Birinci temsilci: Osman b. Said Amrî
İmamî kaynaklara göre Osman b. Said Amrî dört nâibin birincisidir. Osman b. Said Amrî’nin künyesi Ebu Amr olup, ilk nâib Ehl-i Beyt dostları arasında, çeşitli sebeplerden dolayı dört lakapla meşhur olmuştur
21.07.2024 18:31:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmamî kaynaklara göre Osman b. Said Amrî dört nâibin birincisidir. Osman b. Said Amrî'nin künyesi Ebu Amr olup, ilk nâib Ehl-i Beyt dostları arasında, çeşitli sebeplerden dolayı dört lakapla meşhur olmuştur.
Yağ ticareti yaptığı için "Semman veya Zeyyat", Ben-i Esed kabilesine mensup olduğu için "Esedî", Samarra'nın "Asker" mahallesinde yaşadığından "Askerî", lakablarıyla bilinmekle birlikte daha çok "Amrî" lakabıyla meşhur olmuştur.
Osman b. Said Amrî, Abbasî yönetimi tarafından dikkatle takip edilmiştir. Faaliyetlerini sıkı bir tedbirle yağ ticareti yaparak gizlemeye çalışmıştır, sorumlu olduğu bölgedeki Ehl-i Beyt taraftarlardan aldığı humusu yağ kutularına koyarak İmam'a ulaştırmıştır.
Osman b. Said Amrî on bir yaşındayken Muhammed el-Cevad'a hizmetle görevlendirilmiş, daha sonra Ali b. Muhammed el- Hâdî'nin vekili olarak Ehl-i Beyt dostlarıyla O'nun irtibatını sağlamıştır.
Osman b. Said Amrî, önceleri Ali el-Hâdî ve Hasan el-Askerî'ye yaptığı hizmetin ve İmam'a ulaştırılması için civar merkezlerden gönderilen humusun saray memurları tarafından anlaşılmaması için yağ satıcılığı yapmıştır. O, humus ve zekâtı yağ kaplarına koyarak zamanın İmam'ına ulaştırmıştır.
Osman b. Said Amrî, Kum şehrinden bir grup Ehl-i Beyt dostuyla beraber Ahmed b. İshak b. Sa'd gelmiş ve Ali b. Muhammed el-Hâdî'ye Ebu Amr Osman b. Said'i kastederek, güvenilir olup olmadığını sormuş, Ali b. Muhammed el-Hâdî cevaben, "Bu Ebu Amr Osman b. Said kendisine inanılır, emin bir kişidir. Size benim tarafımdan ne söylerse, o söz bendendir" demiştir. Aynı grup, Ali b. Muhammed el-Hâdî vefat ettikten sonra Hasan el-Askerî'ye gelmiş ve aynı soruyu sormuşlardır. Hasan el-Askerî, babasının verdiği cevabı vermiştir.
İmamî kaynaklarda Osman b. Said Amrî'ye bazı kerametler atfedilir. Osman b. Said Amrî'nin kerametleri daha çok İmam'a verilen zekât ve humus malları ile ilgilidir. Örnek olarak, Kum ve çevresinden birtakım mallar Osman b. Said Amrî'ye götürüldüğü sırada malı teslim eden adam bir kısmını vermemiş bunun üzerine Osman b. Said Amrî, malı eksik teslim ettiğini falanın verdiği kumaşın olmadığını söylemiştir.
Adam biraz aramasına rağmen emaneti bulamamış, bunun üzerine Osman b. Said Amrî pamuk balyalarını kastederek malın yerini söylemiş, adam da denilen yerde malı bulmuştur.
Osman b. Said Amrî'nin temsilciliği ile ilgili rivâyetler; Meh- dî'nin ilk temsilcisi (sefir) olan Osman b. Said Amrî, Hasan el-Askerî'nin vefat ettiğini kabullenerek Muhammed adında beş yaşlarında bir çocuğunun olduğunu kabul etmiştir.
Hasan el-Askerî'nin has adamlarından olan Osman b. Said Amrî, Hasan el-Askerî'nin telkini ile Muhammed'in Gaybet'e gireceğini, beklenen Kâim- Mehdî olduğunu, Mehdî ile taraftarları arasında iletişimi sağlamak gibi görevinin olduğunu öğrenmiştir.
Osman b. Said Amrî'nin dışında hiç kimsenin Hasan el-Askerî'nin oğlu Muhammed ile bağlantıya geçmesi mümkün olma-mıştır. O, Muhammed el-Mehdî'nin temsilcisi olarak aldığı direktif (tevki')lerle Ehl-i Beyt'i sevenleri derleyip toparlamakla, O'nun adına para toplamakla görevlendirilmiştir.
Osman b. Said Amrî'nin nâibliği ile ilgili rivâyetlerden bahsedilecek olursa; Ahmed b. İshak el-Kummî, Ali en-Nakî'ye görüşme imkânı bulamadıklarında kime danışabileceğini sorunca; O, Osman b. Said Amrî'yi tarif ederek güvenilir ve emin biri olduğundan bahsetmiş, Osman b. Said Amrî'nin dediği şeylere kendi sözü gibi itibar edilmesini istemiştir.
Osman b. Said Amrî, Ali el-Hâdî ve Hasan el-Askerî'nin güve-nilir ashabından olup onların vekilliğini yapmıştır. Hasan el-Askerî, Osman b. Said Amrî ile ilgili Ebu Ali'ye, "Osman b. Said Amrî ve oğlu Muhammed benim güvendiğim kişilerdir. Sana neyi naklederlerse doğru söylerler. Onların sözünü dinle ve onlara itaat et" buyurmuştur.
Bu hadisi kastederek Ebu'l-Abbas Himyerî, "Bu hadisi kendi aramızda paylaşıyor, bu vesile ile Osman b. Said Am- rî'nin yüce makamını övüyorduk" demektedir.
Söylenene göre; Osman b. Said Amrî, Muhammed el-Mehdî'nin emri ile Hasan el-Askerî'nin kefenleme ve defin işlerini bizzat yürütmüştür.
Muhammed b. İsmail'den rivâyetle, Yemenli bir grup Ehl-i Beyt dostu Hasan el-Askerî'ye geldiklerinde; O, Osman b. Said Amrî'yi çağırtmış, "Osman! Sen bizim vekilimizsin ve güvendiğimiz birisin. Bu cemaatin getirdiği malları al" demiş oradakilere yönelerek, "Osman b. Said Amrî benim vekilimdir ve oğlu da oğlum Mehdî'nin vekilidir" demiştir.
İddiaya göre, Osman b. Said Amrî, Hasan el-Askerî'den sonra Muhammed el-Mehdî'nin fermanı üzerine nâibliğini üstlenmiştir.
Hasan el-Askerî, 260/873 yılında toplandığı belirtilen ve kırk civarında Ehl-i Beyt dostu önder müteşekkil bir gruba Osman b. Said Amrî'nin sözlerini kabul etmelerini, emirlerine itaat etmelerini söylemiş ve kendinden sonra İmam olacak bebeği eline alıp Osman b. Said Amrî'nin vekil olacağını bildirmiştir.
Ahmed b. İshak'ın rivâyeti ile Hasan el-Askerî, Amrî ve oğlunun güvenilir ve emin olduklarını, ne ulaştırırlarsa, ne söylerlerse kendinden olduğunu ifade etmiştir. Hasan el-Askerî'nin bu teveccühü Ebu Amr'a ulaştırıldığında Allah'a şükretmiştir.
Orada bulunanlar Hasan el-Askerî'nin oğlu ile ilgili Amrî'ye sorduklarında o, Ha- san el-Askerî'nin oğlunu gördüğünü ancak isminin sorulmasının İmam'dan aldığı telkinle haram olduğunu belirtmiştir. Allah'tan korkmalarını ve bu işten vazgeçmelerini istemiştir.
Hasan el-Askerî ölümünün yaklaştığı sıralarda başta Osman b. Said olmak üzere kırk kadar Ehl-i Beyt seveninin ileri gelenlerini çağırmış, onlara oğlu Muhammed'i göstererek O'na iyi bakmalarını, bir daha oğlunu göremeyeceklerini söylemiştir. Ölümünün yaklaştığını belirterek ölümünden sonra Gaybet' esnasında hepsinin Osman b. Said'e itaat etmelerini emretmiştir.
Osman b. Said Amrî'nin vekâletinin sahihliğiyle alakalı İmamî kaynaklarda Muhammed b. İbrahim b. Mehziyar'dan şöyle bir rivâyet vardır:
"Babam, Allah'ın rahmetine kavuştuğu zaman bana bir miktar mal verdi ve bir alamet belirledi. Bu alametten Allah'tan başka kimsenin haberi yoktu. Sonra, 'Kim bu alameti söylerse malı ona versin' dedi.
Bağdat'a gittim ve Han mahallesinde bir eve yerleştim. İkinci gün biri gelip kapıyı çaldı. Hizmetçiye, 'Git, bak kimdir?' dedim. Hizmetçi de, 'Kapının önünde yaşlı birisi var' dedi. Ben o yaşlı adama, 'Buyurun, içeri gelin' dedim. O da gelip oturdu ve şöyle dedi: 'Ben Amrî'yim. Yanında olan mallar şunlardır. Onları bana teslim et.' Babamın söylemiş olduğu alameti de söyledi. Ben de malları ona teslim ettim."
Hasan el-Askerî, İshak b. İsmail Nişaburî'ye yazdığı öğüt dolu mektupta, Osman b. Said Amrî'nin nâibler arasında koordinasyon görevinin olduğunu, onu görmeden şehirden çıkmaması gerektiğini onun Ehl-i Beyt'e herkesten daha yakın olduğunu, civar bölgelerden gelen tüm malların (humus ve zekât) onun eliyle kendisine ulaştığını söylemiştir.
Muhammed el-Mehdî, Saad b. Abdullah el-Eş'arî rivâyeti ile Osman b. Said Amrî ve oğluna hitaben gönderdiği mektupta şunları söylemiştir:
"Allah sizi kendi itaatine muvaffak, dininde sabit ve rızasına mesut kılsın. Meysemî'nin Muhtar'dan, onun Hasan el-Askerî'nin Ca'fer b. Ali'den başka halefi olmadığına dâir iddialarıyla ilgili size verdiği haberler bana ulaştı.
Bu insanlar nasıl fitneye düşüyor, şaşkınlık içerisinde dolaşıp duruyorlar? Bunlar dinden mi uzaklaşmışlar yoksa doğru rivâyetlerin getirdiği şeyden mi haberleri yoktur? Yeryüzünün Allah'ın zâhir veya gizli Hüccet'inden boş kalmayacağını bilmiyorlar mı? İmametin Allah'ın emriyle önceki İmam'a ulaştığını bilmiyorlar mı?
O babalarının tuttuğu yolu tuttu, o belirlenen bir ahd üzere kendi vasisini belirledi, Allah o vasiyi, bir müddete kadar kendi emriyle sakladı. Onlardan gizletilen şey hususunda araştırmaya kalkışmasınlar, günaha düşerler; bilmelidirler ki, hak bizimledir ve bizim aramızdadır.
Bizden başka bu sözü söyleyen yalancı ve iftiracıdır. Bizden başka bunu iddia eden sapık ve azgındır. Bizden bu cümleyle yetinsinler, Allah'ın izniyle bu kinâye onlar için yeterlidir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yağ ticareti yaptığı için "Semman veya Zeyyat", Ben-i Esed kabilesine mensup olduğu için "Esedî", Samarra'nın "Asker" mahallesinde yaşadığından "Askerî", lakablarıyla bilinmekle birlikte daha çok "Amrî" lakabıyla meşhur olmuştur.
Osman b. Said Amrî, Abbasî yönetimi tarafından dikkatle takip edilmiştir. Faaliyetlerini sıkı bir tedbirle yağ ticareti yaparak gizlemeye çalışmıştır, sorumlu olduğu bölgedeki Ehl-i Beyt taraftarlardan aldığı humusu yağ kutularına koyarak İmam'a ulaştırmıştır.
Osman b. Said Amrî on bir yaşındayken Muhammed el-Cevad'a hizmetle görevlendirilmiş, daha sonra Ali b. Muhammed el- Hâdî'nin vekili olarak Ehl-i Beyt dostlarıyla O'nun irtibatını sağlamıştır.
Osman b. Said Amrî, önceleri Ali el-Hâdî ve Hasan el-Askerî'ye yaptığı hizmetin ve İmam'a ulaştırılması için civar merkezlerden gönderilen humusun saray memurları tarafından anlaşılmaması için yağ satıcılığı yapmıştır. O, humus ve zekâtı yağ kaplarına koyarak zamanın İmam'ına ulaştırmıştır.
Osman b. Said Amrî, Kum şehrinden bir grup Ehl-i Beyt dostuyla beraber Ahmed b. İshak b. Sa'd gelmiş ve Ali b. Muhammed el-Hâdî'ye Ebu Amr Osman b. Said'i kastederek, güvenilir olup olmadığını sormuş, Ali b. Muhammed el-Hâdî cevaben, "Bu Ebu Amr Osman b. Said kendisine inanılır, emin bir kişidir. Size benim tarafımdan ne söylerse, o söz bendendir" demiştir. Aynı grup, Ali b. Muhammed el-Hâdî vefat ettikten sonra Hasan el-Askerî'ye gelmiş ve aynı soruyu sormuşlardır. Hasan el-Askerî, babasının verdiği cevabı vermiştir.
İmamî kaynaklarda Osman b. Said Amrî'ye bazı kerametler atfedilir. Osman b. Said Amrî'nin kerametleri daha çok İmam'a verilen zekât ve humus malları ile ilgilidir. Örnek olarak, Kum ve çevresinden birtakım mallar Osman b. Said Amrî'ye götürüldüğü sırada malı teslim eden adam bir kısmını vermemiş bunun üzerine Osman b. Said Amrî, malı eksik teslim ettiğini falanın verdiği kumaşın olmadığını söylemiştir.
Adam biraz aramasına rağmen emaneti bulamamış, bunun üzerine Osman b. Said Amrî pamuk balyalarını kastederek malın yerini söylemiş, adam da denilen yerde malı bulmuştur.
Osman b. Said Amrî'nin temsilciliği ile ilgili rivâyetler; Meh- dî'nin ilk temsilcisi (sefir) olan Osman b. Said Amrî, Hasan el-Askerî'nin vefat ettiğini kabullenerek Muhammed adında beş yaşlarında bir çocuğunun olduğunu kabul etmiştir.
Hasan el-Askerî'nin has adamlarından olan Osman b. Said Amrî, Hasan el-Askerî'nin telkini ile Muhammed'in Gaybet'e gireceğini, beklenen Kâim- Mehdî olduğunu, Mehdî ile taraftarları arasında iletişimi sağlamak gibi görevinin olduğunu öğrenmiştir.
Osman b. Said Amrî'nin dışında hiç kimsenin Hasan el-Askerî'nin oğlu Muhammed ile bağlantıya geçmesi mümkün olma-mıştır. O, Muhammed el-Mehdî'nin temsilcisi olarak aldığı direktif (tevki')lerle Ehl-i Beyt'i sevenleri derleyip toparlamakla, O'nun adına para toplamakla görevlendirilmiştir.
Osman b. Said Amrî'nin nâibliği ile ilgili rivâyetlerden bahsedilecek olursa; Ahmed b. İshak el-Kummî, Ali en-Nakî'ye görüşme imkânı bulamadıklarında kime danışabileceğini sorunca; O, Osman b. Said Amrî'yi tarif ederek güvenilir ve emin biri olduğundan bahsetmiş, Osman b. Said Amrî'nin dediği şeylere kendi sözü gibi itibar edilmesini istemiştir.
Osman b. Said Amrî, Ali el-Hâdî ve Hasan el-Askerî'nin güve-nilir ashabından olup onların vekilliğini yapmıştır. Hasan el-Askerî, Osman b. Said Amrî ile ilgili Ebu Ali'ye, "Osman b. Said Amrî ve oğlu Muhammed benim güvendiğim kişilerdir. Sana neyi naklederlerse doğru söylerler. Onların sözünü dinle ve onlara itaat et" buyurmuştur.
Bu hadisi kastederek Ebu'l-Abbas Himyerî, "Bu hadisi kendi aramızda paylaşıyor, bu vesile ile Osman b. Said Am- rî'nin yüce makamını övüyorduk" demektedir.
Söylenene göre; Osman b. Said Amrî, Muhammed el-Mehdî'nin emri ile Hasan el-Askerî'nin kefenleme ve defin işlerini bizzat yürütmüştür.
Muhammed b. İsmail'den rivâyetle, Yemenli bir grup Ehl-i Beyt dostu Hasan el-Askerî'ye geldiklerinde; O, Osman b. Said Amrî'yi çağırtmış, "Osman! Sen bizim vekilimizsin ve güvendiğimiz birisin. Bu cemaatin getirdiği malları al" demiş oradakilere yönelerek, "Osman b. Said Amrî benim vekilimdir ve oğlu da oğlum Mehdî'nin vekilidir" demiştir.
İddiaya göre, Osman b. Said Amrî, Hasan el-Askerî'den sonra Muhammed el-Mehdî'nin fermanı üzerine nâibliğini üstlenmiştir.
Hasan el-Askerî, 260/873 yılında toplandığı belirtilen ve kırk civarında Ehl-i Beyt dostu önder müteşekkil bir gruba Osman b. Said Amrî'nin sözlerini kabul etmelerini, emirlerine itaat etmelerini söylemiş ve kendinden sonra İmam olacak bebeği eline alıp Osman b. Said Amrî'nin vekil olacağını bildirmiştir.
Ahmed b. İshak'ın rivâyeti ile Hasan el-Askerî, Amrî ve oğlunun güvenilir ve emin olduklarını, ne ulaştırırlarsa, ne söylerlerse kendinden olduğunu ifade etmiştir. Hasan el-Askerî'nin bu teveccühü Ebu Amr'a ulaştırıldığında Allah'a şükretmiştir.
Orada bulunanlar Hasan el-Askerî'nin oğlu ile ilgili Amrî'ye sorduklarında o, Ha- san el-Askerî'nin oğlunu gördüğünü ancak isminin sorulmasının İmam'dan aldığı telkinle haram olduğunu belirtmiştir. Allah'tan korkmalarını ve bu işten vazgeçmelerini istemiştir.
Hasan el-Askerî ölümünün yaklaştığı sıralarda başta Osman b. Said olmak üzere kırk kadar Ehl-i Beyt seveninin ileri gelenlerini çağırmış, onlara oğlu Muhammed'i göstererek O'na iyi bakmalarını, bir daha oğlunu göremeyeceklerini söylemiştir. Ölümünün yaklaştığını belirterek ölümünden sonra Gaybet' esnasında hepsinin Osman b. Said'e itaat etmelerini emretmiştir.
Osman b. Said Amrî'nin vekâletinin sahihliğiyle alakalı İmamî kaynaklarda Muhammed b. İbrahim b. Mehziyar'dan şöyle bir rivâyet vardır:
"Babam, Allah'ın rahmetine kavuştuğu zaman bana bir miktar mal verdi ve bir alamet belirledi. Bu alametten Allah'tan başka kimsenin haberi yoktu. Sonra, 'Kim bu alameti söylerse malı ona versin' dedi.
Bağdat'a gittim ve Han mahallesinde bir eve yerleştim. İkinci gün biri gelip kapıyı çaldı. Hizmetçiye, 'Git, bak kimdir?' dedim. Hizmetçi de, 'Kapının önünde yaşlı birisi var' dedi. Ben o yaşlı adama, 'Buyurun, içeri gelin' dedim. O da gelip oturdu ve şöyle dedi: 'Ben Amrî'yim. Yanında olan mallar şunlardır. Onları bana teslim et.' Babamın söylemiş olduğu alameti de söyledi. Ben de malları ona teslim ettim."
Hasan el-Askerî, İshak b. İsmail Nişaburî'ye yazdığı öğüt dolu mektupta, Osman b. Said Amrî'nin nâibler arasında koordinasyon görevinin olduğunu, onu görmeden şehirden çıkmaması gerektiğini onun Ehl-i Beyt'e herkesten daha yakın olduğunu, civar bölgelerden gelen tüm malların (humus ve zekât) onun eliyle kendisine ulaştığını söylemiştir.
Muhammed el-Mehdî, Saad b. Abdullah el-Eş'arî rivâyeti ile Osman b. Said Amrî ve oğluna hitaben gönderdiği mektupta şunları söylemiştir:
"Allah sizi kendi itaatine muvaffak, dininde sabit ve rızasına mesut kılsın. Meysemî'nin Muhtar'dan, onun Hasan el-Askerî'nin Ca'fer b. Ali'den başka halefi olmadığına dâir iddialarıyla ilgili size verdiği haberler bana ulaştı.
Bu insanlar nasıl fitneye düşüyor, şaşkınlık içerisinde dolaşıp duruyorlar? Bunlar dinden mi uzaklaşmışlar yoksa doğru rivâyetlerin getirdiği şeyden mi haberleri yoktur? Yeryüzünün Allah'ın zâhir veya gizli Hüccet'inden boş kalmayacağını bilmiyorlar mı? İmametin Allah'ın emriyle önceki İmam'a ulaştığını bilmiyorlar mı?
O babalarının tuttuğu yolu tuttu, o belirlenen bir ahd üzere kendi vasisini belirledi, Allah o vasiyi, bir müddete kadar kendi emriyle sakladı. Onlardan gizletilen şey hususunda araştırmaya kalkışmasınlar, günaha düşerler; bilmelidirler ki, hak bizimledir ve bizim aramızdadır.
Bizden başka bu sözü söyleyen yalancı ve iftiracıdır. Bizden başka bunu iddia eden sapık ve azgındır. Bizden bu cümleyle yetinsinler, Allah'ın izniyle bu kinâye onlar için yeterlidir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.