Celal Mısır hocamın vefatının ardından 27 yıl geçmiş. Halbuki onunla yaşadığım gençlik yılları hep taze, hep diri. O bize haliyle, tavrıyla, sohbetleriyle iyi bir insan olmak için, iyi insanlarla düşüp kalkmamız gerektiğini söylerdi. Bunun adresinin de Prof. Dr. Haydar Baş olduğunu yediden yetmişe hepimize öğretmişti. Hem de çok güzel öğretmişti. Çünkü o da bunu yaşayarak biliyordu.
Bir gün Celal hocama sordum; "Hocam bu güzel halleri nasıl kazandınız?" O da demişti ki; "Oğlum bizde bir şey yok. Bizi kıymetlendiren Usta'da ne varsa var. Yoksa ben de sıradan bir insan olurdum. 70'li yılların başında Haydar hocam beni Ortahisar'da bir kahvede otururken buldu. Tabi o yıllarda ben genç bir öğretmenim. Kimsede olmayan Harley motorum var. Havalı, yakışıklı, ailenin tek oğlu bir delikanlıydım. Nereden duymuşlarsa Baki Bektaş hocayla birlikte Haydar Baş hocam yanıma geldiler. Bir iki kelamdan sonra, Haydar hocam genç birisi ama beni çok etkiledi, kendisine kanım çok ısındı. Hemen orada lafı uzatmadan dedi ki, 'Celal hoca benim bir davam var. Benimle beraber olmanı istiyorum, ne dersin?' Ben de 'seninle olurum tamam' dedim. Ve Haydar hocamın sayesinde, onun davasının bir neferi olarak, hiç ayrılmadan, hep yanında oldum. O'da bizlerin bu güzel halleri kazanıp, yaşamamızı sağladı çok şükür."
Celal hocam hep bize "Oğlum Haydar hocamla insanlar arasında köprü vazifesi görelim. O çok kıymetli, ulu bir insan. İnsanlar ondan bizim sayemizde istifade ederlerse bu hem o insanlar, hem de bizim için çok güzel bir kazanç olur." Bunu kendisine dava edinmişti. Yıllarca birlikte olduk, sohbetlerde bulunduk. Ben çok sorular sorardım, Celal hocam da hiç üşenmeden bu vesileyle bizimle sohbetler ederdi. Bir arkadaş gibi gençlere davranırdı. Yanından ayırmazdı, iş buyurmaz, olacak olan işi birlikte yapardı. Prof Dr Haydar Baş hocamıza yakın olmasına rağmen, yanına gitmek için "Haydar hocama gidin de sizin vesilenizle ben de onun sohbetinde olayım" derdi.
Ona bir görev verildiği zaman en titiz bir şekilde severek işini yapardı. Paylaşmayı çok severdi. Kendisinin bir arabası vardı 109 lacivert Kartal herkes onu kendi arabasıymış gibi kullanırdı. Bir faaliyet olduğunda maddi manevi ilk O gönülden katkıda bulunurdu ve bu haliyle bizleri teşvik ederdi. Çocukların Celal dedesiydi o. Yaşça başça büyüğümüz olmasına rağmen bize hep alçak gönüllü bir arkadaş gibi hissettirirdi. "En iyi arkadaşlar birbirini tanır. Eksiğini, yanlışını, güzelini bilir. Hocamızdan duydum Peygamberimizin sünnetidir, haydi birbirimizin irşadı, ikazı için eksiğimizi gediğimizi gerçek dostlar olarak söyleyelim" derdi. Bunu sıkça yaparak bizim yetişmemize vesile olurdu.
Yıllarca Prof Dr Haydar Baş hocamın tensibiyle Celal hocamın yanında yardımcısı oldum. Arkadaşlar beni görünce Celal hocam gelmiş her halde derdi. İcmal dergisi yayın hayatına başlamadan öncesinde ve sonrasında birlikte çok güzel anlarımız, çalışmalarımız, seyahatlerimiz oldu. Trabzon'dan Celal hocamla birlikte çıkardık. Çoğu zaman İsmail Topcu hoca şoförümüz olurdu. Birlikte Gümüşhane üzerinden başlar doğu ve güneydoğu illerine, dönüşte Karadeniz illerine uğrar arkadaşlarla görüşmeler, çalışmalar, sohbetler yapardık. "Oğlum bizim insanımız kurmalı saat gibidir, zamanında kurmazsan durur, çalışmaz. Haydar hocamız bize bu görevi verdi. Aylık yaptığımız bu seyahatlerde bunu yapıyoruz. Bunu yapmazsak bizim de saatimiz durur derdi.
"Prof Dr Haydar Baş hocamızın yanında olmak sayesinde çok hayırlı çalışmalar içinde olduk. Gençler şunu iyi bilelim ki; Haydar hocamız bize değerli olduğumuzu hissettirdi. Bizlerle gece gündüz ilgilendi, oturdu kalktı, yedirdi içirdi, sohbetler etti, her birimizin dertleriyle ilgilendi vb bizlere kıymet verip her birimize değerli olduğumuzu hissettirdi. Bizlerde mutlaka etrafımızdaki insanlarla böyle samimi bir şekilde ilgilenip, insanlara değerli olduklarını hissettirirsek onları Hak adına kazanırız." derdi.
Celal hocamla ilgili çok şey söylenebilir. Anlatmaya kalksak yazılara, sohbetlere sığmaz. Çünkü hayatını Prof Dr Haydar Baş hocamızın yanında Allah benden razı olsun diye bir Alp Eren olarak yaşadı. İbadetlere ihlas ile düşkünlüğünün yanında, hayatın 7/24 her anını ibadet şuuru içinde yaşamak onun biricik hayat anlayışıydı. Bu haliyle yurtiçinde yurtdışında çok insanlara vesile oldu. Türk örf, adet, gelenek ve göreneklerine vatana, millete ve İslam'a hizmetlerde bulundu. Son Almanya'da bulunduğu sırada Prof. Dr. Haydar Baş hocamız kendisine bir mektup yazdı. Sonunda da "Celal hoca ben senden razıyım çalışmalarından razıyım Allah da senden razı olsun" diye yazdı. Yanındaki Osman Aslanoğlu'na gözü mutluluktan yaşlı bir şekilde "bu mektubu ben ölünce kefenimin içine korsun" diye vasiyet etti. Öylede yapıldı ne mutlu.
Celal hocamız 70'li yılların başında muhterem Üstadımız Haydar Baş hocasına verdiği sözü tuttu. Onun davasında çağdaş Alperen misali "sarp kayalıklarda güller yetiştiren Adam" olarak son nefesini iman-ı kamille verdi. Onu candan dostları olarak her zaman örnek ahlakını, iman dolu hayatını, güzel anılarla, özlemle, rahmetle anıyoruz.
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023
- Cumhuriyetimizin 100. yılı / 01.11.2023
- Onsuz onunla olmak / 14.04.2023