Güzel ülkemiz güllük gülistanlık, etrafımız mutlu insanlarla dolu.
Asgari ücretliden tutun da esnaf, işveren, küçük ve büyük işletmeciler iyi kazanıyor.
Sağlık sistemi sorunsuz işliyor.
Eğitimde atladığımız çağ parmak ısırtıyor.
Cari açık dönemleri çoktan tarih oldu.
Merkez Bankası ağzına kadar dolu. Yani ülkenin para sıkıntısı yok.
Adalet sistemi tıkır tıkır işliyor. Bakılmamış dosya kalmamış. Hakim ve savcılarımızın işleri çok kesat. Bu gidişle adliyelerin kapısına kilit vurulacak gibi...
Hele hele gençlik çok güzel bir gidişat üzerinde.
Batılı özentiden uzaklaşmış milli ve manevi değerlerimize sıkı sıkı sarılmış adeta yıkılmaz bir kale gibi.
Ülkemiz üzerine oynanan oyunlar bitmiş, Kürt ile Türk kardeş olmuş.
Şii-Sünni ayrımını körükleyen hainler tarih olmuş, "Müslüman Müslümanın kardeşidir" anlayışı insanımızın inanç düsturu olmuş.
Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı kullanan Türk Milleti müreffeh bir yaşam sürmekte. Bu zenginlik o kadar bereketli bir hale gelmiş ki artık dünyada ve Ortadoğu'daki diğer Müslüman ülkelere karşlıksız infaklar yapmaktayız.
Artık ülkemizi yöneten öyle yöneticiler var ki bu insanlara dış güçlerin yabancıların talimat vermesi dayatması bir tarafa, karşılarında adeta esas duruşta duran Batılılar var?
Aslında hayali bile çok güzel olan bu anlatılanlar şu anda Türk Milleti'nin yaşamı haline gelmiş olacaktı. Ne var ki, "nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz" gerçeği ülkemizde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun bu güzellikleri hak etmediğini açıkça göstermiştir. Aslında bu anlatılanların yaşanması için tercih edilmesi gereken başkanlık sistemi değil, Milli Eknomi Modeli olmalı idi. Milli değerlerimizi şaha kaldıracak bu modeli tercih etmeyenlerin kaderi, elbette bölünme yolunu açacak olan başkanlık sistemini tartışmaktan başka bir kader zaten olamazdı.
Baştan sona yabancıların dayatması olan ve özerklik yolunu açıp ülkemizi bölünmüş-parçalanmış bir hale getirecek olan başkanlık sistemi eğer kabul edilip uygulanacak olursa, geleceğimizi emanet edebileceğimiz gençlerimize verebileceğimiz bir şeyimiz kalmayacaktır.
Bu ülke eğer bazı insanların ihtirasları için bölünme tehlikesi ile karşı karşıya kaldıysa, insanlarımızın artık uyanması ve acilen kendine gelmesi elzemdir. Yani açıkça söylemek gerekirse, bu ülkenin başkanlık sistemine ihtiyacı yoktur. Bu ülkenin ihtiyacı; vatanını-milletini seven insanların deve kuşu gibi kafasını kuma gömmekten vazgeçip geleceğe emin adımlarla yürüme kararlılığıdır.
Asgari ücretliden tutun da esnaf, işveren, küçük ve büyük işletmeciler iyi kazanıyor.
Sağlık sistemi sorunsuz işliyor.
Eğitimde atladığımız çağ parmak ısırtıyor.
Cari açık dönemleri çoktan tarih oldu.
Merkez Bankası ağzına kadar dolu. Yani ülkenin para sıkıntısı yok.
Adalet sistemi tıkır tıkır işliyor. Bakılmamış dosya kalmamış. Hakim ve savcılarımızın işleri çok kesat. Bu gidişle adliyelerin kapısına kilit vurulacak gibi...
Hele hele gençlik çok güzel bir gidişat üzerinde.
Batılı özentiden uzaklaşmış milli ve manevi değerlerimize sıkı sıkı sarılmış adeta yıkılmaz bir kale gibi.
Ülkemiz üzerine oynanan oyunlar bitmiş, Kürt ile Türk kardeş olmuş.
Şii-Sünni ayrımını körükleyen hainler tarih olmuş, "Müslüman Müslümanın kardeşidir" anlayışı insanımızın inanç düsturu olmuş.
Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı kullanan Türk Milleti müreffeh bir yaşam sürmekte. Bu zenginlik o kadar bereketli bir hale gelmiş ki artık dünyada ve Ortadoğu'daki diğer Müslüman ülkelere karşlıksız infaklar yapmaktayız.
Artık ülkemizi yöneten öyle yöneticiler var ki bu insanlara dış güçlerin yabancıların talimat vermesi dayatması bir tarafa, karşılarında adeta esas duruşta duran Batılılar var?
Aslında hayali bile çok güzel olan bu anlatılanlar şu anda Türk Milleti'nin yaşamı haline gelmiş olacaktı. Ne var ki, "nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz" gerçeği ülkemizde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun bu güzellikleri hak etmediğini açıkça göstermiştir. Aslında bu anlatılanların yaşanması için tercih edilmesi gereken başkanlık sistemi değil, Milli Eknomi Modeli olmalı idi. Milli değerlerimizi şaha kaldıracak bu modeli tercih etmeyenlerin kaderi, elbette bölünme yolunu açacak olan başkanlık sistemini tartışmaktan başka bir kader zaten olamazdı.
Baştan sona yabancıların dayatması olan ve özerklik yolunu açıp ülkemizi bölünmüş-parçalanmış bir hale getirecek olan başkanlık sistemi eğer kabul edilip uygulanacak olursa, geleceğimizi emanet edebileceğimiz gençlerimize verebileceğimiz bir şeyimiz kalmayacaktır.
Bu ülke eğer bazı insanların ihtirasları için bölünme tehlikesi ile karşı karşıya kaldıysa, insanlarımızın artık uyanması ve acilen kendine gelmesi elzemdir. Yani açıkça söylemek gerekirse, bu ülkenin başkanlık sistemine ihtiyacı yoktur. Bu ülkenin ihtiyacı; vatanını-milletini seven insanların deve kuşu gibi kafasını kuma gömmekten vazgeçip geleceğe emin adımlarla yürüme kararlılığıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018