Filistin cephesinde ve Gazze vuruşmalarında, Mustafa Kemal Paşa'nın Alman Komutanlara karşı olduğunu her çalışmasında ve her kararında görmekteyiz. O, Alman Komutanlarla savaş amaçları konusunda anlaşamamaktadır. Çünkü Filistin cephesine, bir Osmanlı ülkesi olan toprakları İngiliz emperyalizmine karşı savunmak için gelmiştir. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sonucunda Osmanlı toprağı olan bu yerde XVI. yüzyıldan beri yerli halk Araplarla Türkler birlikte yaşamışlardır. Bu bölgelerde Türklerle, Arapların beraberliği haçlı seferlerine kadar dayanır. Bu bölgeyi Haçlılara karşı korumuş olan Çerkez asıllı bir Türk olan Selahattin Eyyubi'yi hiçbir zaman unutamayız. Durum bu haldeyken Gazze Cephesi Alman Komutanı Kress von Kressentein'in yerli bir Arap şeyhi ile anlaştığını öğrenir. Bu durumdaki bir Alman-Arap ilişkisinin Osmanlı hükümetinin aleyhine olacağını görür. Bu bölgenin Arap şeyhleri, Cemal Paşa'nın raporlarında da belirttiği gibi gerek Şerif Hüseyin'in isyanı, gerekse İngilizler tarafından beslendikleri için birer İngiliz yanatı olan Osmanlı düşmanıdırlar. Osmanlı ordusunda karargâh subayları Alman olduğu için bu durumu Alman'lar da bilmekteydi. Birinci Genel savaşta Almanya'nın da savaş amaçları emperyalizme dayandığı için, yerli Arap halkını ve yöneticisi olan şeyhleri İngilizlere karşı kazanmak istiyorlardı. Bu örnekleri İran'da da gördük. Orada da İranlı Farisi önderleri ve Türk oymaklarını yalnız İngilizlere ve Ruslara karşı değil, Osmanlı yöneticilerini de kötüleyerek kendi emperyalist çıkarlarına göre teşkilatlandırmak istemişlerdir. Filistin cephesinde de Alman'lar ayni askeri ve siyasi oyunu oynamaktaydı. Bu uygulamayı yalnız Kress von Kressentein değil Yıldırım Orduları Baş Komutanı Falkenhayn'da yapmaktaydı. Falkenhayn'da Osmanlı topraklarında savaşı Alman emperyalizmin amaçlarına göre yönetmekteydi. Liman Von Sandress, kitabında yayınladığı şu belgelere göre Birinci Dünya savaşında, Osmanlı topraklarında uyguladığı emperyalist amaçlara dayanan savaş amaçlarını açık bir şekilde yazabilmektedir: Yıldırım işine karar verilinceye kadar askerlik bakımından Almanya'nın Türk siyasası bu devleti ufak ölçüde desteklemekti. Barış sırasında ordunun yeniden yapılandırılması amacını güdüyordu. Savaş başlayınca Türkiye'deki alman subaylarının sayısı attırılmış, Sina cephesine bazı Alman birlikleri gönderilmiş, öbür cephelere de küçük çapta topçu bataryaları, uçak otomobil, yollanmış, ayrıca para ve savaş gereçleri ile cephane de verilmiştir. Alman'lar önce öğretmenlik sonra da komutanlık etmişlerdir. Bu son işte ancak Türklerle işbirliği yapabiliyorlardı. Arada çıkan güçlükleri yenmek kolay olmamıştı. Yıldırım tasarısı büsbütün başka bir ilkeye dayanıyordu. Bu hareketi Almanya'da ki esaslara göre kurulmuş bir ordular gurup kurmaylığı yönetecekti. Komutan ve kurmay heyeti Alman subaylardan olacaktı. Bu yapılanma karşısında Liman von Sandress kendi düşüncesini şöyle ifade ediyordu: ""Almanya Yıldırım Ordular Gurubunu kurmakla ve hareket planlarını hazırlamakla büyük sorumluluk yüklenmiş oluyordu. Almanya, Türklerin istemiş olduğu yardımı sağlamakla kalmıyor, Doğuda savaşın güdümüne doğrudan doruya karışıyordu. Bir başarısızlık olsun, bu hiç şüphesiz Almanya'ya yüklenecekti. Kısacası Liman Paşa'nın da belirttiği gibi, Birinci Genel Savaşta Almanya Osmanlı'yı ve ordusunu bir sömürge yönetimi anlayışı ile yönetiyordu. Tabiiki Mustafa Kemal bu uygulamayı kabullenemiyordu. Anlaşmazlığın temel nedeni buydu.Filistin cephesinde 7.ci orduda Mustafa Kemal Paşa'nın Kurmay Başkanı Sedat paşa'da şu düşüncelerle bazı gerçekleri çok iyi açıklıyordu: Alman Ordusunun Asya Kolunun Türkiye'ye gelmesi mühim bir ilave-i kuvvet olmamıştır. Cenup cephesindeki ordularımızın zayıf kalmasına sebep olmuştur? Demiryollarımızın menzil hidematının Almanların eline geçmesi teşettütler tevlit etmiş, nakliye işleri zayıflamış, sanki alman nakliyesine tahsis edilmiştir. Bu Alman Demiryolu işletmesinden dolayı Türk Ordusu ve subayları çok eziyet çekmişlerdir. Bir cümle ile ifade etmek lazım gelirse biz kendi memleketimizde hâkimiyet ve istiklalimizi kaybetmiş, adeta istila edilmiş bir ülkede matbuun(İşgalci egemen gücün)tazyiki ile sürüklenmekte olan tabi(yabancı egemene boyun eğmiş) vaziyetine düşmüş idik denilebilir. Senelerden beri müşterek gaye uğrunda fedakarane çalışan Türk Ordusuna ve heyet-i zabitanının izzet-i nefsinin bu vaziyette sonuna kadar nasıl tahammül ettiği şayan-ı hayrettir.Fakat bir kişinin tahammülü yoktur O da Mustafa kemal Paşa'dır. Bu nedenle 24 Ağustos 1917 günü Gazze Cephesi Komutanı Kress von Kressentein'in bir Arap şeyhi ile anlaşma yaparak ilişkiye girmesini Osmanlı devletine zararlı gördüğünden bir rapor yazarak hem Falkenhayn'a hem de Enver Paşa'ya gönderir. Bu anlaşma ve ilişkilerin kendisini bağlamadığını ve kabilelerle yapılan anlaşmaların ve ilişkilerin yürütme yetkisinin Alman Komutana mı yoksa kendisine mi ait olduğu hakkında bilgilendirilmesini ister. Amacı Enver Paşa'yı uyarmak ve savaştan sonra Almanya'nın ülkemizde bir sömürge yönetimi kurma çalışmalarını başlattığını anlatmaktı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011