Bugün 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı? Milletimizin bu güzel bayramı kutlu olsun.
Bugüne anlamını ve değerini kazandıran, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bundan 99 yıl önce 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıydı.
Bu adım, Türk milleti için tarihin dönüm noktasıydı; esaretten kurtuluşa, özgürlüğe ve bağımsızlığa atılan ilk adımdı, dirilişin başlangıcıydı; Türk milletine ışığıyla yol gösteren bağımsızlık meşalesinin yakıldığı andı.
Gazi Mustafa Kemal'in Nutuk'una 19 Mayıs 1919 ile başlaması ve ayrıca bu güne "Benim doğum günümdür" demesi, 19 Mayıs'a verdiği önemi açıkça ortaya koymaktadır.
Gazi, o günlerde ülkenin şartlarını ve Samsun'a yola çıkmadan önce içinde taşıdığı niyetini Nutuk'un 1. bölümünde "Benim Kararım" adlı kısımda şöyle yazmaktadır:
"Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur."
Mustafa Kemal, içinde taşıdığı kurtuluş mücadelesini başlatma kararını hayata geçirmek için Anadolu'ya çıkmaktan başka bir çarenin olmadığını görüyordu. Çünkü İstanbul hükümeti, kendi iradesi alınmış bir şekilde, işgal güçlerine teslim olmuş vaziyetteydi.
Tam bu sırada bulunmaz bir fırsat karşısına çıktı, Samsun'a 9'uncu Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. Bu görev, işgale karşı direnişi engellemek ve Doğu Karadeniz'de kurulmak istenen Pontus Rum Devleti'ne karşı mücadele veren Türkleri kontrol altına almaktı.
Mustafa Kemal, başta Çanakkale Zaferi olmak üzere birçok görevde başarılı olmuş güvenilir bir komutan olduğu için bu göreve atandı.
Bazıları ise Mustafa Kemal'den rahatsızlık duymakta ve İstanbul'dan onu uzaklaştırmak niyetindeydi.
Ama gerçekte bu bir cilve-i Rabbaniydi, bir milletin kaderiydi. Sebep ne olursa olsun, Mustafa Kemal'e kurtuluş mücadelesini başlatması için büyük bir fırsat doğmuştu.
Gönderenlerin niyeti, Türk milletinin direnişini kırmak; Cenab-ı Hakk'ın muradı ise Mustafa Kemal eliyle Türk milletine bağımsızlığı ve kurtuluşu sağlamaktı.
Elbette ki Cenab-ı Hak her zaman galip gelecektir.
Hz. Musa ve Firavun hadisesini hatırlayalım.
Firavun, gördüğü bir rüyada İsrailoğullarından bir çocuğun doğacağını ve tacını tahtını başına yıkacağını gördü. Bunun üzerine o sene doğan onbinlerce çocuğu katletti. Annesi Hz. Musa'yı önce yanan bir fırında mücizevi bir şekilde sakladı, sonra da bir ekmek teknesinin içine koyarak nehre bıraktı.
Takdir-i İlahi, tekne Firavun'un sarayının tarafından yoluna devam etti. Çocuğa Firavun'un hanımı Hz. Asiye annemiz sahiplendi ve Musa Firavun'un kucağında, onun korumasında büyüdü.
Cilveyi görüyor musunuz; Firavun'un amacı Musa'yı öldürmek, Cenab-ı Hakk'ın muradı ise Musa'sını yaşatmak, hem de Firavun'un kucağında?
Mustafa Kemal de, 9'uncu Ordu Müfettişi olarak İngilize, Pontusçulara karşı direnen Türk milletinin elinden silahları toplamak için vazifelendiriliyor ama o, sahip olduğu iman ve bağımsızlık ruhuyla dağınık olan Türk milletini tek bilek tek yürek yaparak düşmanı denize döküyor. Güvendikleri, kabusları oluyor.
Atatürk, bu tarihi günü vefat yılı olan 1938 yılında Türk gençliğine hediye etti.
Ve 19 Mayıs törenlerinde ilk ve son olarak yaptığı konuşmada gençlere şöyle hitap etti:
"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz."
Ve yine şöyle diyordu Ulu Önder: "Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum."
Allah bizleri ve Türk gençliğini O'na layık eylesin.
"Hoş Geldin Atatürk" eserinin ve "Atatürk Vatandır" tezinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş 19 Mayıs'ı şöyle anlatmaktadır:
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a doğru hareket ettiğinde, ülke işgal, yokluk ve ihanet içinde boğuşuyordu. Milletin direnci kırılma noktasına getirilmişti. Batılı güçler bu son Türk vatanını kendilerine manda bir ülke haline getirmeyi planlamış ve bu amaçla gerekli adımları atmaya başlamışlardı. Umutsuz, moralsiz, silahsız, parasız, pulsuz halk kitlelerinin içindeki bağımsızlık aşkını yeniden alevlendiren ve bu aşkı Anadolu'ya karış karış yayan Gazi Mustafa Kemal, Samsun'a adım attığı anda bütün dünyaya şöyle haykırıyordu: Bu toprakları haçlı ordusunun çizmeleri altında ezdirmeyeceğim. Türk milleti, yeniden özgür ve egemen olmayı başaracaktır."
Ve sonuç, zafer, bağımsızlık, Cumhuriyet, güçlü bir devlet, güçlü bir millet?
Bu bağımsızlık ruhunu maalesef tamamen kaybettiğimiz bu günlerde, 19 Mayıs'ları yeniden kavramak ve Atatürk'ü bugün en iyi anlayan, onun çizgisinde yürüyen ve de bizleri gerçek Atatürk'le tanıştıran Prof. Dr. Haydar Baş'la bir ve beraber olmak zorundayız.
Bugüne anlamını ve değerini kazandıran, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bundan 99 yıl önce 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıydı.
Bu adım, Türk milleti için tarihin dönüm noktasıydı; esaretten kurtuluşa, özgürlüğe ve bağımsızlığa atılan ilk adımdı, dirilişin başlangıcıydı; Türk milletine ışığıyla yol gösteren bağımsızlık meşalesinin yakıldığı andı.
Gazi Mustafa Kemal'in Nutuk'una 19 Mayıs 1919 ile başlaması ve ayrıca bu güne "Benim doğum günümdür" demesi, 19 Mayıs'a verdiği önemi açıkça ortaya koymaktadır.
Gazi, o günlerde ülkenin şartlarını ve Samsun'a yola çıkmadan önce içinde taşıdığı niyetini Nutuk'un 1. bölümünde "Benim Kararım" adlı kısımda şöyle yazmaktadır:
"Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur."
Mustafa Kemal, içinde taşıdığı kurtuluş mücadelesini başlatma kararını hayata geçirmek için Anadolu'ya çıkmaktan başka bir çarenin olmadığını görüyordu. Çünkü İstanbul hükümeti, kendi iradesi alınmış bir şekilde, işgal güçlerine teslim olmuş vaziyetteydi.
Tam bu sırada bulunmaz bir fırsat karşısına çıktı, Samsun'a 9'uncu Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. Bu görev, işgale karşı direnişi engellemek ve Doğu Karadeniz'de kurulmak istenen Pontus Rum Devleti'ne karşı mücadele veren Türkleri kontrol altına almaktı.
Mustafa Kemal, başta Çanakkale Zaferi olmak üzere birçok görevde başarılı olmuş güvenilir bir komutan olduğu için bu göreve atandı.
Bazıları ise Mustafa Kemal'den rahatsızlık duymakta ve İstanbul'dan onu uzaklaştırmak niyetindeydi.
Ama gerçekte bu bir cilve-i Rabbaniydi, bir milletin kaderiydi. Sebep ne olursa olsun, Mustafa Kemal'e kurtuluş mücadelesini başlatması için büyük bir fırsat doğmuştu.
Gönderenlerin niyeti, Türk milletinin direnişini kırmak; Cenab-ı Hakk'ın muradı ise Mustafa Kemal eliyle Türk milletine bağımsızlığı ve kurtuluşu sağlamaktı.
Elbette ki Cenab-ı Hak her zaman galip gelecektir.
Hz. Musa ve Firavun hadisesini hatırlayalım.
Firavun, gördüğü bir rüyada İsrailoğullarından bir çocuğun doğacağını ve tacını tahtını başına yıkacağını gördü. Bunun üzerine o sene doğan onbinlerce çocuğu katletti. Annesi Hz. Musa'yı önce yanan bir fırında mücizevi bir şekilde sakladı, sonra da bir ekmek teknesinin içine koyarak nehre bıraktı.
Takdir-i İlahi, tekne Firavun'un sarayının tarafından yoluna devam etti. Çocuğa Firavun'un hanımı Hz. Asiye annemiz sahiplendi ve Musa Firavun'un kucağında, onun korumasında büyüdü.
Cilveyi görüyor musunuz; Firavun'un amacı Musa'yı öldürmek, Cenab-ı Hakk'ın muradı ise Musa'sını yaşatmak, hem de Firavun'un kucağında?
Mustafa Kemal de, 9'uncu Ordu Müfettişi olarak İngilize, Pontusçulara karşı direnen Türk milletinin elinden silahları toplamak için vazifelendiriliyor ama o, sahip olduğu iman ve bağımsızlık ruhuyla dağınık olan Türk milletini tek bilek tek yürek yaparak düşmanı denize döküyor. Güvendikleri, kabusları oluyor.
Atatürk, bu tarihi günü vefat yılı olan 1938 yılında Türk gençliğine hediye etti.
Ve 19 Mayıs törenlerinde ilk ve son olarak yaptığı konuşmada gençlere şöyle hitap etti:
"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz."
Ve yine şöyle diyordu Ulu Önder: "Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum."
Allah bizleri ve Türk gençliğini O'na layık eylesin.
"Hoş Geldin Atatürk" eserinin ve "Atatürk Vatandır" tezinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş 19 Mayıs'ı şöyle anlatmaktadır:
"Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a doğru hareket ettiğinde, ülke işgal, yokluk ve ihanet içinde boğuşuyordu. Milletin direnci kırılma noktasına getirilmişti. Batılı güçler bu son Türk vatanını kendilerine manda bir ülke haline getirmeyi planlamış ve bu amaçla gerekli adımları atmaya başlamışlardı. Umutsuz, moralsiz, silahsız, parasız, pulsuz halk kitlelerinin içindeki bağımsızlık aşkını yeniden alevlendiren ve bu aşkı Anadolu'ya karış karış yayan Gazi Mustafa Kemal, Samsun'a adım attığı anda bütün dünyaya şöyle haykırıyordu: Bu toprakları haçlı ordusunun çizmeleri altında ezdirmeyeceğim. Türk milleti, yeniden özgür ve egemen olmayı başaracaktır."
Ve sonuç, zafer, bağımsızlık, Cumhuriyet, güçlü bir devlet, güçlü bir millet?
Bu bağımsızlık ruhunu maalesef tamamen kaybettiğimiz bu günlerde, 19 Mayıs'ları yeniden kavramak ve Atatürk'ü bugün en iyi anlayan, onun çizgisinde yürüyen ve de bizleri gerçek Atatürk'le tanıştıran Prof. Dr. Haydar Baş'la bir ve beraber olmak zorundayız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025