Terörizm, bir düşünceyi veya bir gayeyi şiddet yoluyla ve zor kullanarak kabul ettirmeye çalışmaktır. Terör kimin tarafından, kime karşı ve ne şekilde uygulanırsa uygulansın tasvip edilmesi mümkün olmayan bir hareket tarzıdır.
Terörizmin tanımı doğru bir şekilde yapılmalı ve sınırları net olarak belirlenmelidir ki, kavram kargaşasına yol açılıp kimseye haksızlık yapılmasın. Günümüz dünyasında bu mesele büyük önem kazanmıştır.
Terörizm demek: Bir gayeyi gerçekleştirmek veya bir fikri kabul ettirmek için şiddet kullanmak demektir. İster fertler isterse devletler tarafından takip edilsin, durum değişmez.
Bu itibarla, bu gibi uygulamalara karşı can, mal, namus, vatan, din ve vicdan hürriyetlerinin müdafaasını yapmak, 'terörizm' olarak kabul edilemez. Bu, ancak nefs-i müdafaadır.
BM, aldığı yeni bir kararla, Çin zulmüne karşı mücadele veren Doğu Türkistan hareketini terörist gruplar listesine aldı. Ve bu kararla geniş bir hareket imkânı bulan Çin yönetimi, Uygur Müslümanlarıyla mücadelesini genişleteceğini açıkladı. Çin'in yıllardır Doğu Türkistanlılara yaptığı mezalim, gün gibi ortadadır. Kültürel, dinî, siyasî, ekonomik, hukukî vb. alanlarda yoğun bir baskı ve sindirme politikası devam etmektedir.
Bu durum, bir devlet terörüdür. Doğu Türkistan halkı ise, bu zulüm karşısında en tabiî insanlık haklarının müdafaasını yapmaktadır.
BM, yıllardır devam eden organizeli bir devlet terörüne karşı direnen insanları terörist ilân etmiştir.
Dünkü yazımızı okuyanlar hatırlayacaklardır, "BM gibi saygın bir kurumun dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden zulüm ve şiddeti sona erdirme konusunda daha etkin bir rol üstlenmesi; ve gereğinde çeşitli yaptırımlara gitmesi kaçınılmazdır... Uluslararası anlaşmazlıklarda daha etkin ve tarafsız bir rol üstlendiği taktirde BM, kuruluş amacına uygun hareket ediyor demektir".
Burada "tarafsızlık" ilkesinin altını çizmek gerekir. BM, mazlum durumunda olan ve teröre maruz kalan kimseleri "terörist" ilân etmekle saygınlığına ve tarafsızlığına gölge düşürmekte ve puan kaybetmektedir.
Global dünyada maalesef kavramlar ters-yüz olmuş, mazlumlar, zalim konumuna düşürülmüştür.
21 Eylül, BM Genel Sekreteri tarafından Dünya Barış Günü ilân edilmiştir, ancak yine BM kararıyla terör listesine alınan Doğu Türkistan'ın maruz kaldığı zulüm, bu karar yüzünden artarak devam edecektir. Bu durum tuhaf bir çelişkidir.
Öte yandan, bölgede yaşayan Uygur Türkleri'nin soydaşlarımız olduğu düşünülürse, Türkiye'nin, bu mezalimi durdurma yönünde etkili bir rol üstlenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Yapılacak diplomatik girişimlerle soydaşlarımızın en azından rahat bir nefes alması sağlanabilir.
Bunu yapabilmenin yolu, dünya dengelerinde söz sahibi ve güçlü bir devlet olmaktır. Türk milletinin dünyada söz sahibi olduğu dönemlerde bu zulümlerin, bu haksızlıkların hiçbiri yaşanmıyordu. Kavramlar yerli yerindeydi. Dünya aynı adalete, aynı anlayış tarzına ve aynı idareye şimdi her zamankinden fazla muhtaçtır.
Bugün dünyada söz sahibi olanlar, bu anlayıştan çok uzak bir çizgide seyretmektedir. Şiddetin önüne geçilememesinin temel sebebi budur.
Temennimiz, yapılan çağrıların yerini bulması ve dünyada barışın hakim olmasıdır.
Terörizmin tanımı doğru bir şekilde yapılmalı ve sınırları net olarak belirlenmelidir ki, kavram kargaşasına yol açılıp kimseye haksızlık yapılmasın. Günümüz dünyasında bu mesele büyük önem kazanmıştır.
Terörizm demek: Bir gayeyi gerçekleştirmek veya bir fikri kabul ettirmek için şiddet kullanmak demektir. İster fertler isterse devletler tarafından takip edilsin, durum değişmez.
Bu itibarla, bu gibi uygulamalara karşı can, mal, namus, vatan, din ve vicdan hürriyetlerinin müdafaasını yapmak, 'terörizm' olarak kabul edilemez. Bu, ancak nefs-i müdafaadır.
BM, aldığı yeni bir kararla, Çin zulmüne karşı mücadele veren Doğu Türkistan hareketini terörist gruplar listesine aldı. Ve bu kararla geniş bir hareket imkânı bulan Çin yönetimi, Uygur Müslümanlarıyla mücadelesini genişleteceğini açıkladı. Çin'in yıllardır Doğu Türkistanlılara yaptığı mezalim, gün gibi ortadadır. Kültürel, dinî, siyasî, ekonomik, hukukî vb. alanlarda yoğun bir baskı ve sindirme politikası devam etmektedir.
Bu durum, bir devlet terörüdür. Doğu Türkistan halkı ise, bu zulüm karşısında en tabiî insanlık haklarının müdafaasını yapmaktadır.
BM, yıllardır devam eden organizeli bir devlet terörüne karşı direnen insanları terörist ilân etmiştir.
Dünkü yazımızı okuyanlar hatırlayacaklardır, "BM gibi saygın bir kurumun dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden zulüm ve şiddeti sona erdirme konusunda daha etkin bir rol üstlenmesi; ve gereğinde çeşitli yaptırımlara gitmesi kaçınılmazdır... Uluslararası anlaşmazlıklarda daha etkin ve tarafsız bir rol üstlendiği taktirde BM, kuruluş amacına uygun hareket ediyor demektir".
Burada "tarafsızlık" ilkesinin altını çizmek gerekir. BM, mazlum durumunda olan ve teröre maruz kalan kimseleri "terörist" ilân etmekle saygınlığına ve tarafsızlığına gölge düşürmekte ve puan kaybetmektedir.
Global dünyada maalesef kavramlar ters-yüz olmuş, mazlumlar, zalim konumuna düşürülmüştür.
21 Eylül, BM Genel Sekreteri tarafından Dünya Barış Günü ilân edilmiştir, ancak yine BM kararıyla terör listesine alınan Doğu Türkistan'ın maruz kaldığı zulüm, bu karar yüzünden artarak devam edecektir. Bu durum tuhaf bir çelişkidir.
Öte yandan, bölgede yaşayan Uygur Türkleri'nin soydaşlarımız olduğu düşünülürse, Türkiye'nin, bu mezalimi durdurma yönünde etkili bir rol üstlenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Yapılacak diplomatik girişimlerle soydaşlarımızın en azından rahat bir nefes alması sağlanabilir.
Bunu yapabilmenin yolu, dünya dengelerinde söz sahibi ve güçlü bir devlet olmaktır. Türk milletinin dünyada söz sahibi olduğu dönemlerde bu zulümlerin, bu haksızlıkların hiçbiri yaşanmıyordu. Kavramlar yerli yerindeydi. Dünya aynı adalete, aynı anlayış tarzına ve aynı idareye şimdi her zamankinden fazla muhtaçtır.
Bugün dünyada söz sahibi olanlar, bu anlayıştan çok uzak bir çizgide seyretmektedir. Şiddetin önüne geçilememesinin temel sebebi budur.
Temennimiz, yapılan çağrıların yerini bulması ve dünyada barışın hakim olmasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Hamza Baş / diğer yazıları
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü (2) / 25.07.2014
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011
- Gazze'de yaşananlar ve Filistin meselesinin iç yüzü / 24.07.2014
- Aydınların zafiyeti / 13.02.2014
- İdareci kadroları seçerken / 25.12.2013
- Mevlana'yı anlamak / 20.12.2013
- Kim bir zalime yardım ederse / 17.12.2013
- Fransa'nın gerçeği / 26.12.2011
- Kapanmayan yara; Kerbela / 06.12.2011
- Ilımlı İslam deyince / 03.12.2011
- Vicdani red konusuna farklı bir bakış / 01.12.2011