Aylardır Atlantik ötesinden estirilen yaban rüzgarları ile etekleri doldurulan Tayyip Erdoğan partisini kurdu.
Kuruluştan önce erken doğum sancıları çekerken verdiği ilk zayiatla yani Meral Akşener'in "bu partide yeni bir şey yok" deyip ayrılması ile rüzgarı kesilen, Erdoğan'ı şişiren medyanın da yolsuzluk tartışmaları ile iğneyi saplaması hayli sıkıntıya sokmuştu.
Erdoğan, yalancı medyanın huyunu hala öğrenmemişti. Mütareke medyası kendi putunu kendi yapar acıkınca da yerdi.
Ama başlangıçta medyanın yalan rüzgarı da kendinden yana olduğu için Erdoğan iyice havaya girmişti. Gerçi Erdoğan medyadan hala ümitli olmalı ki partisinin tanıtım konuşmasında, kendisini sorgulayan medyanın görüşlerine değer verdiğini, ama sorularının zamansız olduğunu ifade ediyordu.
Demek ki Erdoğan ile medya arasındaki kavga kayıkçı kavasıydı.
Çünkü aralarındaki ilişki utangaç liseli aşıkların uzaktan uzağa birbirine laf atıp yakınlaşma çabası olarak dikkat çekiyordu.
Erdoğan, ismi Adalet ve Kalkınma olan, sembolü Ampul olan partisinin ve dolayısıyla kendisinin görüşlerini açıkladı dün.
Bütün medya canlı yayın organlarını seferber etmişti Erdoğan'ın konuşmasını yaptığı otele.
Ama dağ fare doğurmuştu.
Aylardır yelkenleri şişirilen Erdoğan dersini çalışmamıştı. Yelkenler iyiydi ama geminin motoru çalışmamıştı.
Duygusal ajitasyonlarla, yoksulluk ve fakirlik edebiyatıyla süslü konuşmasında çare yoktu, çözüm yoktu.
"Dilsiz değiliz, söyleyecek çok sözümüz var" diyen Erdoğan'ın dilinin bağı çözülmüştü ama, sadra şifa bir tek cümle çıkmamıştı ağzından.
"Eşsiz hırsımız" ifadesi ile yetersiz olsa bile iktidar uğruna taşıdığı hırsı ele vermişti.
"Realitelere uygun siyaset" derken bu eşsiz hırs uğruna vermeyeceğimiz taviz yok der gibiydi.
Ülkemiz yanıyor. Millet yeni oluşuma bakıyordu. Ama görüldü ki yeni oluşum da tavana bakıyordu. Tavana, yani Avrupa'ya. Erdoğan'ın en ısrarlı cümlesi, "Global gerçekleri dikkate alıyor ve AB'ne evet diyoruz" ifadesiydi.
"Yoksulluk ve yoksunluk yüzünden Avrupa'ya göçe zorlanan vatandaşın, Avrupa Birliğini ayağına getiriyoruz" derken sömürge valisini andırıyordu.
İngiliz sömürge valileri de Hindistan'ı işgal ederken medeniyet getireceklerini vaad etmişti.
Erdoğan'ın bütün vizyonu Derviş'in Mesut Yılmaz'ın taklidini yapmak.
Aslı varken taklidine ne hacet. Baksanıza AB konusunda askerle-devletle kavgayı göze alan Yılmaz var. Yılmaz bu kararlılığına rağmen Türkiye'yi AB'ye sokamıyorsa, Erdoğan bu uysal haliyle mi sokacak?
Vah Tayyip vah... Ne onulmaz bir hastalığa tutulmuş.
Erdoğan'ın ekonomik krize çözüm sadedinde bir cümlesini duymadık. Çöp toplayan çocuk edebiyatı sıktı artık.
Çözümünüz ne, projeleriniz var mı var mı? Bırakın duygusal tiradları da onları konuşun!
Finans krizine çözüm için sağdan soldan devşirdiği melez kadrosunun kafa karışıklığını yansıtan şu cümlesi ibretlikti:
"Enflasyon, faiz oranı, döviz kuru ve diğer parasal değişkenlerin reel ve nispi dengelerinin, fırsat maliyetlerini yansıtacak göstergeler olması için gerekli ortam hazırlanacaktır. Böylece ekonomik birimlerin dinamizmi ve rekabet kabiliyeti artırılacaktır. Bu şekilde ekonomik birimlerin karar alma ve uygulama süreçlerinde dinamizm ve rekabetçi eğilimlerin artmasına imkan sağlanacaktır."
Bu cümleden bir şey anlayan varsa beri gelsin.
Tayyip Erdoğan'ın partisinin amblemi AMPUL. Ama görüyorsunuz.
Ampul ışık vermiyor. İlk düğmeye dokunuşta kısa devre yaptı.
Kablolar, pardon kadrolar birbirine dolanmış olmalı.
Karışık bir kadronun kafası karışık beyinlerinden çıkan bu cümlelerin içinden çıkamayan Tayyip duygusal tiratlar çizerek bol umut dağıttı.
Ama Türkiye hazırlıksız, uyumsuz, kafası karışık kadro ve liderleri değil, arı, duru, çözümü, tezi olan heybesi proje dolu, hayat dolu gerçek bir liderin etrafında kenetlenen Milli Oluşu bekliyor.
Milletimizin bekleyişi sürecek. Bu sefer acele etmeyecek. Medyanın dolduruşuna gelmeyecek.
Kuruluştan önce erken doğum sancıları çekerken verdiği ilk zayiatla yani Meral Akşener'in "bu partide yeni bir şey yok" deyip ayrılması ile rüzgarı kesilen, Erdoğan'ı şişiren medyanın da yolsuzluk tartışmaları ile iğneyi saplaması hayli sıkıntıya sokmuştu.
Erdoğan, yalancı medyanın huyunu hala öğrenmemişti. Mütareke medyası kendi putunu kendi yapar acıkınca da yerdi.
Ama başlangıçta medyanın yalan rüzgarı da kendinden yana olduğu için Erdoğan iyice havaya girmişti. Gerçi Erdoğan medyadan hala ümitli olmalı ki partisinin tanıtım konuşmasında, kendisini sorgulayan medyanın görüşlerine değer verdiğini, ama sorularının zamansız olduğunu ifade ediyordu.
Demek ki Erdoğan ile medya arasındaki kavga kayıkçı kavasıydı.
Çünkü aralarındaki ilişki utangaç liseli aşıkların uzaktan uzağa birbirine laf atıp yakınlaşma çabası olarak dikkat çekiyordu.
Erdoğan, ismi Adalet ve Kalkınma olan, sembolü Ampul olan partisinin ve dolayısıyla kendisinin görüşlerini açıkladı dün.
Bütün medya canlı yayın organlarını seferber etmişti Erdoğan'ın konuşmasını yaptığı otele.
Ama dağ fare doğurmuştu.
Aylardır yelkenleri şişirilen Erdoğan dersini çalışmamıştı. Yelkenler iyiydi ama geminin motoru çalışmamıştı.
Duygusal ajitasyonlarla, yoksulluk ve fakirlik edebiyatıyla süslü konuşmasında çare yoktu, çözüm yoktu.
"Dilsiz değiliz, söyleyecek çok sözümüz var" diyen Erdoğan'ın dilinin bağı çözülmüştü ama, sadra şifa bir tek cümle çıkmamıştı ağzından.
"Eşsiz hırsımız" ifadesi ile yetersiz olsa bile iktidar uğruna taşıdığı hırsı ele vermişti.
"Realitelere uygun siyaset" derken bu eşsiz hırs uğruna vermeyeceğimiz taviz yok der gibiydi.
Ülkemiz yanıyor. Millet yeni oluşuma bakıyordu. Ama görüldü ki yeni oluşum da tavana bakıyordu. Tavana, yani Avrupa'ya. Erdoğan'ın en ısrarlı cümlesi, "Global gerçekleri dikkate alıyor ve AB'ne evet diyoruz" ifadesiydi.
"Yoksulluk ve yoksunluk yüzünden Avrupa'ya göçe zorlanan vatandaşın, Avrupa Birliğini ayağına getiriyoruz" derken sömürge valisini andırıyordu.
İngiliz sömürge valileri de Hindistan'ı işgal ederken medeniyet getireceklerini vaad etmişti.
Erdoğan'ın bütün vizyonu Derviş'in Mesut Yılmaz'ın taklidini yapmak.
Aslı varken taklidine ne hacet. Baksanıza AB konusunda askerle-devletle kavgayı göze alan Yılmaz var. Yılmaz bu kararlılığına rağmen Türkiye'yi AB'ye sokamıyorsa, Erdoğan bu uysal haliyle mi sokacak?
Vah Tayyip vah... Ne onulmaz bir hastalığa tutulmuş.
Erdoğan'ın ekonomik krize çözüm sadedinde bir cümlesini duymadık. Çöp toplayan çocuk edebiyatı sıktı artık.
Çözümünüz ne, projeleriniz var mı var mı? Bırakın duygusal tiradları da onları konuşun!
Finans krizine çözüm için sağdan soldan devşirdiği melez kadrosunun kafa karışıklığını yansıtan şu cümlesi ibretlikti:
"Enflasyon, faiz oranı, döviz kuru ve diğer parasal değişkenlerin reel ve nispi dengelerinin, fırsat maliyetlerini yansıtacak göstergeler olması için gerekli ortam hazırlanacaktır. Böylece ekonomik birimlerin dinamizmi ve rekabet kabiliyeti artırılacaktır. Bu şekilde ekonomik birimlerin karar alma ve uygulama süreçlerinde dinamizm ve rekabetçi eğilimlerin artmasına imkan sağlanacaktır."
Bu cümleden bir şey anlayan varsa beri gelsin.
Tayyip Erdoğan'ın partisinin amblemi AMPUL. Ama görüyorsunuz.
Ampul ışık vermiyor. İlk düğmeye dokunuşta kısa devre yaptı.
Kablolar, pardon kadrolar birbirine dolanmış olmalı.
Karışık bir kadronun kafası karışık beyinlerinden çıkan bu cümlelerin içinden çıkamayan Tayyip duygusal tiratlar çizerek bol umut dağıttı.
Ama Türkiye hazırlıksız, uyumsuz, kafası karışık kadro ve liderleri değil, arı, duru, çözümü, tezi olan heybesi proje dolu, hayat dolu gerçek bir liderin etrafında kenetlenen Milli Oluşu bekliyor.
Milletimizin bekleyişi sürecek. Bu sefer acele etmeyecek. Medyanın dolduruşuna gelmeyecek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014