Bu yazıyı niçin yazıyorum? Birincisi; Kapitalizmin, insanların duygularını kullanarak, ceplerini boşaltmak için kurguladığı günlerden biri olan "babalar gününü" kutluyoruz. Malum bugünlerde okullarda bitti. Birçok gencimiz, bitmez denilen okulu bitirdi. Şimdi gerçek hayatla başbaşalar, kolay gelsin.
İkincisi ise malum memura % 3.5 zam yapan ama yaptığı bu zamcıktan çok, taktığı 400 bin TL'lik saatle bizleri meşgul eden müsteşarı bir daha anımsatmak için yazıyorum…
20 sene önce yine böyle Haziran günlerinden biriydi. Mezun olmuştum. Bir iş için köyden ilçeye indim. Babam o zamanlar işçi, çalışıyor ve yanılmıyorsan 2000 veya 2500 TL maaş alıyordu. Bir pasajdan geçerken, ciddi bir ses tonuyla: "Bir saat seç" dedi.
Bizim zamanımızda ve bizim oralarda hep öyledir zaten. Yani sevgimizde tezahürat yoktur. Belli edemeyiz niyetimizi, duygularımızı, sevinçlerimizi vs. Belki gizli gizli ağlarız veya gururlanırız, seviniriz, üzülürüz ama yine de belli edemeyiz, paylaşmayız, paylaşamayız… Neden mi? Valla ben de bilmiyorum?
Sonradan anladım ki babam, liseyi bitirdiğim için (en büyük çocuğu) bana hediye almak istemiş. O zamanlar hesap makineli ve plastik saatler modaydı! Fiyatları 20 ila 40 TL arasında değişiyordu. Hiçbiri hoşuma gitmedi. Kenarda bir saat vardı. Hoşuma gitti. "Kaç lira?" dedim. 900 TL demesin mi, eyvah! Babam hemen, "ver o saati" dedi. Ne kadar "hayır" desem de, babam maaşının yarısı ederindeki saati aldı.
Bu yazıyı yazarken de o saat kolumda. Babamın yarı maaşı ederindeki bu saati, göz kırpmadan bana alışı her aklıma geldiğinde gözlerim yaşarır. Dedik ya! Bizim sevgimizde tezahürat yoktur, ondan olsa gerek.
İşte bu saatime her bakışımda o yılların çilesini, vefasını, yokluğa rağmen cömertliğini, emeği, gözyaşını, saklanmaya çalışılan duyguları, sevgiyi, merhameti kısaca çilekeş annemi, vefakar babamı hatırlıyorum. Ben devam edemeyeceğim, Fatih Kısaparmak desin ne diyecekse;
"… Cebinde yok parası, Bafradır cıgarası
Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş, bir işçi maaşıyla
Bu adam benim babam hey
…
Ağlama mazlum babam, ağlama naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Allah büyük, babam hey
…
Bir gün olsun gülmemiş, rahat nedir bilmemiş, gözyaşını silmemiş
Bir lokma Ekmek için, kimseye eğilmemiş
Bu adam benim babam hey
…
Benim babam mert adamdı, mangal gibi yüreği
Yufka gibi kalbi vardı, hayatım boyunca ona özendim
Fedakârdı! Bir dikili ağacı olmadı belki
Ama kendisi, onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı
Üstümde ki kol kanat, sırtımı yasladığım dağ gibiydi
Ben babamın oğluyum, tepeden tırnağa Anadolu'yum"
İşte o yıllarda (gerçi anne-baba nasihati hiç bitmez) benim babam her sözünden, her nasihatinden sonra illaki "adam olun", "bir iş yaptığınız zaman adam gibi yapın", diye nasihat ederdi. Yani okuyun, çalışın öğretmen olun, müdür olun, vali olun, müsteşar olun, Bakan olun ama önce adam olun, derdi. Allah onlardan razı olsun…
İkincisi ise malum memura % 3.5 zam yapan ama yaptığı bu zamcıktan çok, taktığı 400 bin TL'lik saatle bizleri meşgul eden müsteşarı bir daha anımsatmak için yazıyorum…
20 sene önce yine böyle Haziran günlerinden biriydi. Mezun olmuştum. Bir iş için köyden ilçeye indim. Babam o zamanlar işçi, çalışıyor ve yanılmıyorsan 2000 veya 2500 TL maaş alıyordu. Bir pasajdan geçerken, ciddi bir ses tonuyla: "Bir saat seç" dedi.
Bizim zamanımızda ve bizim oralarda hep öyledir zaten. Yani sevgimizde tezahürat yoktur. Belli edemeyiz niyetimizi, duygularımızı, sevinçlerimizi vs. Belki gizli gizli ağlarız veya gururlanırız, seviniriz, üzülürüz ama yine de belli edemeyiz, paylaşmayız, paylaşamayız… Neden mi? Valla ben de bilmiyorum?
Sonradan anladım ki babam, liseyi bitirdiğim için (en büyük çocuğu) bana hediye almak istemiş. O zamanlar hesap makineli ve plastik saatler modaydı! Fiyatları 20 ila 40 TL arasında değişiyordu. Hiçbiri hoşuma gitmedi. Kenarda bir saat vardı. Hoşuma gitti. "Kaç lira?" dedim. 900 TL demesin mi, eyvah! Babam hemen, "ver o saati" dedi. Ne kadar "hayır" desem de, babam maaşının yarısı ederindeki saati aldı.
Bu yazıyı yazarken de o saat kolumda. Babamın yarı maaşı ederindeki bu saati, göz kırpmadan bana alışı her aklıma geldiğinde gözlerim yaşarır. Dedik ya! Bizim sevgimizde tezahürat yoktur, ondan olsa gerek.
İşte bu saatime her bakışımda o yılların çilesini, vefasını, yokluğa rağmen cömertliğini, emeği, gözyaşını, saklanmaya çalışılan duyguları, sevgiyi, merhameti kısaca çilekeş annemi, vefakar babamı hatırlıyorum. Ben devam edemeyeceğim, Fatih Kısaparmak desin ne diyecekse;
"… Cebinde yok parası, Bafradır cıgarası
Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş, bir işçi maaşıyla
Bu adam benim babam hey
…
Ağlama mazlum babam, ağlama naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Allah büyük, babam hey
…
Bir gün olsun gülmemiş, rahat nedir bilmemiş, gözyaşını silmemiş
Bir lokma Ekmek için, kimseye eğilmemiş
Bu adam benim babam hey
…
Benim babam mert adamdı, mangal gibi yüreği
Yufka gibi kalbi vardı, hayatım boyunca ona özendim
Fedakârdı! Bir dikili ağacı olmadı belki
Ama kendisi, onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı
Üstümde ki kol kanat, sırtımı yasladığım dağ gibiydi
Ben babamın oğluyum, tepeden tırnağa Anadolu'yum"
İşte o yıllarda (gerçi anne-baba nasihati hiç bitmez) benim babam her sözünden, her nasihatinden sonra illaki "adam olun", "bir iş yaptığınız zaman adam gibi yapın", diye nasihat ederdi. Yani okuyun, çalışın öğretmen olun, müdür olun, vali olun, müsteşar olun, Bakan olun ama önce adam olun, derdi. Allah onlardan razı olsun…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025