Başka çaremiz yok!

Ülkemiz sağ olsun, bizleri sürekli kendiyle meşgul ediyor. Dikkatimizi başka yere vermemize hiç izin vermiyor. 

Yaşlı genç bütün herkes bugün dolar kaç TL oldu gerekçesiyle haber kovalıyor. 

İnsanların ekonomiye güveni kalmadı. Maliye Bakanı Meclis'te günümüz YouTuber'larının yaptığı gibi asgari ücret ile ne kadar ekmek alınır, et alınır, süt alınır diye açıklamalar yaparak piyasaya güven vermeye çalışıyor. Hatta en vahimi sokak röportajlarında konuşan ilkokul çağındaki çocuklar... O yaşlarda bir çocuğun tek derdi oyun oynamak ve ders çalışmak olmalıyken güzel ülkemiz onları dahi kendiyle meşgul ediyor. 

Yaşanan bu ekonomik gelişmeler bana daha önce izlediğim bir diziyi anımsattı; The Man in the High Castle (Yüksek Şatodaki Adam). 

İkinci Dünya Savaşı'nı mihver güçlerinin kazandığı paralel bir evreni betimliyor. Almanlar ve Japonlar bütün Avrupa'yı ve Amerika'yı ele geçirmiş müthiş bir istibdat politikası uyguluyorlar. Bütün halk demokrasi ve özgürlük hasreti çekiyor. 

Yüksek şatodaki adam gizli bir örgüt kurarak halkı ayıktırmaya çalışıyor. Bunun için film kasetleri yapmaya başlıyor. Bu kasetler savaşı müttefiklerin kazandığını, demokrasi ve özgürlüğün hakim olduğu bir dünyayı anlatıyor. Halk bu kasetleri izleyerek aslında başka bir hayatı yaşamanın mümkün olabileceğine inanıyor ve nihayetinde kurtuluyorlar. 

Türkiye'nin yaşadığı bu ekonomik çıkmaz, insanların içinde bulunduğu açlık aslında bu dizideki demokrasi ve özgürlük hasreti içindeki insanlara benzetilebilir. Ama bundan kurtulmak, ayıkmak da yine onların elinde çünkü onlara başka bir hayatın mümkün olabileceğini, Türkiye'yi kâinat devleti yapabilecek bir modeli Prof. Dr. Haydar Baş yazdı, dünya uygulayıp kapitalizmin pençesinden kurtuldu. 

Bugün Hüseyin Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi bambaşka bir senaryoyu anlatıyor. Gelin biz de Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayalım ve refah içinde yaşayalım diyor. 

Aslında kurtuluş çok uzakta değil, dünyanın yaptığını yapıp Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamak bizim elimizde. Başka çaremizin olmadığını unutmamak lazım...