Mevcut iktidar partisinin kurulduğu ilk günden beri her karşılaşmamızda arkadaşımla tartışırız. Bu kadrodan oldukça umutlu olduğunu, özellikle tepedeki ilk üç isimden çok şeyler beklediğini söyler durur.Geçen yıllar içinde yaşanan olumsuzlukları, olmaması gereken işleri, atılmaması gereken adımları, uçuruma doğru tepe-taklak gidişimizi örneklerle ortaya koyduğumuzda da hele duralım, hele bekleyelim, iyi şeyler olacak tarzında savunmasını sürdürüyor.O arkadaşımın kastettiği tepedeki ilk üç isimden biri Cumhurbaşkanı, diğeri de Başbakan, üçüncü isim ise eski meclis başkanı ki son çıkışları ile zaten kendisini bitirmiş durumda.Şimdi son günlerde basında yer alan ve ilk ikiliye ait olan iki fotoğrafı hala beklemekte olan o arkadaşıma ve benzerlerine armağan etmek istiyorum.Buyurun seyredin: "Karaman ile Ankara arasındaki kara yolunun uzunluğu tam 369 kilometre...Cumhurbaşkanı Abdullah Gül önceki gün Türk Dil Bayramı kutlamalarına katılmak üzere Karaman'a gitti...Törenlere katıldı, sevenlerinin gönlünü bir kez daha kazandı...Ama bu arada programı sarktı!Oysa söz vermişti; yakın arkadaşı, eski Enerji Bakanı Zeki Ergezen'in oğlunun Ankara'da kıyılacak nikâhında şahit olacaktı...Havanın kararmasına yakın bindi makam aracına... Onlarca arabadan oluşan konvoyla birlikte, saatte 200 kilometre hıza ulaşarak Ankara'ya gitti!Cumhurbaşkanı'nın iki saat süren bu yolculuğu sırasında, Karaman-Konya-Ankara yolu kısım kısım trafiğe kapatıldı...Bu üç ilin Emniyet Müdürlükleri, her kilometreye bir polis yerleştirerek, Cumhurbaşkanı'nın geçmesine yakın zamanlarda yola araç çıkmasını engelledi!Adana'dan ve Konya'dan Ankara'ya ulaşmak için yola çıkan araçlar benzinliklere, dinlenme tesislerine yönlendirildi.O araçlardaki on binlerce kişi, saatlerce hapsedildi!Öylesine hızlı gidiyordu ki konvoy, kameralar bile yetişemiyordu... Bu görüntüleri televizyonda izlerken, kendi can güvenliğini bile riske atarak her kırmızı ışıkta duran önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer geldi aklıma!Sadece... Gülümseyebildim!***Trafiğe kısım kısım kapatılan yol; 369 kilometre...Ne o, Cumhurbaşkanı, Ankara'daki bir siyasetçinin oğlunun nikâhına gidiyor...Eski bakan arkadaşına verdiği sözü tutsun diye on binlerce çocuğa, kadına, yaşlıya yollarda eziyet çektiriliyor!Aralarında hastaneye gitmeye çalışanlar da var; en az Cumhurbaşkanı'nın randevusu kadar önemli randevusu olanlar da...Ama hiçbiri sözünü tutamıyor.Evlerine, randevularına, hastanelerine zamanında gidemiyor.Görevi "halkın güvenliğini" sağlamak olan polis, halkı bırakıp Cumhurbaşkanı için yol kesiyor çünkü!" (Mustafa Mutlu, Vatan, 26 Haziran 2009)."Gerçekten de 20 yıl önce Başbakan, belediye başkanı olmadan önce, partisinin İstanbul İl Başkanı iken; tapusuz araziye ev yaptığı için kondusunu yıkmaya gelen dozerleri önce Atatürk posteri ve Türk bayrağı göstererek; olmadı taş atarak, zırhlar giymiş çelik kalkanlı polisi de geri püskürterek korumaya çalışan milyonlarca garipten-gurebadan biriydi. 15 yıl önce Kasımpaşa'da sahibinin adı Hasan Basri Yıldız (şimdi Denge Araştırma şirketinin Başkanı) olan 2 katlı kagir bir evde kiracı olarak oturuyordu.Sonra Üsküdar'a taşındı.Üsküdar'da Emniyet Mahallesi'nde partinin İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi ve gıda toptancılığından zengin Reşat Sözen'in binasında oturmaya başladı. 15 yıl rüzgar gibi geçti.İstanbul Çamlıca sırtlarında Allah'ın bahşettiği yeşil rengin ne kadar çok tonu varsa hepsinin bulunduğu ve Kısıklı halkının "yeşilin göbeği" diye tarif ettiği eski bir köşkün arazisinde yapılan 10 villadan 5'ine Başbakan talip oldu.Haber halktan gizlendi.Fakat satın alındı villalar.***20 yıl gibi kısa bir zamanda 2 katlı kâgir evden 3 katlı önünde yüzme havuzu, bahçe kapısında özel korumalı, sabah bülbül sesleriyle uyanılan villaya taşındı.Başarı öyküsüdür.Ne öyküsü be...Destandır...Türkiye'de garipliğin-gurebalığın "kader olmadığının", insanın hem politikanın en yüksek mevkilerinden biri olan başbakanlığa yükselebileceğinin, hem de zenginlerin cenneti dünyada inşa etme becerisinin somut adımı sayılan villalı hayata geçebileceğinin somut göstergesidir. Başbakan ispatladı:Türkler başarabilir.Yenilmişliği yenebilir.Türkiye'de bir aile babası, 20 yılda kiracı olarak oturduğu kagir evden kendi malı 1.5 milyon dolarlık villaya geçebilir. Sadece kendisini değil, ailesini de villalı yaşama geçirebilir.Bu, destan değilse nedir?***Başbakan nasıl başardı?Ne yaptı, nasıl yaptı?Kriz yılında villaya taşındı.Anlatılmalı ve yazılmalıdır.Gazetelere röportajı, üniversitelerin iktisat fakültelerine dersi, camilere vaazı konulmalıdır.Yoksulluğun kökünü kazımak için "Başbakan'ın yenilmişlikten yenmişliğe dönüşüm modeli" her garibin, her gurebanın, her fakirin, her fukaranın bellemesi için "hızlandırılmış kurslar" düzenlenmelidir. Az gelişmişliğin sosyolojisi üzerinde çalışan Hindistanlı profesörler açıkça söylüyor ki, yoksulluğu bitirmek için kitlesel eğitim şarttır. Dolasıyla Türkiye'nin önüne altın bir fırsat çıktı.Uyarıyorum!Fırsat araya gitmesin!"Başbakan nasıl villalandı" adlı kitlesel eğitim dersi müfredata girsin." (Necati Doğru,Vatan,24 Haziran 09).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025