Alın verin, ekonomiye can verin ama Prof. Dr. Haydar Baş'ın hakkını da teslim edin!

Türkiye Reklam Konseyi'nin öncülüğünde, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın himayesinde son birkaç haftadır televizyon kanallarında yayınlanan, simitçi, oyuncakçı, çiçekçi rolünde ünlü isimlerin yer aldığı reklam filmini izlemişsinizdir. Akın Öngör ve Meliha Okur'un da yer aldığı bu reklam filminde Merkez Bankası eski Başkanı Yaman Törüner'in oyuncakçı olarak rol aldığı bölümde, oyuncakçı Törüner reklam filminin "ana mesajını" şu cümlelerle veriyor: "Bu oyuncaklar sadece çocukları değil, ekonomiyi de sevindirir. Çünkü oyuncak satıldıkça, oyuncakçı eve ekmek götürür. Ekmek yapmak için ocağı tüttükçe fırıncı kazanır. Unu üreten de, buğdayı üreten de kazanır. Sonuçta tüm ocaklar tüter, ülke kazanır. Krizin kalan son etkileri de ortadan kalkar. Yüzü gülen bir ekonomi için, gelin siz de bir oyuncak alın. Alın, verin ekonomiye can verin!"

Günaydın, günaydın, günaydın!Bu reklam filmini ilk izlediğimde, çok samimi olarak ifade etmek isterim ki, içimden geçen ilk kelime, neredeyse bağırırcasına kocaman bir GÜNAYDIN idi!Günaydın sayın Yaman Törüner!(oyuncakçı)Günaydın sayın Meliha Okur! (çiçekçi)Günaydın sayın Akın Öngör! (simitçi)Günaydın sayın Ali Babacan! (destekçi ve organizatör)Günaydın sayın Başbakan! (esas oğlan)Sevinelim mi, üzülelim mi belli değil. Çünkü 5 uluslar arası kongre ile, yüzü aşkın ülkeden, yüzlerce ilim adamı tarafından onaylanmakla kalmayıp, ayakta alkışlanan Milli Ekonomi Modeli tezinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın on yıllardır üzerine basa basa vurguladığı, söylemekten dilinde tüy bittiği tez, eksikleriyle de olsa televizyon reklamlarında yayınlanmaya başlamıştı. Prof. Dr. Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli'nde bu uykucu kadronun daha yeni fark edebildiği bu önemli gerçeği, "tüketim eksenli analiz" ile bütün matematik formülasyonuyla, bütün ilmi altyapısıyla ve her türlü sosyal denklemi hesaplanmış, analiz edilmiş haliyle yıllar önce ortaya koymuştu.

Oyuncak alalım ama hangi parayla?Tabi Haydar hoca, kopya çeken öğrenci misali, cevabın kıyısından köşesinde kaçamak bakışlarla istifade etmeye çalışan bu arkadaşlar gibi değil, bütün yönleriyle bu tüketim silsilesinin nasıl harekete geçirilebileceğini de tezinde yazıyor. Bu arkadaşlar kopya çekme mantığını bir tarafa bırakıp, bütün Türkiye ve hatta dünyaya malolmuş olan Milli Ekonomi Modeli kitabına göz atma zahmetinde bulunsalar çok daha iyi görecekler ki, Haydar hoca bu tüketim sisteminin ekonomiyi nasıl harekete geçireceğini ayrıntılarıyla ortaya koymuş. "Alın, verin ekonomiye can verin" derken, bu arkadaşların eksik bıraktığı nokta şu: Hangi parayla?Cebinde evine götürecek ekmek parası olmayan vatandaş, hangi parayla oyuncak, hangi parayla çiçek alacak? Simit alabilir ama o da ekonomiye katkıda bulunmak için değil, açlıktan ölmemek için!Ama Haydar hoca, Milli Ekonomi Modeli'nde önce vatandaşın cebine para koyuyor, sonra da o parayı harcatarak ekonomiye can verdiriyor. Prof. Dr. Haydar Baş'ın damarda dolaşan kana benzettiği piyasada dolaşan para arttıkça ekonomi tıkır tıkır işlemeye, ülke ve millet de büyümeye başlıyor. İşte bu denklemi hayata geçirdiğinde Türkiye'nin ulaşacağı nokta, bu kadronun hafsalasının alamayacağı kadar yüksek noktalara ulaştığı için, verdikleri mesajın gerçek içeriğini bile kavrayamıyorlar. Ayrıcı şunu da belirtelim ki, oyuncakçı Törüner'in ifade ettiği gibi, krizin son kalan etkileri de son bulmuyor! Çünkü bu mantıktan hareketle Türkiye'de son bulmakta olan bir kriz değil, derinleşmekte olan bir kriz var. Bu sebeple en önemli kısmı eksik olan, yani vatandaşın cebindeki para olmadan bu modelin hayata geçebilmesi mümkün değildir. Lafı çok uzatmaya gerek yok. Dünyanın uygulamaya başladığı Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmediğimiz müddetçe krizin falan son bulacağı, ülkenin feraha, huzura kavuşacağı yok.Daha ne kadar bekleyeceğiz?