Başbakan Erdoğan'ın ve Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün son zamanlarda Suriye ile ilgili açıklamalarını izliyoruz. Oldukça endişe verici? Suriye'de yaşanan gelişmeleri tamamen Batının gözlüğüyle görerek, Batı ağzıyla değerlendirmeye çalışıyorlar.Başbakan Erdoğan, Beşar Esad'ın "Ölene kadar savaşacağım" ifadelerine yönelik, "Kime karşı savaşacaksın? Ülkende yönettiğin Müslüman kardeşine karşı mı savaşacaksın" dedi.Sayın Başbakan da gayet iyi biliyor ki, Esad kendi halkına karşı savaşmıyor. Esad'ın mücadelesi, ülkesini Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında iç unsurları da kullanarak işgal etmek isteyenlere karşıdır. Suriye'de halk isyanı adı altında ortaya çıkan saldırılara baktığımızda hiç halkla alakası olmadığını görüyoruz. Araştırmacı yazar Selim Kotil'in de ifade ettiği gibi halk yumurta atar, taş atar, slogan atar, oturma eylemi düzenler, ama halk asla roketatar atmaz, bomba atmaz, uçaksavar kullanmaz, ağır silah kullanmaz. Bunu yapanlara halk denmez, terörist denir.Dolayısıyla bugün Suriye'yi bölmek, parçalamak isteyenlerle, Türkiye'yi bölmek isteyen PKK'lı teröristler arasında hiçbir fark yoktur.Sizler bugün Esad rejimine karşı silahlı mücadeleye girişen teröristlere halk deyip de onlarla ve onların destekçisi olan dış güçlerle mücadelesine zulüm derseniz, birileri de kalkar sizin PKK'lı teröristlerinize halk der, sizi demokrasi ve insan hakları karşıtı ilan eder.Başbakan Erdoğan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a, "Birileri çıkıyor, 'Bunlar dışarıdan bir müdahaleyle oluyor' diyor. Peki, sen ne işe yarıyorsun? Dışarıdan müdahaleye niye fırsat veriyorsun? Dışardan müdahaleye fırsat vermeden kendi problemini kendi içinde niçin halletmiyorsun" dedi.Peki, Sayın Başbakan madem bu konuda akıl verecek kadar çok mahirsiniz de neden PKK terörünü bir türlü bitiremediniz? Hatta bırakın bitirmeyi her geçen gün terör daha da güçlendi. Her fırsatta PKK'ya yardım eden Batılı ülkelere sitemde bulunmuyor musunuz?Esad, kendi problemini kendisi halletmeye çalışıyor, halka da zarar veren terör unsurlarını bir bir ayıklamaya çalışıyor, bu sefer de "Halka niye zulmediyorsun" diye feryat ediyorsunuz.Sizler Batı'nın ve Barzani'nin desteğini kesmeden nasıl PKK'yı tam olarak bitirmeniz mümkün değilse, Esad'ın da Türkiye sınırında yer bulan terör unsurlarına ve Batının provokasyonlarına çare bulmadan terörü tam olarak ayıklayabilmesi mümkün değildir.Yani Suriye'nin bu durumdan kurtulması için Türkiye'nin kösteğine değil, desteğine ihtiyacı var. Fakat Türk siyasiler Suriye'yi bölme amacı güden Batılıların safında yer aldığı için durum hem Suriye hem de Türkiye için oldukça endişe verici görünüyor.Suriye kendi halkının kanını dökmüyor, halkını korumak için teröristlerin kanını döküyor, aynen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin PKK'lı teröristlerin kanını Türk halkını korumak için döktüğü gibi? Bu durumda Türk siyasilerin Suriye'yi hedef alan teröristlere yardımının, Barzani'nin PKK'lılara yardımından ne farkı kalıyor? Lütfen söylediklerimizin nereye vardığını çok iyi düşünelim.Cumhurbaşkanı Gül'ün de İngiltere'den verdiği Suriye mesajları dikkat çekiciydi.Sayın Gül, Suriye'de en kötü senaryoya hazırlıklı olduklarını söyleyerek, "Bu çağda otoriter rejimler ve tek parti yönetimleri artık kabul gören bir şey değil" dedi.Soru şu: Suriye'nin rejimi Türkiye'yi tehdit mi ediyor? Elbette ki hayır? Bugün Suriye'deki "otoriter rejim" Türkiye'yi tehdit etmiyor ama ABD'nin demokrasi getirdiği Irak tehdit ediyor. Komşularımızda böyle demokrasi olacağına böyle otoriter rejim olması daha iyi değil mi? Hem bize ne Suriye'nin rejiminden? Hadi ABD ve AB ülkeleri Suriye'yi sözde demokrasi getirerek kaynakları ve toprakları ele geçirmeye çalışıyorlar, bizim derdimiz nedir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025