Saltanatlı Tekbir olarak bildiğimiz ve üç asırdır aynı eda ile okuduğumuz "Allahü Ekber Allahü Ekber, Lâilâhe İllallahü Vallahü Ekber, Allahü Ekber Velillahi'lhamd" tekbirini bestekârı Buhurîzade Mustafa Itri Efendi gökkubbemizi ölümsüz seslerle doldurmuştur Klâsik Türk musıkisi denince ilk hatırımıza gelenlerden biri de hiç şüphesiz Buhurîzade Mustafa Itri Efendi'dir. Musıki geleneklerine bağlı tüm bestekârların ilham kaynağı olan Itri ile ilgili İcmal Dergisi'nde yayımlanan incelememizde büyük bestekârımızın, adını, eserleriyle birlikte üç asırdan bu yana devirler ve zevkler aşarak günümüze kadar ulaştırdığını dile getirmiştik. Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyal yayılış ve dalgalanışlarına kalbini dayayarak büyük hükümdarlar, şairler ve bestekârlar devrini, derinden derine teneffüs etmiş olan Buhurîzâde Mustafa Itri'nin o eşsiz besteleri, hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır.
Bestekârımız 1640 yılında İstanbul'da Mevlanakapısı'nda doğmuştur. Babası buhurcu olduğu için "Buhuri" lâkabı ile anılır. Itri isminin de "ıtır çiçeği"nden mülhem olarak çiçek merakına bağlanır. Musıkide üstadı Nasrullah Vâkıf Halhali'dir ama, devrin bir başka ustasının, Hafız Post'un da tezgâhından geçmiştir.
Çok insan anlayamaz eski musıkimizden,
Ve ondan anlamayan, bir şey anlamaz bizden.
Açar bir altın anahtarla ruh ufuklarını,
Hemen yayılmaya başlar sadâ ve ruh akını. Hattatlıkta "talik" üzerinde özellikle çalışmış ve Siyahi Ahmet Efendi'den meşk etmiştir.
Şairliği ise, Şuara Tezkirelerine girecek derecededir. Gerek hattatlığı, gerekse şairliği; engin bestekârlığının yanında bir damladan öteye gitmez. Gök kubbemizi ölümsüz seslerle dolduran Itri, sayısız eserler vermiş, musıki dünyamızı beste, nakış, kâr gibi çeşitli kalıplarda ebedileştirmiştir.
Itrî, Abdülkadir Merâgi ve Hammâmîzade İsmail Dede Efendi'yle birlikte, Türk müziğinin gelişimini yönlendiren üç önemli besteciden biri olmuştur.
"Saltanatlı Tekbir" olarak bilinen Segah Kurban Bayramı tekbirinin yanısıra Cuma salası, Segah Salât-ı Ümmiye, Nühüft İlâhî ve Rast Naat'ı; büyük bestekârın Türk musıkisi içindeki yaşayan yerini tâyin eden eserlerinin başında gelmektedir:
"Allahü Ekber Allahü Ekber
Lâilâhe İllallahü Vallahü Ekber
Allahü Ekber Velillahi'lhamd"
Evliya Celebi, Itri'nin aynı zamanda hafız olduğunu kaydeder. Itrî, beş padişah dönemi görmüştür (4. Mehmet, 2. Süleyman, 2. Ahmet, 2. Mustafa ve 3. Ahmet ). Yakınlık gördüğü bir başka devlet adamı da, şiirleri ve müzik sevgisiyle tanınan Kırım Hanı I. Selim Giray'dır. Itri, esasen, 1648-1687 yıllan arasında padişah bulunan Sultan 4. Mehmet zamanında tanınmış ve dikkatleri üzerinde toplamıştır. Huzurda düzenlenen fasıllara hanende olarak katılan Itri, uzun uzun fasıllar icra ederek padişahtan büyük ilgi ve himaye görmüştür. Tarz ve edasındaki yenilik, nağmelerindeki yüksek ruh ve derin mâna, herkesin kendisine hayran kalmasına yetmiştir.
Büyük Itrî'ye eskiler derler:
Bizim öz mûsikîmizin piri;
O kadar halkı sevkedip yer yer,
O şafak vaktinin cihangiri,
Nice bayramların sabah erken,
Göğü, top sesleriyle gürlerken,
Söylemiş saltanatlı Tekbîr'i.
Tâ Budin'den Irak'a, Mısır'a, kadar,
Fethedilmiş uzak diyarlardan,
Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
Ses götürmüş bütün baharlardan.
O deha öyle toplamış ki bizi,
Yedi yüz yıl süren hikâyemizi
Dinlemiş ihtiyar çınarlardan
Mûsikîsinde bir taraftan din,
Bir taraftan bütün hayât akmış;
Her taraftan, Boğaz o şehrâyîn,
Mavi Tunca'yla gür Fırat akmış.
Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o kâinat akmış.
Kıskanıp gizlemiş kaza ve kader
Belki binden ziyade bestesini.
Bize mîrâs kaldı yirmi eser.
"Nât'dır en mehîbi, en derini.
Vakıa ney, kudüm elince dile,
Hızlanan mevlevî semaiyle
Yedi kat arşa çıkmış "Âyîn"i.
Itri'nin divan ve âşık tarzlarında şiirleri de vardır. Naatlar, gazeller, tahmisler, nazireler, tarih düşüren beytiler ve şarkılar dışında, hece ölçüsüyle türküler de yazmıştır. Bestelediği yapıtlarda şiirlerinin pek azını güfte olarak kullanmış; Nâbî, Bakî, Nazîm, Nailî, Nefî gibi ustaların şiirlerini bestelemeyi yeğlemiştir. Dinî yapıtları, cami ve tekke müziği örnekleri olarak ikiye ayrılır. Teravih namazı sırasında makam değiştirme kuralı ile, camilerde müezzinlerin uyguladıkları çeşitli kurallar, Itrî tarafından konulmuştur. Bayram namazlarında okunan Segâh Kurban Bayramı Tekbiri, kutsal emanetlerin ziyareti sırasında okunan Segâh Salâtı Ümmiye, Mâye Cuma Salâtı, Dilkeşhâveran Gece Salâtı, üç yüz yıldır etkilerinden bir şey yitirmemiş, Türk müziğinde benzersiz bir sanat gücü taşıyan eserlerdir. Mevlevihanelerde, sema törenlerinden önce okunan, Rast Naat-ı Peygamber, Itrî'nin Mevlevi müziğine en kalıcı katkısıdır.
Günümüze ulaşan yapıtlarının çoğunda manevi bir hava vardır. Bu yönü bir ölçüde, Mevlevi olmasına bağlanabilir. Cami müziği olarak bestelediklerinde derin bir dindarlık duygusunu; Mevlevi müziği yapıtlarında ise, tasavvufi bir heyecanı dile getirmiştir. Itrî, Şeyhülislam Esad Efendi'nin belirttiğine göre, bini aşkın beste yapmış bir bestecidir. Bunların büyük bir çoğunluğu unutulmuş ya da kaybolmuştur; bugün ancak 40 dolayında yapıtı bilinmektedir. Günümüze kalan pek az yapıtıyla bile, Itri'nin bugün Klasik Türk müziğinin en başta gelen birkaç ustasından biri kabul edilmesi, sanatındaki olağanüstü yeteneğin bir yansımasıdır. Divan şairlerinden Şeyhî'nin yazdığına göre, ölümünden sonra "Mevlevihane Yenikapısı haricine" gömülmüştür.
Bestekârımız 1640 yılında İstanbul'da Mevlanakapısı'nda doğmuştur. Babası buhurcu olduğu için "Buhuri" lâkabı ile anılır. Itri isminin de "ıtır çiçeği"nden mülhem olarak çiçek merakına bağlanır. Musıkide üstadı Nasrullah Vâkıf Halhali'dir ama, devrin bir başka ustasının, Hafız Post'un da tezgâhından geçmiştir.
Çok insan anlayamaz eski musıkimizden,
Ve ondan anlamayan, bir şey anlamaz bizden.
Açar bir altın anahtarla ruh ufuklarını,
Hemen yayılmaya başlar sadâ ve ruh akını. Hattatlıkta "talik" üzerinde özellikle çalışmış ve Siyahi Ahmet Efendi'den meşk etmiştir.
Şairliği ise, Şuara Tezkirelerine girecek derecededir. Gerek hattatlığı, gerekse şairliği; engin bestekârlığının yanında bir damladan öteye gitmez. Gök kubbemizi ölümsüz seslerle dolduran Itri, sayısız eserler vermiş, musıki dünyamızı beste, nakış, kâr gibi çeşitli kalıplarda ebedileştirmiştir.
Itrî, Abdülkadir Merâgi ve Hammâmîzade İsmail Dede Efendi'yle birlikte, Türk müziğinin gelişimini yönlendiren üç önemli besteciden biri olmuştur.
"Saltanatlı Tekbir" olarak bilinen Segah Kurban Bayramı tekbirinin yanısıra Cuma salası, Segah Salât-ı Ümmiye, Nühüft İlâhî ve Rast Naat'ı; büyük bestekârın Türk musıkisi içindeki yaşayan yerini tâyin eden eserlerinin başında gelmektedir:
"Allahü Ekber Allahü Ekber
Lâilâhe İllallahü Vallahü Ekber
Allahü Ekber Velillahi'lhamd"
Evliya Celebi, Itri'nin aynı zamanda hafız olduğunu kaydeder. Itrî, beş padişah dönemi görmüştür (4. Mehmet, 2. Süleyman, 2. Ahmet, 2. Mustafa ve 3. Ahmet ). Yakınlık gördüğü bir başka devlet adamı da, şiirleri ve müzik sevgisiyle tanınan Kırım Hanı I. Selim Giray'dır. Itri, esasen, 1648-1687 yıllan arasında padişah bulunan Sultan 4. Mehmet zamanında tanınmış ve dikkatleri üzerinde toplamıştır. Huzurda düzenlenen fasıllara hanende olarak katılan Itri, uzun uzun fasıllar icra ederek padişahtan büyük ilgi ve himaye görmüştür. Tarz ve edasındaki yenilik, nağmelerindeki yüksek ruh ve derin mâna, herkesin kendisine hayran kalmasına yetmiştir.
Büyük Itrî'ye eskiler derler:
Bizim öz mûsikîmizin piri;
O kadar halkı sevkedip yer yer,
O şafak vaktinin cihangiri,
Nice bayramların sabah erken,
Göğü, top sesleriyle gürlerken,
Söylemiş saltanatlı Tekbîr'i.
Tâ Budin'den Irak'a, Mısır'a, kadar,
Fethedilmiş uzak diyarlardan,
Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
Ses götürmüş bütün baharlardan.
O deha öyle toplamış ki bizi,
Yedi yüz yıl süren hikâyemizi
Dinlemiş ihtiyar çınarlardan
Mûsikîsinde bir taraftan din,
Bir taraftan bütün hayât akmış;
Her taraftan, Boğaz o şehrâyîn,
Mavi Tunca'yla gür Fırat akmış.
Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o kâinat akmış.
Kıskanıp gizlemiş kaza ve kader
Belki binden ziyade bestesini.
Bize mîrâs kaldı yirmi eser.
"Nât'dır en mehîbi, en derini.
Vakıa ney, kudüm elince dile,
Hızlanan mevlevî semaiyle
Yedi kat arşa çıkmış "Âyîn"i.
Itri'nin divan ve âşık tarzlarında şiirleri de vardır. Naatlar, gazeller, tahmisler, nazireler, tarih düşüren beytiler ve şarkılar dışında, hece ölçüsüyle türküler de yazmıştır. Bestelediği yapıtlarda şiirlerinin pek azını güfte olarak kullanmış; Nâbî, Bakî, Nazîm, Nailî, Nefî gibi ustaların şiirlerini bestelemeyi yeğlemiştir. Dinî yapıtları, cami ve tekke müziği örnekleri olarak ikiye ayrılır. Teravih namazı sırasında makam değiştirme kuralı ile, camilerde müezzinlerin uyguladıkları çeşitli kurallar, Itrî tarafından konulmuştur. Bayram namazlarında okunan Segâh Kurban Bayramı Tekbiri, kutsal emanetlerin ziyareti sırasında okunan Segâh Salâtı Ümmiye, Mâye Cuma Salâtı, Dilkeşhâveran Gece Salâtı, üç yüz yıldır etkilerinden bir şey yitirmemiş, Türk müziğinde benzersiz bir sanat gücü taşıyan eserlerdir. Mevlevihanelerde, sema törenlerinden önce okunan, Rast Naat-ı Peygamber, Itrî'nin Mevlevi müziğine en kalıcı katkısıdır.
Günümüze ulaşan yapıtlarının çoğunda manevi bir hava vardır. Bu yönü bir ölçüde, Mevlevi olmasına bağlanabilir. Cami müziği olarak bestelediklerinde derin bir dindarlık duygusunu; Mevlevi müziği yapıtlarında ise, tasavvufi bir heyecanı dile getirmiştir. Itrî, Şeyhülislam Esad Efendi'nin belirttiğine göre, bini aşkın beste yapmış bir bestecidir. Bunların büyük bir çoğunluğu unutulmuş ya da kaybolmuştur; bugün ancak 40 dolayında yapıtı bilinmektedir. Günümüze kalan pek az yapıtıyla bile, Itri'nin bugün Klasik Türk müziğinin en başta gelen birkaç ustasından biri kabul edilmesi, sanatındaki olağanüstü yeteneğin bir yansımasıdır. Divan şairlerinden Şeyhî'nin yazdığına göre, ölümünden sonra "Mevlevihane Yenikapısı haricine" gömülmüştür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.