Batılılara yaranma hastalığı

Tanzimat’la başlayan Batılılara yaranma hastalığı, hız kesmeden devam ediyor. Bu hastalık, günümüzde daha farklı ve tehlikeli bir boyut kazandı. Öyle ki, açıktan din ve medeniyetleri birleştirmekten söz ediliyor. Meselâ, en son 31 Mayıs - 1 Haziran 2012 tarihleri arasında, İstanbul’da “Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı İştirakçileri Forumu” yapıldı. Forumun açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, “Medeniyetler Çatışması tezine karşı, çok güçlü ve çok samimi şekilde ‘Medeniyetler İttifakı’nı konuşuyoruz” dedi. Aynı forumunda konuşan Lübnan Başbakanı Necip Mikati de şöyle dedi: “Ezan sesleri ve kilise çanları birbirine karışıyorsa, işte medeniyet budur.”
Sayın Mikati, medeniyet o değil. Medeniyetin ne olduğunu, yaranmak istediğiniz Batılıların şair ve yazarlarından olan Eliot’un ağzından dinleyin: “Medeniyet, dinin vücut bulmuş şeklidir.” Demek ki, Batılılara göre, medeniyet dindir. Esasen, bize ve herkese göre de öyledir. Medeniyetler dinle birlikte anılırlar. İslâm medeniyeti, Hıristiyan medeniyeti gibi. Şimdi söyleyin, medeniyetleri nasıl ittifak ettireceksiniz? Biri iman, diğeri küfür. Cenab-ı Hak, “İman ile küfür birbirinden kesin olarak ayrılmıştır” (Bakara: 256) buyuruyor.
Boşuna uğraşmayın, medeniyetler ittifakı olmaz ve Batılılara da yaranamazsınız. Ne yaparsanız yapın, olmaz. Rahmetli Cemil Meriç, bunun hiçbir zaman olmayacağını şu sözlerle ifade etti: “Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız, Osmanlı, yani İslâm. Karanlık, tehlikeli düşman bir yığın. Avrupa, maddeciliğine rağmen sağcısıyla, solcusuyla Hıristiyan’dır, Hıristiyan için tek düşman biziz. Haçlı ordularını bozgundan bozguna uğratan korkunç ve esrarlı kuvvet.” (Bkz. Umrandan Uygarlığı, s.9).
Alman Profesör Neumark da Cemil Meriç’i şu sözlerle teyit eder: “Batı, her yerde İslâmiyet’i sapık inançlara kanalize etti. Ama Osmanlı ‘Asrı Saadet’i devam ettirdi. Onun için faraza lâiklik şöyle dursun, Hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam ederler.” Prof. Neumark, doğru söylemiş, Batılılara yaranmak için uğraşanlar, Hıristiyan olsalar bile, Batılılardan gerçek bir iltifat ve itimat göremezler. Hıristiyan olsalar, Batılılar şöyle düşünecekler: “Öyle şanlı ve şerefli bir ecdada ihanet eden bu güruh, bize etmez mi? Elbette eder. O bakımdan bunlara itimat edilmez.” İşte böyle, iki arada, bir derede kalırsınız.  Batılıları, kendiniz gibi zannetmeyiniz. Batılılar, kültür ve medeniyetlerine bağlıdırlar. İngiliz tarihçi Arnold Toynbee der ki: “Hıristiyanlık, Batı’nın kültürüne öylesine işlemiştir ki, dinsizi dahi Hıristiyandır.”
Prof. Neumark, Batılıların, Müslümanlardan korkma nedenini de şöyle açıklıyor: “Sizler, gerçek hüviyetinize döndüğünüz an, Avrupa’nın refahı ve medeniyeti yıkılır. Bu bakımdan sizi silâhla yenemeyenler, kendilerine benzeterek hakimiyet sağlamaya çalışıyorlar.” Batı dünyasında, Prof. Nemark’ı doğrulayanlar çok. Bir kaçının görüşünü nakledelim, belki uyananlar olur.
Mermadyuk Begsül şöyle der: “Eğer Müslümanlar bir uyansalar, kendi kültür ve medeniyetlerine bir dönseler, onları durduracak hiçbir kuvvetimiz yoktur. Ruh ve imana dayanan bu uyanışın karşısında Batı’nın ruhsuz ve imansız medeniyeti dayanamaz.”  Goirdner de, “Avrupa’yı korkutan İslâm’daki gizli kuvvettir” diyor.
Dinlerarası Diyalog ve Medeniyetler İttifakı çalışmalarından Batılılar ümitli mi? Gerçeği bilenlerin çoğu ümitsiz. Bunlardan biri olan, İslâmi Bilimler Profesörü Steppat,  “Kur’an ve sünnete bağlı Müslümanlarla anlaşamayız” diyor. Gobineau da, “İslâm’ın hiçbir dinle bugüne kadar uyuşmadığını, bundan sonra da uyuşmayacağını” söylüyor.
Özetle ifade edersek, ne dinlerin uyuşması, ne medeniyetler ittifakı, ne de Müslümanların Batılılara yaranması mümkündür. Batılılara yaranmak için çırpınan bedbahtlar, şunu çok iyi bilsinler ki, buna asla muvaffak olamayacaklardır. Batılıların sahte iltifatlarına aldanmamalarını tavsiye ederiz.