‘Allah, telaffuz etmeksizin konuşur’
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, dil ve ağız olmaksızın haber verir, kulak delikleri olmaksızın işitir, telaffuz etmeksizin konuşur ve hafıza olmaksızın ezberler. Olmasını irade ettiği her şeye 'ol' der ve o da oluverir"
18.11.2020 23:50:00





H. OKAN EGESEL
Kur'an'da şöyle buyurulur: "Peygamberlerden bir kısmını daha önce sana anlatmış, bir kısmını da anlatmamıştık ve Allah, Mûsa'ya gerçekten hitab etmişti."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, Hz. Musa'ya söyleyeceğini söylemiş, azametli ayetlerini kendisine göstermiştir. Ama bir uzuvla, aletle, konuşma ve dille değil."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, Hz. Musa ile hiçbir endam, araç, dudak ve dil olmaksızın konuşmuştur."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, dil ve ağız olmaksızın haber verir, kulak delikleri olmaksızın işitir, telaffuz etmeksizin konuşur ve hafıza olmaksızın ezberler. Olmasını irade ettiği her şeye 'ol' der ve o da oluverir.
Ama O'nun bu deyişi kulak zarına çarpan bir sesle veya duyulan bir nidayla değil. Münezzeh olan Allah'ın sözü, kendisini icad ettiği, mücessem kıldığı ve önceden var olmayan fiilidir. Zira eğer (fiili de) kadim ve ezeli olsaydı, ikinci ilah olurdu."
İmam Rıza (a.s), kendisine, "Eğer peygamberler masumsa nasıl olur da Kelimullah Hz. Musa, Allah-u Teâlâ'nın görülemeyeceğini bilemedi ve Ondan böyle bir talepte bulundu?" diye soran Memun'a cevap olarak şöyle buyurmuştur: "Kelimullah Musa b. İmran (a.s), Allah'ın gözle görülmekten çok daha yüce olduğunu biliyordu. Ama Aziz ve Celil olan Allah onunla konuşunca ve kendisine mukarreb (yakın) kılınca kavminin yanına geri döndü ve Aziz ve Celil olan Allah'ın, kendisiyle konuştuğunu, kendisine yakın kıldığını ve O'nunla fısıldaştığını bildirdi.
Kavmi ona şöyle dedi: 'Biz de senin gibi Allah'ın sözlerini işitmedikçe asla senin sözlerine inanmayacağız.'
Sonra Musa onları Sina dağına doğru götürdü, onları dağın eteklerinde bıraktı. Kendisi dağın zirvesine çıktı. Allah Tebarek ve Teâlâ'dan kendisiyle konuşmasını ve konuşmasını o topluluğa işittirmesini istedi. Adı yüce olan Allah, Musa (a.s) ile konuştu. İnsanlar yukarıdan, aşağıdan, sağdan, soldan, önden ve arkadan (altı yönden) O'nun sözünü işittiler. Zira Aziz ve Celil olan Allah konuşmasını bir ağaçta vücuda getirdi, sonra onu her taraftan işitecekleri bir şekilde etrafa dağıttı."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her zamanda ve fetret dönemlerinde, büyük nimetler sahibi Allah'ın, fikirlerine ve akıllarına ilham ettiği, akıl ve düşünceleriyle konuştuğu kullar var olmuştur." (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
Kur'an'da şöyle buyurulur: "Peygamberlerden bir kısmını daha önce sana anlatmış, bir kısmını da anlatmamıştık ve Allah, Mûsa'ya gerçekten hitab etmişti."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, Hz. Musa'ya söyleyeceğini söylemiş, azametli ayetlerini kendisine göstermiştir. Ama bir uzuvla, aletle, konuşma ve dille değil."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, Hz. Musa ile hiçbir endam, araç, dudak ve dil olmaksızın konuşmuştur."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, dil ve ağız olmaksızın haber verir, kulak delikleri olmaksızın işitir, telaffuz etmeksizin konuşur ve hafıza olmaksızın ezberler. Olmasını irade ettiği her şeye 'ol' der ve o da oluverir.
Ama O'nun bu deyişi kulak zarına çarpan bir sesle veya duyulan bir nidayla değil. Münezzeh olan Allah'ın sözü, kendisini icad ettiği, mücessem kıldığı ve önceden var olmayan fiilidir. Zira eğer (fiili de) kadim ve ezeli olsaydı, ikinci ilah olurdu."
İmam Rıza (a.s), kendisine, "Eğer peygamberler masumsa nasıl olur da Kelimullah Hz. Musa, Allah-u Teâlâ'nın görülemeyeceğini bilemedi ve Ondan böyle bir talepte bulundu?" diye soran Memun'a cevap olarak şöyle buyurmuştur: "Kelimullah Musa b. İmran (a.s), Allah'ın gözle görülmekten çok daha yüce olduğunu biliyordu. Ama Aziz ve Celil olan Allah onunla konuşunca ve kendisine mukarreb (yakın) kılınca kavminin yanına geri döndü ve Aziz ve Celil olan Allah'ın, kendisiyle konuştuğunu, kendisine yakın kıldığını ve O'nunla fısıldaştığını bildirdi.
Kavmi ona şöyle dedi: 'Biz de senin gibi Allah'ın sözlerini işitmedikçe asla senin sözlerine inanmayacağız.'
Sonra Musa onları Sina dağına doğru götürdü, onları dağın eteklerinde bıraktı. Kendisi dağın zirvesine çıktı. Allah Tebarek ve Teâlâ'dan kendisiyle konuşmasını ve konuşmasını o topluluğa işittirmesini istedi. Adı yüce olan Allah, Musa (a.s) ile konuştu. İnsanlar yukarıdan, aşağıdan, sağdan, soldan, önden ve arkadan (altı yönden) O'nun sözünü işittiler. Zira Aziz ve Celil olan Allah konuşmasını bir ağaçta vücuda getirdi, sonra onu her taraftan işitecekleri bir şekilde etrafa dağıttı."
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her zamanda ve fetret dönemlerinde, büyük nimetler sahibi Allah'ın, fikirlerine ve akıllarına ilham ettiği, akıl ve düşünceleriyle konuştuğu kullar var olmuştur." (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.