'Baki kalanı, fani olana tercih et'

İmam Ali (a.s.) bir hutbesinde şöyle buyurdu:"Yaptığınızın söylediğinizi, gizli halinizin açıktaki durumunuzu tasdik etmesi, söylediğinizin yaptığınıza ters düşmemesi için gayret edin. Resûlullah (s.a.a.), 'Ben ümmetim için ne mü'minden korkarım, ne müşrikten. Çünkü mü'mini Allah, imanı yüzünden kötülükten korur; müşriki de şirki yüzünden rezil ve kahreder. Fakat sizlere diliyle güzel söz söyleyen, hareketiyle çirkin işlerde bulunan ve hiçbir kimseden de korkusu olmayan, tatlı dilli münafıktan korkuyorum' buyurmuştur. Yine Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: 'İyiliklerinden hoşnut olup, kötülüklerinden üzülen kimse gerçekten de mü'mindir.' Yine buyurmuştur ki: 'Şu iki özellik münafık bir kimsede bir araya toplanmaz: Güzel tutumlu olmak, sünneti iyice bilmek.'Bilin ki, en üstün din bilgisi, dinde veralı olmak (şüpheli şeylerden sakınmak) ve Allah'ın emrine amel etmektir. Allah-u Teâlâ bizi O'na şükretmekte, O'nu anmakta, hakkını eda etmekte, itaatını yerine getirmekte muvaffak kılsın. Şüphesiz, O işitici ve yakındır. Bilin ki dünya, bela (imtihan) ve fena, ahiret ise beka ve mükâfat (ceza) yurdudur; mümkün olduğu kadar, baki kalanı, fani olan şeye tercih edin, onu süsleyin. Allah-u Teâlâ, emrettiği şeylerde kusur etmememiz, alıkoyduğu şeylere yaklaşmamamız için bize gösterdiği şeyleri görmeyi, anlattığı şeyleri anlamayı bize nasip eylesin. Tabii ki siz dünyadaki nasibinizi elde etmeye mecbursunuz fakat ahiret nasibini elde etmeye daha çok muhtaçsınız. Öyleyse biri ahiret, diğeri dünya için olan iki işle karşılaştığınızda ahiret işine öncelik verin. Mümkün olduğu takdirde hayır işe daha fazla ilgi gösterin; niyetinizi o işte halis edin, güzelleştirin. Allah-u Teâlâ hayır ve hayır ehlini seven kulu, onu yapmaya muvaffak olmasa bile, niyeti miktarınca mükâfatlandırır; o hayır işi yapan kimsenin aldığı sevap kadar sevap alır."