Bir önceki yazımızda bilge insanların sorumluluklarından bahsederek bu konuda Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu mücadeleden örnekler vermiştik.
"Ehl-i Beyt'in bayraktarı olmak" başlıklı makalemizde özetle; "Bir kimsenin yaşadığı çağın bilgesi olması gerçekten de kolay değildir. O bulunduğu konumun sorumluluğunu taşımanın çile ve zorluklarını da bilir. Ama maalesef Onları yaşadıkları çağlarda anlayan pek az olur. Peygamberler, Onun Ehl-i Beyti ve peşinden gelen velayet makamının gerçek sahipleri, aynı zorluk ve çileler içerisinde bir hayat sürerler. Yaşadıkları çağın her türlü sorunları onları yakından ilgilendirir. Gerek maddi gerek manevi hiçbir probleme ilgisiz kalamazlar…" ifadelerine yer vermiştik.
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'ın en yoğun gündemde bile gözünden kaçan bir konuya rastlamadım. Bir TV programında vesile, evliya ve keramet meselesini inkâra kakışan bir profesöre cevap niteliğinde gayet ilmi ve doyurucu cevabi bir yazı kaleme almıştır. Yazının içeriğini okumak isteyenler Yeni Mesaj Gazetesindeki 3. Aralık 2012'de kaleme aldığı "Vesile Haktır" adlı makalesine başvurabilirler.
Bizim değinmek istediğimiz konunun içeriğinden ziyade başka bir cephesini irdeleyerek Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın bilgeliğine ve bayraktarlığına tekrar tekrar dikkat çekmektir.
Bir konuda nemalanmak ve istismar söz konusu olduğu zaman kalabalıktan adeta etrafı toz duman bulutu kaplar. İş zora bindiği, "etliye sütlüye karışarak birileriyle ters düşmek" söz konusu ise ya da herhangi bir rant söz konusu olmadığı zaman da ortalarda kimsecikler bulamazsınız. Bunu yaparken de "haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır" nebevi buyruğunu bir kenara bırakır, idare-i maslahat yolunu seçerler.
Hâlbuki kendini sorumlu hisseden bilge insanlar için iş o kadar da kolay değildir. Neye mal olursa olsun onlar çıkar, haksızlık karşısından dilsiz şeytan durumuna düşmez ve hakikati haykırırlar. Onlar her zaman Hüseyni bir duruş sergilerler.
Vesile, şefaat, keramet gerçeği, Ehl-i Beyt ve dolayısıyla insanı kâmil mektebi olan tarikat mensubu kimselerin olmazsa olmazlarıdır. Gerek şeyhlik, gerek müritlik söz konusu olduğu zaman "şeyh uçmaz mürit uçurur" mantığı güderek, bağlı oldukları zatı yerlere göklere sığdıramazlar. Birkaç koyunu gütmekten aciz dağdaki çobanı bile zamanın kutubu yaparlar, en kıymetli varlıkları olan davanın temeline saldırı söz konusu olduğu zaman da susmayı tercih ederler.
İddia ediyorum; sadece kendini bu yolun yolcusu zannedenler bile, vesile ve şefaati reddeden bu ve benzeri kişilere karşı gereken cevabı vermeye kalkışsalardı, böyle ileri geri konuşmalarına da zemin hazırlamazlardı… İşte Prof. Dr. Haydar Baş'ın bilgeliği ve bayraktarlığı da burada kendini göstermektedir. Ne diyelim. Son söz Yunus Emre'nin olsun"Bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selam olsun."
"Ehl-i Beyt'in bayraktarı olmak" başlıklı makalemizde özetle; "Bir kimsenin yaşadığı çağın bilgesi olması gerçekten de kolay değildir. O bulunduğu konumun sorumluluğunu taşımanın çile ve zorluklarını da bilir. Ama maalesef Onları yaşadıkları çağlarda anlayan pek az olur. Peygamberler, Onun Ehl-i Beyti ve peşinden gelen velayet makamının gerçek sahipleri, aynı zorluk ve çileler içerisinde bir hayat sürerler. Yaşadıkları çağın her türlü sorunları onları yakından ilgilendirir. Gerek maddi gerek manevi hiçbir probleme ilgisiz kalamazlar…" ifadelerine yer vermiştik.
Muhterem Prof. Dr. Haydar Baş'ın en yoğun gündemde bile gözünden kaçan bir konuya rastlamadım. Bir TV programında vesile, evliya ve keramet meselesini inkâra kakışan bir profesöre cevap niteliğinde gayet ilmi ve doyurucu cevabi bir yazı kaleme almıştır. Yazının içeriğini okumak isteyenler Yeni Mesaj Gazetesindeki 3. Aralık 2012'de kaleme aldığı "Vesile Haktır" adlı makalesine başvurabilirler.
Bizim değinmek istediğimiz konunun içeriğinden ziyade başka bir cephesini irdeleyerek Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın bilgeliğine ve bayraktarlığına tekrar tekrar dikkat çekmektir.
Bir konuda nemalanmak ve istismar söz konusu olduğu zaman kalabalıktan adeta etrafı toz duman bulutu kaplar. İş zora bindiği, "etliye sütlüye karışarak birileriyle ters düşmek" söz konusu ise ya da herhangi bir rant söz konusu olmadığı zaman da ortalarda kimsecikler bulamazsınız. Bunu yaparken de "haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır" nebevi buyruğunu bir kenara bırakır, idare-i maslahat yolunu seçerler.
Hâlbuki kendini sorumlu hisseden bilge insanlar için iş o kadar da kolay değildir. Neye mal olursa olsun onlar çıkar, haksızlık karşısından dilsiz şeytan durumuna düşmez ve hakikati haykırırlar. Onlar her zaman Hüseyni bir duruş sergilerler.
Vesile, şefaat, keramet gerçeği, Ehl-i Beyt ve dolayısıyla insanı kâmil mektebi olan tarikat mensubu kimselerin olmazsa olmazlarıdır. Gerek şeyhlik, gerek müritlik söz konusu olduğu zaman "şeyh uçmaz mürit uçurur" mantığı güderek, bağlı oldukları zatı yerlere göklere sığdıramazlar. Birkaç koyunu gütmekten aciz dağdaki çobanı bile zamanın kutubu yaparlar, en kıymetli varlıkları olan davanın temeline saldırı söz konusu olduğu zaman da susmayı tercih ederler.
İddia ediyorum; sadece kendini bu yolun yolcusu zannedenler bile, vesile ve şefaati reddeden bu ve benzeri kişilere karşı gereken cevabı vermeye kalkışsalardı, böyle ileri geri konuşmalarına da zemin hazırlamazlardı… İşte Prof. Dr. Haydar Baş'ın bilgeliği ve bayraktarlığı da burada kendini göstermektedir. Ne diyelim. Son söz Yunus Emre'nin olsun"Bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selam olsun."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Kadir Gecesi’ni aramak / 22.03.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Kadir Gecesi’ni aramak / 22.03.2025