‘Aranıza keskin bir kılıç dalacak’
Muaviye'nin yaktığı fitne ateşine kapılan ümmeti Hz. Ali şöyle ikaz ediyordu: "Bilin ki, benden sonra bir bütün olarak sizi saran bir zillet yaşayacaksınız, alçalacaksınız. Aranıza keskin bir kılıç dalacak. Yoksulluk evlerinize girecek. Çok geçmeden, beni görüp de bana yardım etmiş olmayı temenni edeceksiniz"
19.11.2024 12:02:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Ali'nin (a.s) Muaviye'nin öncülüğünü yaptığı ve savaşlara sebep olan fesat ateşinden sonra ümmetin durumuyla ilgili şunlar söylenebilir:
İmam'ın (a.s) ve İslâm ümmetinin yaşadığı zorlu konjonktür, Muaviye'ye İslâm ülkesinin çeşitli bölgelerine saldırma fırsatını doğurmuştu. İnsanları öldürüyor, esir alıyor ve terör eylemlerinde bulunuyordu. Etrafa korku salmıştı. Bu amaçla Irak'ın sınır boylarına da saldırılar düzenlemeye başladı.
Numan b. Beşir el-Ensarî'yi Ayn'ut- Temr bölgesini talan etmek üzere gönderdi. Süfyan b. Avf'ı da Heyt bölgesini talan etmek üzere gönderdi. Bunun ardından Enbar ve Medain'e, sonra Vakise'ye saldırması için Dahhak b. Kays el Fihrî'yi görevlendirdi. Her saldırıda İmam (a.s.) kitleleri karşı koymaya çağırıyordu ama istenen çabuklukta toplanma gerçekleşmiyordu. Bunun sonucunda Muaviye, İmam'ın (a.s) hükümetinin zayıfladığını ve kendi gücünün de her gün biraz daha arttığını anladı. (el-Dârat, es-Sakafî, s.476; Tarih-i Taberî, 4/102-103).
Muaviye, Busr b. Ertad'ı Hicaz ve Yemen'i talan etmek üzere gönderdi. Oralarda bozgunculuk yaptı, suçsuz insanları kılıçtan geçirdi. (el-Dârat, es-Sakafî, s.476; Tarih-i Taberî, 4/106).
Azgınların yapıp ettikleri, buna karşılık insanların kendisini desteklememeleri üzerine İmam (a.s) derin bir üzüntüye ve kedere kapıldı. İnsanların kendisine destek olmamasından ve kendisini yalnız bırakmasından duyduğu acıyı açıkça dile getiriyor ve şöyle diyordu: "Allah'ım! Ben onlardan usandım, onlar da benden usandılar. Ben onlardan bıktım, onlar da benden bıktılar. Onların yerine bana daha hayırlı olanı ver. Benim yerime de onlara daha kötü olanını ver." (Nehc'ül- Beâağa, Hutbe: 25).
İmam (a.s), ümmeti, hakkı desteklememelerinin, hak çağrısına icabet etmeyi ağırdan almalarının sonucu olarak kendilerini bekleyen karanlık bir geleceğe ve sayısız acılara karşı uyarmıştı. Onlara şöyle demişti:
"Bilin ki, benden sonra bir bütün olarak sizi saran bir zillet yaşayacaksınız, alçalacaksınız. Aranıza keskin bir kılıç dalacak. Zalimler aranızda kötü bir tutum izleyecekler; birliğinizi dağıtacak, gözlerinizi ağlar bırakacaklar. Yoksulluk evlerinize girecek. Çok geçmeden, beni görüp de bana yardım etmiş olmayı temenni edeceksiniz. Çok yakında size söylediklerimin hak olduğunu göreceksiniz." (Ensab'ul-Eşraf 1/200; Nehc'ül-Belâğa, Hikmetli Sözler: 58).
İmam'ın (a.s) ve İslâm ümmetinin yaşadığı zorlu konjonktür, Muaviye'ye İslâm ülkesinin çeşitli bölgelerine saldırma fırsatını doğurmuştu. İnsanları öldürüyor, esir alıyor ve terör eylemlerinde bulunuyordu. Etrafa korku salmıştı. Bu amaçla Irak'ın sınır boylarına da saldırılar düzenlemeye başladı.
Numan b. Beşir el-Ensarî'yi Ayn'ut- Temr bölgesini talan etmek üzere gönderdi. Süfyan b. Avf'ı da Heyt bölgesini talan etmek üzere gönderdi. Bunun ardından Enbar ve Medain'e, sonra Vakise'ye saldırması için Dahhak b. Kays el Fihrî'yi görevlendirdi. Her saldırıda İmam (a.s.) kitleleri karşı koymaya çağırıyordu ama istenen çabuklukta toplanma gerçekleşmiyordu. Bunun sonucunda Muaviye, İmam'ın (a.s) hükümetinin zayıfladığını ve kendi gücünün de her gün biraz daha arttığını anladı. (el-Dârat, es-Sakafî, s.476; Tarih-i Taberî, 4/102-103).
Muaviye, Busr b. Ertad'ı Hicaz ve Yemen'i talan etmek üzere gönderdi. Oralarda bozgunculuk yaptı, suçsuz insanları kılıçtan geçirdi. (el-Dârat, es-Sakafî, s.476; Tarih-i Taberî, 4/106).
Azgınların yapıp ettikleri, buna karşılık insanların kendisini desteklememeleri üzerine İmam (a.s) derin bir üzüntüye ve kedere kapıldı. İnsanların kendisine destek olmamasından ve kendisini yalnız bırakmasından duyduğu acıyı açıkça dile getiriyor ve şöyle diyordu: "Allah'ım! Ben onlardan usandım, onlar da benden usandılar. Ben onlardan bıktım, onlar da benden bıktılar. Onların yerine bana daha hayırlı olanı ver. Benim yerime de onlara daha kötü olanını ver." (Nehc'ül- Beâağa, Hutbe: 25).
İmam (a.s), ümmeti, hakkı desteklememelerinin, hak çağrısına icabet etmeyi ağırdan almalarının sonucu olarak kendilerini bekleyen karanlık bir geleceğe ve sayısız acılara karşı uyarmıştı. Onlara şöyle demişti:
"Bilin ki, benden sonra bir bütün olarak sizi saran bir zillet yaşayacaksınız, alçalacaksınız. Aranıza keskin bir kılıç dalacak. Zalimler aranızda kötü bir tutum izleyecekler; birliğinizi dağıtacak, gözlerinizi ağlar bırakacaklar. Yoksulluk evlerinize girecek. Çok geçmeden, beni görüp de bana yardım etmiş olmayı temenni edeceksiniz. Çok yakında size söylediklerimin hak olduğunu göreceksiniz." (Ensab'ul-Eşraf 1/200; Nehc'ül-Belâğa, Hikmetli Sözler: 58).