Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Britanya ve Amerika'nın Irak'taki askeri varlığına rağmen bu ülkeye şu aşamada bir barış gücü göndermenin zamanlama açısından ve ihtiyaç yönünden uygun düşmeyeceğini söylüyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği de, Afganistan'da oluşturulan kamplardan yavaş yavaş çekilmeyi planlıyor. Gerekçesi ise, mülteci kampı yerleşkelerinin resmi yollarla kurulmamış olması ve bu alanlara son günlerde Taliban tarafından yoğun saldırılar düzenlenmesi.
Rusya, ABD ve AB ile birlikte Ortadoğu sorununun çözüm sürecine Yol Haritası kapsamında müdahil ve bu organizasyonun en güçlü kurumu olan Birleşmiş Milletler kayda değer bir adım atamıyor. 1950'lerden beri almış olduğu Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi kararlarını İsrail'e karşı uygulayamayan bu örgüt 2003'lerde de acziyetini sürdürüyor.
Endonezya, Filipinler, Çeçenistan, Türkistan, Sudan, Kenya, Keşmir gibi sayısını dahi tam olarak kestiremediğimiz dünyanın muhtelif alanlarındaki çatışmalar karşısında mevcut diplomatlarıyla turistik seferler düzenlemekten başka elinden bir iş gelmeyen Birleşmiş Milletler'in diplomatik atağı tamamen fos çıkıyor.
Afganistan'da kısmen, Yugoslavya ve Irak'ta tamamen sistem dışına itilerek uluslararası çatışmalardan elimine edilen Birleşmiş Milletler, uluslararası barış ve güvenlik konusunda diğer ülke milletlerine artık bir güven vermiyor.
İnsan hak ve hukukunu koruma ve kollama adına oluşturulan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde Amerikalı askerlerin yargılanamaması kuralının Konsey ülkelerince kabul edilmesiyle de Birleşmiş Milletler örgütünün artık işlevsel bir boyutunun kalmadığı tezleri doğrulanmış oldu. ABD ve İngiltere gibi belli başlı emperyal ülkelerin çıkar güdülerine hizmet etmekten öte bir fonksiyonu kalmayan örgütün bu adımı ipliğe atılan son bıçak darbesi oldu.
Avrupa'dan Asya ve Afrika'ya kadar sözde bilim, sanat ve kültürle iştigal eden Birleşmiş Milletler'in öncelikli sorunlarını geri plana atarak varlığını sürdürmeye çalışması artık onun marjinal bir örgüt olduğu izlenimini veriyor.
Bir yanda acı, gözyaşı ve kan; diğer yanda, bilgisayar virüslerine önlem çabaları ve fok balıklarını kurtarma eylem planları.
İkinci Dünya Savaşı sonrası 1945'lerde yeni şekillenen dünyaya barış ve huzur getirmek adına oluşturulan Birleşmiş Milletler , asli fonksiyonunu tam olarak yapamıyor. Mandater ülkeler karşısında aciz kaldığı gerekçesiyle görevini devretmek zorunda kalan Milletler Cemiyeti'nden bu görevi alan Birleşmiş Milletler'i , bayrak yarışındaki kötü koşucuya benzetebiliriz. Kötü ve topal bir koşucu.
Kendi görev tanımını tam olarak idrak edemeyen uluslararası bir örgütten çözüm beklemek nafile.
Üyesi olduğumuz uluslararası kurum ve kuruluşları otokritik edebildiğimiz ölçüde menfaatlerimizi kollayabiliriz.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği de, Afganistan'da oluşturulan kamplardan yavaş yavaş çekilmeyi planlıyor. Gerekçesi ise, mülteci kampı yerleşkelerinin resmi yollarla kurulmamış olması ve bu alanlara son günlerde Taliban tarafından yoğun saldırılar düzenlenmesi.
Rusya, ABD ve AB ile birlikte Ortadoğu sorununun çözüm sürecine Yol Haritası kapsamında müdahil ve bu organizasyonun en güçlü kurumu olan Birleşmiş Milletler kayda değer bir adım atamıyor. 1950'lerden beri almış olduğu Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi kararlarını İsrail'e karşı uygulayamayan bu örgüt 2003'lerde de acziyetini sürdürüyor.
Endonezya, Filipinler, Çeçenistan, Türkistan, Sudan, Kenya, Keşmir gibi sayısını dahi tam olarak kestiremediğimiz dünyanın muhtelif alanlarındaki çatışmalar karşısında mevcut diplomatlarıyla turistik seferler düzenlemekten başka elinden bir iş gelmeyen Birleşmiş Milletler'in diplomatik atağı tamamen fos çıkıyor.
Afganistan'da kısmen, Yugoslavya ve Irak'ta tamamen sistem dışına itilerek uluslararası çatışmalardan elimine edilen Birleşmiş Milletler, uluslararası barış ve güvenlik konusunda diğer ülke milletlerine artık bir güven vermiyor.
İnsan hak ve hukukunu koruma ve kollama adına oluşturulan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde Amerikalı askerlerin yargılanamaması kuralının Konsey ülkelerince kabul edilmesiyle de Birleşmiş Milletler örgütünün artık işlevsel bir boyutunun kalmadığı tezleri doğrulanmış oldu. ABD ve İngiltere gibi belli başlı emperyal ülkelerin çıkar güdülerine hizmet etmekten öte bir fonksiyonu kalmayan örgütün bu adımı ipliğe atılan son bıçak darbesi oldu.
Avrupa'dan Asya ve Afrika'ya kadar sözde bilim, sanat ve kültürle iştigal eden Birleşmiş Milletler'in öncelikli sorunlarını geri plana atarak varlığını sürdürmeye çalışması artık onun marjinal bir örgüt olduğu izlenimini veriyor.
Bir yanda acı, gözyaşı ve kan; diğer yanda, bilgisayar virüslerine önlem çabaları ve fok balıklarını kurtarma eylem planları.
İkinci Dünya Savaşı sonrası 1945'lerde yeni şekillenen dünyaya barış ve huzur getirmek adına oluşturulan Birleşmiş Milletler , asli fonksiyonunu tam olarak yapamıyor. Mandater ülkeler karşısında aciz kaldığı gerekçesiyle görevini devretmek zorunda kalan Milletler Cemiyeti'nden bu görevi alan Birleşmiş Milletler'i , bayrak yarışındaki kötü koşucuya benzetebiliriz. Kötü ve topal bir koşucu.
Kendi görev tanımını tam olarak idrak edemeyen uluslararası bir örgütten çözüm beklemek nafile.
Üyesi olduğumuz uluslararası kurum ve kuruluşları otokritik edebildiğimiz ölçüde menfaatlerimizi kollayabiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005