Sufle (sofa) güneşe karşı bir gölgelik. Sayeban...
Suffe Ashabı:
Sadece ilimle uğraşırlar.
Daima Resul-i Ekrem'in (sav) refakatinde bulunurlar.
Bunlar evlendi mi, arkadaşlarından ayrılırlar.
Geçimlerini temin için yakacak toplarlar, satarlar ve yiyeceklerini alırlar.
Gecelerini ibadetle ve Kur'an okumakla geçirirlerdi.
Sayıları 400 kadardı.
Baraka suresi 273. Ayet-i Kerime Ashab-ı Suffe hakkında nazil olmuştur; şöyle buyrulur:
"(Sadakalarınızı) şu fakirlere (verin ki), Allah yolunda kapanıp kalmışlardır. Yeryüzünde gezip dolaşamazlar. Bilmeyen, utangaçlıklarından dolayı onları zengin sanır. Onları simalarından tanırsın. Yüzsüzlük edip, insanlardan istemezler. Yaptığınız hayırları muhakkak Allah bilir".
Suffe Ashabı; mallarını, mülklerini, ailelerini ve bütün varlıklarını Mekke'de bırakıp Allah yolunda Medine'ye göç etmiş kimselerdir. Bunların Medine'de ne evleri, ne de akrabaları vardı.
İbn-i Abbas'tan rivayet ediliyor: Bir gün Resulullah (s.a.v) Ashab-ı Suffe'nin yanına vardı, üzerlerinde durdu, onların fakrını, gayretlerini, kalplerinin temizliğini gördü ve: "Size müjdeler olsun ey Ashab-ı Suffe! Ümmetimden bir kimse sizin şu durumunuzda olsa da bu duruma razı olarak bana kavuşsa, o kimse Cennette benim arkadaşlarımdır" buyurdu. Bu Ayet-i Celile, işte bu fakir muhacirler hakkında nazil oldu. Ve sadakalarının ilk önce bunlara verilmesi lazım geldiği bu Ayet-i Celile ile ümmet-i Muhammed'e bildirildi.
Elmalılı merhum, bu ayetin tefsirinde:
"Allah rızası için düşmana karşı nöbet bekleyen veya Allah rızası için medreselerde dirsek çürüten veya Allah rızası için kamu hizmetine kendini vakfeden ve bu haller içinde mal ve mülkü yok, muhtaç olmakla beraber, nafakasını veya gücü kazanmaya vakit bulamayan veya gücü yetişemeyen Mü'minlerin fakirleri, bu ayetin hükmü içinde yer almaktadırlar. Bunlar infak ve sadakaların en güzel harcama yerini oluştururlar".
Ashab-ı Suffe, Ensardan ve başka yerlerden gelen hediyelerle geçinirlerken bu hamiyetli topluluğun tek gayesi, mescide devam edip Allah Rasulünden ilim öğrenmektir.
Allah Resulün'den, nazil olan ayetleri ezberlerler, Alah Rasulü'nün tatbikatını öğrenirlerdi. Ondan, sukutlarını bakışlarını, yakınen takip eder, sözlerini ezberlerlerdi. Ashab-ı Sufle ilk İslam mektebinin ilk muallimleriydiler. Gerek Medine'de ve gerekse dışarıda öğretmenlik yaparlar, din hükümleri öğretirlerdi.
Allah'ın Rasulu, bir tarafa bir seriyye ve bir kavme bir müfreze göndereceği zaman Ashab-ı Suffe'den gönderir, bir kavme dini öğretecekleri yine Ashab-ı Suffe'den seçip gönderirdi. Dünya malı olarak bir iğnesi dahi bulunmayan Ashab-ı Suffe bu kahraman topluluk, bir savaş ve bir sefer vukuunda yalın ayak, başı açık, elinde kılınç, çöllere koşardı. Medh ve senalarına kelime bulmaktan aciz kaldığım bu hamaset örneği ve şecaat numunesi zümreden bazıları şehit düştükleri zaman kefenleri "izhir" otu olurdu.
Onların biricik gayeleri İslam dininin yükselmesini temin ve İslam dininin yayılmasını sağlamaktı...
Yoksulluk yüzünden, bazı uzak seferlere iştirak edemedikleri zaman teessürlerinden Allah'ın Rasulünden göz yaşları dökerek ayrılırlardı". (Eshab-ı Nuzul'den H. Tahsin Emiroğlu).
Ayet-i Kerime doğrultusunda bu ince yürekli gönül yıldızlarının methedilen ahlakı ile alakalı yine Rasulullah Efendimizin bir hadis-i şerifini bilelim:"Bir kimse bir dilenme yolu bulursa Allah ona bir yokluk kapısı açar. Bir kimse kendini zengin bulursa (gönlü tok olursa) Allah onu zenginleştirir. Her kim de, iffetli olmaya çalışır, istemekten sakınırsa, Allah ona iffet verir. Her birinizin bir ip alıp, odun getirerek bir miktar hurmaya satması, insanlara dilencilik etmesinden çok daha hayırlıdır" (Tirmizi)
Suffe Ashabı:
Sadece ilimle uğraşırlar.
Daima Resul-i Ekrem'in (sav) refakatinde bulunurlar.
Bunlar evlendi mi, arkadaşlarından ayrılırlar.
Geçimlerini temin için yakacak toplarlar, satarlar ve yiyeceklerini alırlar.
Gecelerini ibadetle ve Kur'an okumakla geçirirlerdi.
Sayıları 400 kadardı.
Baraka suresi 273. Ayet-i Kerime Ashab-ı Suffe hakkında nazil olmuştur; şöyle buyrulur:
"(Sadakalarınızı) şu fakirlere (verin ki), Allah yolunda kapanıp kalmışlardır. Yeryüzünde gezip dolaşamazlar. Bilmeyen, utangaçlıklarından dolayı onları zengin sanır. Onları simalarından tanırsın. Yüzsüzlük edip, insanlardan istemezler. Yaptığınız hayırları muhakkak Allah bilir".
Suffe Ashabı; mallarını, mülklerini, ailelerini ve bütün varlıklarını Mekke'de bırakıp Allah yolunda Medine'ye göç etmiş kimselerdir. Bunların Medine'de ne evleri, ne de akrabaları vardı.
İbn-i Abbas'tan rivayet ediliyor: Bir gün Resulullah (s.a.v) Ashab-ı Suffe'nin yanına vardı, üzerlerinde durdu, onların fakrını, gayretlerini, kalplerinin temizliğini gördü ve: "Size müjdeler olsun ey Ashab-ı Suffe! Ümmetimden bir kimse sizin şu durumunuzda olsa da bu duruma razı olarak bana kavuşsa, o kimse Cennette benim arkadaşlarımdır" buyurdu. Bu Ayet-i Celile, işte bu fakir muhacirler hakkında nazil oldu. Ve sadakalarının ilk önce bunlara verilmesi lazım geldiği bu Ayet-i Celile ile ümmet-i Muhammed'e bildirildi.
Elmalılı merhum, bu ayetin tefsirinde:
"Allah rızası için düşmana karşı nöbet bekleyen veya Allah rızası için medreselerde dirsek çürüten veya Allah rızası için kamu hizmetine kendini vakfeden ve bu haller içinde mal ve mülkü yok, muhtaç olmakla beraber, nafakasını veya gücü kazanmaya vakit bulamayan veya gücü yetişemeyen Mü'minlerin fakirleri, bu ayetin hükmü içinde yer almaktadırlar. Bunlar infak ve sadakaların en güzel harcama yerini oluştururlar".
Ashab-ı Suffe, Ensardan ve başka yerlerden gelen hediyelerle geçinirlerken bu hamiyetli topluluğun tek gayesi, mescide devam edip Allah Rasulünden ilim öğrenmektir.
Allah Resulün'den, nazil olan ayetleri ezberlerler, Alah Rasulü'nün tatbikatını öğrenirlerdi. Ondan, sukutlarını bakışlarını, yakınen takip eder, sözlerini ezberlerlerdi. Ashab-ı Sufle ilk İslam mektebinin ilk muallimleriydiler. Gerek Medine'de ve gerekse dışarıda öğretmenlik yaparlar, din hükümleri öğretirlerdi.
Allah'ın Rasulu, bir tarafa bir seriyye ve bir kavme bir müfreze göndereceği zaman Ashab-ı Suffe'den gönderir, bir kavme dini öğretecekleri yine Ashab-ı Suffe'den seçip gönderirdi. Dünya malı olarak bir iğnesi dahi bulunmayan Ashab-ı Suffe bu kahraman topluluk, bir savaş ve bir sefer vukuunda yalın ayak, başı açık, elinde kılınç, çöllere koşardı. Medh ve senalarına kelime bulmaktan aciz kaldığım bu hamaset örneği ve şecaat numunesi zümreden bazıları şehit düştükleri zaman kefenleri "izhir" otu olurdu.
Onların biricik gayeleri İslam dininin yükselmesini temin ve İslam dininin yayılmasını sağlamaktı...
Yoksulluk yüzünden, bazı uzak seferlere iştirak edemedikleri zaman teessürlerinden Allah'ın Rasulünden göz yaşları dökerek ayrılırlardı". (Eshab-ı Nuzul'den H. Tahsin Emiroğlu).
Ayet-i Kerime doğrultusunda bu ince yürekli gönül yıldızlarının methedilen ahlakı ile alakalı yine Rasulullah Efendimizin bir hadis-i şerifini bilelim:"Bir kimse bir dilenme yolu bulursa Allah ona bir yokluk kapısı açar. Bir kimse kendini zengin bulursa (gönlü tok olursa) Allah onu zenginleştirir. Her kim de, iffetli olmaya çalışır, istemekten sakınırsa, Allah ona iffet verir. Her birinizin bir ip alıp, odun getirerek bir miktar hurmaya satması, insanlara dilencilik etmesinden çok daha hayırlıdır" (Tirmizi)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021