Türk siyasetinde bir genel başkan düşünün ki, başka ülkelerde uygulanan ve büyük başarılar kazanan bir ekonomi modeli olsun ve Türkiye'nin en ihtiyacı olan dönemde bu kendi ülkesinde gizlensin.
Bir genel başkan düşünün, dünyaya yön veren görüşlere sahip olsun ancak; bırakınız çözümü, tek satır makalesi, kendine ait görüşü olmayan liderlerin arasında Meclis'te yer alamasın.
Bir genel başkan düşünün, "devletin adamı, ordunun adamı, Rusçu" gibi sıfatlarla milletin gözünden düşürülmeye çalışıldıkça o sadece "milletin adamı"yım demeye devam etsin.
Bir genel başkan düşünün, yine, her defasında millet, devlet, ordu desin.
Tüm bu olumsuz şartlara rağmen halen, çözebilirim demeye devam etsin?
Sayın Baş'ın yıllardır değişmeyen ölçüleri, sağlam duruşu bu sefer de ekranlara yansıdı.
Terör gündemiyle başladı konuşmasına.
"Devleti idare eden irade halkını düşman göremez" dediğinde salondan uzun süre alkış aldı.
"Devlet vatandaşını kucaklayıp, karnını doyurup, sırtını giydirmeden; eğitim, sağlık hizmetlerini sunmadan terörü halledemez." 
Gerçek terör çözümü; görmek isteyen göze, işitmek isteyen kulağa?
Müslüman Türk kimliğine vurgu yaptı Genel Başkan, Ahmed Yesevi'den, Hünkar Hacı Bektaş'tan anlattı ve sonra Atatürk'e kafir diyenlere seslendi:
"Hanginizin soyunda Atatürk'ün ana babası gibi bir Ehl-i Beyt soyu var?"
"Mustafa Kemal'e karşı olanlar Yunan istihbaratının, İngiliz'in, İtalyan'ın, Fransız'ın safında.
Mustafa Kemal tarafı olanlar istiklal mücadelesini verdiler. İngiliz'e, Yunan'a, Fransız'a karşı?
Sen istiklal mücadelesine mi karşısın?" 
Atatürk'e kafir diyenlere tokat gibi bir
cevap?
Ve Mustafa Kemal'in sırtından planlanan oyunu bozan müthiş bir cümle.
Sonra Türk Milletini refaha kavuşturacak projelerini bir kez daha sıraladı: 
"Ev kadınlarına 1500 TL.
Türk vatandaşlarına 1000 TL.
Asgari ücret 5000 TL.
Çocuk maaşı 250 TL.
Ben vereceğim dedim, dosya dosya kaynaklarımı anlattım. Siz bana inanmadınız, gittiniz 1300 TL. verecek olana inandınız. İyi mi oldu?
Bunlar 1300 TL'yi de veremezler dedim. Şimdi veremeyecekleri belli olmadı mı?"
Doğru. Sayın Baş'ın kaynakları hazır projelerini iktidar etmeyenler, bugün 1300 TL.'yi nasıl vereceklerinin derdindeler.
İşçi çıkartmalar başladı bile.
Rusya örneğine temas etti. 
Malum, boyalı basın Rusya'yı kötü gidişte gösterse de Rusya Haydar Hoca'nın modeli ile lider.
"Rusya'yı kötüleyerek Haydar Hoca'yı milletten gizliyorlar."
Dedi ve ekledi: 
"Haydar Hoca'nın üzeri örtülemez." 
Cübbeli, sarıklı, şalvarlı, kısaca şeklî bir İslam icat edenlere seslendi, sonra:
"Peygamber'in hadislerinde böyle bir din yok. Namaz, oruç, hac, zekat, kelime-i şahadet, Allah'ı sevmek, sabır, şükür, izan, iman, tefekkür, tevekkül, kanaat din bu!"
Cübbe İslam'ı yapanlara;
"Ebu Cehil'in de cübbesi vardı, Ebu Leheb'in de. Sen Peygamber'in cübbesi daha iyi diye mi onu seçtin. İslam'ı öğretti, bir Allah'la tanıştırdı diye Peygamber'e tabi oldun" ikazında bulundu.
Sonra Gadir-i Hum'daki hilafet ilanından bahsetti: 
"Allah, Ali'sini imam seçti."
Resul-i Ekrem'den 80 sene sonra ortaya çıkan Sünnilik hakkında tek bir ayet ve hadis olmadığının altını çizdi. 
Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'e hakaret ettiği iftiralarına değindi son bölümde; 
"Hulefa-i Raşidin'in gittiği yoldan biz gidiyoruz. Mahşerde ben onlarla olacağım.
Onları olduğundan fazla göstermek, meth-u sena etmekle Allah bize bir şeyler verir." 
Kısaca, kongrede sadece kayıkçı kavgasına dönen siyaset konuşulmadı.
Siyaset ve çözüm yolları, İslam dini ve Atatürk üzerinden yapılmak istenenler, Türk milletinin geleceği, Şii ve Sünni fitnelerine cevaplar? 
Bizler, milletin derdine devaları, milletin adamı bir liderden dinledik.