Belagat yönünden de kast edilen onlardır
Arapçanın belagat ve edebiyatından yoksun bazı önyargılı kimselerin, Meveddet ayetinin Ehl-i Beyt hakkında olmadığına dair bâtıl görüşlerini, İslam âlimleri çürütüp ayette kastedilenlerin Ehl-i Beyt olduğunu ortaya koymuşlardır
23.08.2023 10:20:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





Arapça belagat ve edebiyatına vâkıf olmayan bazı kimselerin, Meveddet ayetinin Ehl-i Beyt hakkında olmadığına dair görüşlerini şöyle cevaplayabiliriz:
Deniyor ki: "Eğer ayetin maksadı Ehl-i Beyt'in muhabbet ve dostluğu ise niçin 'illel meveddete fil kurba' yerine 'İllel meveddetel kurba' veya 'illel meveddete lilkurba' buyurmamıştır? İstilahen niçin 'fi' harfiyle ifade edilmiş ve izafe veya 'lam' harfiyle ifade edilmemiştir?"
Söylemek gerekir ki; hem bu itiraz ve hem de sonradan zikredeceğimiz itiraz Arapçayı fazla bilmeyen kimseler tarafından söz konusu edilmiştir. Belagat ilmine ve Arapça edebiyata vâkıf olanlar bu itirazda bulunmazlar.
Zira bu ve benzeri yerlerde kullanılan 'fi' edatı, izafe veya 'lam' edatından daha fazla mübalağa ifade etmektedir. (Nebehani'nin Şerefu'l-Müebbed kitabından naklen).
Burada kullanılan 'fi' edatı muhabbetin mahal ve yerini beyan etmektedir. Yani bu sevgi ve muhabbetin sadece Hz. Peygamberin akrabaları hakkında olması gerektiğini belirtmektedir.
Belagat ilminin büyük âlimleri de bu konuyu tasrih etmişlerdir. Mesela Zemahşeri Keşşaf adlı tefsirinde ayetteki yakınlardan maksadın Ehl-i Beyt olduğunu beyan etikten sonra şöyle demektedir: "Eğer birisi, 'Niçin Allah Teâlâ mezkûr cümleyi izafe veya lam edatıyla ifade etmemiştir' diye soracak olursa şöyle cevap veririz: Mezkûr cümlede kullanılan fi edatı, sevgi ve muhabbetin mahallini ve karar alması gereken yeri beyan etmektedir. Mesela, 'Li fi al-ı fulan meveddetun ve li fihim heva ve hubbun şedidun/Ben de falanın âline karşı bir sevgi ve onlara karşı şiddetli bir muhabbet var.'
Bu cümleden maksat onları sevmek ve onların muhabbetin mahalli olmasını beyan etmektir. Fi edatının sahip olduğu başka bir imtiyaz da (ki lam edatı bu imtiyaza sahip değildir) şudur: İstilahen lam edatı kullanılmış olsaydı 'meveddet' kelimesine taalluk ederdi. Ama fi edatı 'meveddet' kelimesine taalluk etmemektedir. Neticede ayetin manası şöyledir: Hz. Peygamber yakınları hakkında sabit olan ve yerleşen bir sevgiyi istemektedir."
Bunlar Zemahşeri'nin değerli sözleriydi. Gerçekten de o birçok sırlardan haberdar idi ki, belagat onlarla kendi yüceliklerine varmış ve icaz onlarla kâmil olmuştur.
(Kur'an ve Hadisler Işığında Hz. Fâtıma (a.s.), Abdulhüseyin Şerefuddin).
Deniyor ki: "Eğer ayetin maksadı Ehl-i Beyt'in muhabbet ve dostluğu ise niçin 'illel meveddete fil kurba' yerine 'İllel meveddetel kurba' veya 'illel meveddete lilkurba' buyurmamıştır? İstilahen niçin 'fi' harfiyle ifade edilmiş ve izafe veya 'lam' harfiyle ifade edilmemiştir?"
Söylemek gerekir ki; hem bu itiraz ve hem de sonradan zikredeceğimiz itiraz Arapçayı fazla bilmeyen kimseler tarafından söz konusu edilmiştir. Belagat ilmine ve Arapça edebiyata vâkıf olanlar bu itirazda bulunmazlar.
Zira bu ve benzeri yerlerde kullanılan 'fi' edatı, izafe veya 'lam' edatından daha fazla mübalağa ifade etmektedir. (Nebehani'nin Şerefu'l-Müebbed kitabından naklen).
Burada kullanılan 'fi' edatı muhabbetin mahal ve yerini beyan etmektedir. Yani bu sevgi ve muhabbetin sadece Hz. Peygamberin akrabaları hakkında olması gerektiğini belirtmektedir.
Belagat ilminin büyük âlimleri de bu konuyu tasrih etmişlerdir. Mesela Zemahşeri Keşşaf adlı tefsirinde ayetteki yakınlardan maksadın Ehl-i Beyt olduğunu beyan etikten sonra şöyle demektedir: "Eğer birisi, 'Niçin Allah Teâlâ mezkûr cümleyi izafe veya lam edatıyla ifade etmemiştir' diye soracak olursa şöyle cevap veririz: Mezkûr cümlede kullanılan fi edatı, sevgi ve muhabbetin mahallini ve karar alması gereken yeri beyan etmektedir. Mesela, 'Li fi al-ı fulan meveddetun ve li fihim heva ve hubbun şedidun/Ben de falanın âline karşı bir sevgi ve onlara karşı şiddetli bir muhabbet var.'
Bu cümleden maksat onları sevmek ve onların muhabbetin mahalli olmasını beyan etmektir. Fi edatının sahip olduğu başka bir imtiyaz da (ki lam edatı bu imtiyaza sahip değildir) şudur: İstilahen lam edatı kullanılmış olsaydı 'meveddet' kelimesine taalluk ederdi. Ama fi edatı 'meveddet' kelimesine taalluk etmemektedir. Neticede ayetin manası şöyledir: Hz. Peygamber yakınları hakkında sabit olan ve yerleşen bir sevgiyi istemektedir."
Bunlar Zemahşeri'nin değerli sözleriydi. Gerçekten de o birçok sırlardan haberdar idi ki, belagat onlarla kendi yüceliklerine varmış ve icaz onlarla kâmil olmuştur.
(Kur'an ve Hadisler Işığında Hz. Fâtıma (a.s.), Abdulhüseyin Şerefuddin).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.