İBB Başkanının ve ABD Ankara Büyükelçisinin, "İstanbul Ulaşım ve Trafik Mükemmeliyet Merkezi Projesi"ne 5 milyon dolarlık hibe anlaşmasını imzaladığına ilişkin haberleri ve bununla ilgili yapılan eleştirileri okuyunca Atatürk'ün "Hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?" sözünü hatırlıyoruz.
Pek iyi biliyoruz ki tarihimiz yabancıların devletimize zaman zaman verdikleri ve karşılıksız gibi görünen yardımların bedelini sonradan ödemelerimiz ile doludur. Konu bu olunca herkesçe iyi bilinen Marshall yardımları ilk akla gelendir. Bir de iktidarlara gizlice yapılan yardımlar var ki, bunların bedelleri çok daha ağır olmuştur. Madenlerimizin çoğunluğunun işletme ruhsatı ile yabancılara devredilmiş olması bunun en acı örneklerinden.
İşte bu acı tarihi vakalardan da ibretle merhum genel başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın "30 yılımı verdim" diyerek kaleme aldığı Milli Ekonomi Modeli tezi kalkınmak isteyen devletlerin yabancıların desteğini almadan hareket edebilmelerine imkân sağlamaktadır. Zaten tanımı da şu şekilde yapılmıştı: "Tamamen kendi insanımızın emeği, çalışması ve üretimiyle ülkemizin kalkınmasını ve ekonomik bağımsızlığını hedefleyen ekonomik modeldir." Bunu mümkün kılacak en büyük güç ise emeğin ve üretiminin karşılığı olarak basılacak milli para olacaktır.
MEM'in ne olduğu ile ilgili ayrıntılara daha fazla girmeden, para basabilmenin bir devletin bağımsızlığı gereği senyoraj hakkı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Hal böyle olunca yerel yönetim olan belediyelerin bu hakkı kullanamayacağı açıktır.
Peki, belediyeler MEM'in para basmak suretiyle ekonomiyi canlandırma gücünden nasıl faydalanacaklar? Öyle ya merkezi hükümet MEM'i uygulamıyorsa ve belediyelere ihtiyaç duyduğu kaynağı sağlamıyorsa, yukarıdaki örnekte olduğu gibi yabancıların hibelerine mi mahkûm olunacak? Kaynak yaratmanın bir formülü olmalı. Kaynak yaratmayla ilgili olarak BTP'nin İBB başkan adayından zamanında oldukça orjinal projeler duyduk, öğrendik. Ama temel olarak MEM'in para basma gücüne dönük bir formüle ihtiyaç var.
MEM'de, devletin kendi emeği ve üretiminin karşılığı olarak para basabileceğini öğrenmiştik. Burada Türkiye özelinde en büyük üretim kalemi, aslında madenlerinin yeryüzüne çıkarılması ve işlenmesidir. Peki, bir belediyenin ne gibi bir hazinesi var olabilir. Yani bir belediye hangi varlığının karşılığı olarak piyasada bir senet dolaştırabilir. Bu bölgeden bölgeye değişebilecek bir şey tabi. Ama ilk planda akla gelenler belediyelerin tasarruf ettiği alanlarda ve şirketlerde geleceğe dönük olarak elde edeceği kazanımları düşünebiliriz.
Bir belediye elbette ki para basamaz ama en nihayetinde kendine döndüğünde karşılığını verebileceği bir alış veriş çeki veya benzeri bir seneti devreye koyabilir. Yapmak istediği yatırımların harcamalarının ödemelerinin bir kısmını karşılığı olan bu senetlerle yapabilir. Önemli olan vatandaşın bu senetlerin karşılığı olduğuna inanması ve bir para gibi piyasada dolaştırabilmesidir. Bu anlattıklarım tabi bir zihin jimnastiği niteliğinde ve üzerinde çalışılmaya ve geliştirilmeye muhtaç.
İBB özelinde bende uyanan bu fikirlerin belediyeler seviyesinde uygulanabileceğine inanıyorum. Bu yönde üzerine taş koyup geliştirecek beyinlere teşekkür ederim.
- Vasiyet ve sözleşme / 13.04.2025
- Chat Gpt ile MEM üzerine / 04.04.2025
- Gençlerin yurt dışı hayalleri / 03.02.2025
- Uzayda yaşam / 28.01.2025
- Terörist muhalifler! / 12.12.2024
- Mustafa / 09.11.2024
- Üçüncü boyut / 29.10.2024
- Erzincan altın madeni / 09.10.2024
- Bağımlılıktan kurtulmak / 01.10.2024