'Bayramları sakladık , güneşi sarmaladık …' seslendirme dosyası:
Yuvarlanarak giden bir arabada yolcuların koltuklarında güvenle oturmasını bekleyemezsiniz. Kiminin kafası gözü yarılır, kiminin eli-kolu-bacağı kırılır. Daha da kötüsü birileri sonuçta çarpmanın şiddeti ile ölür.
Bizim durumumuz şimdi aynen öyle…
Bayramları kutlayamıyoruz. Ne dini bayramları, ne de resmi bayramları anlamına uygun kutlamak mümkün değil. Bir yanda hükümetin yasakları nedeni ile ceza korkusu, bir yanda virüse yakalanıp ölecek veya acı çekecek olmanın korkusu…
Bu nedenle bayramları hep erteleyip geleceğe saklıyoruz. Bu işte güneşin ne günahı var derseniz bunun cevabını bilim adamları vermeli. Güneşin
etrafında oluşan sarmaldan hiç kimse bahsetmiyor. Virüs acaba bunun bir ürünümü? Uzaya gönderilen bunca füzenin atıkları bu işe neden olmuş olabilir mi? Dünyanın bu kadar fazla kirlenmiş olması, son yıllarda karaya vuran balinaların karnından çıkan plastik atıkların ürkütücü miktarı, okyanus tabanında biriken ve yok olmayan atıklar bir felaketin yaratıcısı mı? Bilemiyoruz.
Ancak insanları virüslere karşı dayanıksız kılan başka bir olay da, mikro plastiklerin çevremizdeki tüm canlılar dahil insan vücudunda da birikmesi ve tahribata neden olması. Her gün yediğimiz onca yiyeceğin saklandığı veya sarıldığı malzemeler hep plastik ürünlerden oluşuyor. Ağaçları koruma adına vaz geçilen tahta fıçılarda biriktirme ve paketlemede kullanılan kağıtlar giderek yok olurken, yerini alan plastik malzemeler sonumuzu hazırlıyor.
En acı olanı, insanoğlunun hile ve hurda ile uğraşmaya, insan hayatından çok kendi hayatını ve kazancını düşünmeye çalışması… Ucuza mal edip yüksek kazanç elde etmek için pahalıya sattığı ürünlerin arasında pirince rastlandığını, bunun arasında yapay pirincin bulunduğunu söylersem sakın şaşırmayın.
Amerika'nın soya fasulyesinden suni et ve kıymayı üretmesinin üstünden neredeyse yarım asır geçti. Hiçbir yasaklama olmadığı gibi aksine bizim gibi geri kalmış veya az gelişmiş –nasıl derseniz deyin- ülkelerde bu ürünler satılmaya, yiyeceklere karıştırılmaya devam ediyor.
Mısırdan elde edilen ve insanlık için zararlı olduğu tespit edilen tatlandırıcılar, tarımda kullanılan ve üretilen üründen insanlara geçen tarım ilaçları, çevreyi kirleten baca gazları, dere ve nehirlere dökülen fabrika atıkları kontrol altına alınmadığı sürece, hepimiz mutlak bir sona doğru –daha doğrusu çocuklarımızı öldürmek için yapılan bir hazırlığa- gözlerimizi yumarak koşmaya devam ediyoruz.
Bu durum Dünya atmosferinde biriken tozları, güneşin yararlı etkilerinin yok edildiği bir sarmalı, günümüzde yaşadığımız, insan eli ile yaratılmış virüs belasını tetiklemeye devam ediyor. Konuyu sadece bilim adamlarının kucağına atmak veya Allah'a havale ederek çözmek mümkün değil. Bu konularda devletlerin kararlı olması ve Tanrının mutlu olmamız için yarattığı Dünya'yı şahsi çıkarlarımızdan vaz geçerek korumak üzere kararlı olmamız ile mümkün.
Bugün bir bayram günü ama, bayram gibi değil.
Mayıs geldi, güneş ısıtacak diye bekliyoruz, güneş eski güneş gibi değil. Bayramları geleceğe sakladık, Güneşi bulutlara sarmalladık… Soğuk bir rüzgar esiyor. Güneşin altında bir yandan yanıyor, Öte yanda İnsanlığımızdan utanarak donuyoruz.
Bizim durumumuz şimdi aynen öyle…
Bayramları kutlayamıyoruz. Ne dini bayramları, ne de resmi bayramları anlamına uygun kutlamak mümkün değil. Bir yanda hükümetin yasakları nedeni ile ceza korkusu, bir yanda virüse yakalanıp ölecek veya acı çekecek olmanın korkusu…
Bu nedenle bayramları hep erteleyip geleceğe saklıyoruz. Bu işte güneşin ne günahı var derseniz bunun cevabını bilim adamları vermeli. Güneşin
etrafında oluşan sarmaldan hiç kimse bahsetmiyor. Virüs acaba bunun bir ürünümü? Uzaya gönderilen bunca füzenin atıkları bu işe neden olmuş olabilir mi? Dünyanın bu kadar fazla kirlenmiş olması, son yıllarda karaya vuran balinaların karnından çıkan plastik atıkların ürkütücü miktarı, okyanus tabanında biriken ve yok olmayan atıklar bir felaketin yaratıcısı mı? Bilemiyoruz.
Ancak insanları virüslere karşı dayanıksız kılan başka bir olay da, mikro plastiklerin çevremizdeki tüm canlılar dahil insan vücudunda da birikmesi ve tahribata neden olması. Her gün yediğimiz onca yiyeceğin saklandığı veya sarıldığı malzemeler hep plastik ürünlerden oluşuyor. Ağaçları koruma adına vaz geçilen tahta fıçılarda biriktirme ve paketlemede kullanılan kağıtlar giderek yok olurken, yerini alan plastik malzemeler sonumuzu hazırlıyor.
En acı olanı, insanoğlunun hile ve hurda ile uğraşmaya, insan hayatından çok kendi hayatını ve kazancını düşünmeye çalışması… Ucuza mal edip yüksek kazanç elde etmek için pahalıya sattığı ürünlerin arasında pirince rastlandığını, bunun arasında yapay pirincin bulunduğunu söylersem sakın şaşırmayın.
Amerika'nın soya fasulyesinden suni et ve kıymayı üretmesinin üstünden neredeyse yarım asır geçti. Hiçbir yasaklama olmadığı gibi aksine bizim gibi geri kalmış veya az gelişmiş –nasıl derseniz deyin- ülkelerde bu ürünler satılmaya, yiyeceklere karıştırılmaya devam ediyor.
Mısırdan elde edilen ve insanlık için zararlı olduğu tespit edilen tatlandırıcılar, tarımda kullanılan ve üretilen üründen insanlara geçen tarım ilaçları, çevreyi kirleten baca gazları, dere ve nehirlere dökülen fabrika atıkları kontrol altına alınmadığı sürece, hepimiz mutlak bir sona doğru –daha doğrusu çocuklarımızı öldürmek için yapılan bir hazırlığa- gözlerimizi yumarak koşmaya devam ediyoruz.
Bu durum Dünya atmosferinde biriken tozları, güneşin yararlı etkilerinin yok edildiği bir sarmalı, günümüzde yaşadığımız, insan eli ile yaratılmış virüs belasını tetiklemeye devam ediyor. Konuyu sadece bilim adamlarının kucağına atmak veya Allah'a havale ederek çözmek mümkün değil. Bu konularda devletlerin kararlı olması ve Tanrının mutlu olmamız için yarattığı Dünya'yı şahsi çıkarlarımızdan vaz geçerek korumak üzere kararlı olmamız ile mümkün.
Bugün bir bayram günü ama, bayram gibi değil.
Mayıs geldi, güneş ısıtacak diye bekliyoruz, güneş eski güneş gibi değil. Bayramları geleceğe sakladık, Güneşi bulutlara sarmalladık… Soğuk bir rüzgar esiyor. Güneşin altında bir yandan yanıyor, Öte yanda İnsanlığımızdan utanarak donuyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Taner Tümerdirim / diğer yazıları
- Bir 23 Nisan yazısı… / 23.04.2025
- Zalimler unutulur, mazlumlar anılır… / 18.04.2025
- Dost… / 15.04.2025
- Çöp dağları… / 11.04.2025
- Maaşının hırsızı… / 07.04.2025
- Rekabet ve geleceğin partisi olmak… / 05.04.2025
- İlahi adalet… / 04.04.2025
- Sahne… / 02.04.2025
- Sessizlik… / 01.04.2025
- Bayramlık… / 28.03.2025
- Zalimler unutulur, mazlumlar anılır… / 18.04.2025
- Dost… / 15.04.2025
- Çöp dağları… / 11.04.2025
- Maaşının hırsızı… / 07.04.2025
- Rekabet ve geleceğin partisi olmak… / 05.04.2025
- İlahi adalet… / 04.04.2025
- Sahne… / 02.04.2025
- Sessizlik… / 01.04.2025
- Bayramlık… / 28.03.2025