Rüzgârın önünde yaprak misali oradan oraya savruluyoruz. Savrulduğumuz her yerde kafamızı taşlara vuruyoruz, vuruyoruz, bir daha vuruyoruz ama boşuna çaba? O kafalar uykusuz gecelerde gözyaşları ile sulanıp muhasebeye çekilmedikçe daralan ve artık soluk alamaz hale geldiğimiz çemberde boğulup gideceğiz.
Ülkenin umumi tablosu bu?
Oysa bizlere dikte ettirilen şey bambaşkaydı. Tüm meselenin istikrarda olduğunu söylediler. Zannediyorduk ki bir hükümetin arkasında durur, onu tek başına Hükümet, tek başına Meclis, tek başına Mahkeme yaparsak bütün sorun çözülür.
Şimdi anlıyoruz ki bu yalan ve kocaman bir yanlış!
2002'den buyana her seçimde büyüttüğümüz bu yapının sebebi olduğu manzara ortada? Nitelik yani sayısal çoğunluk tamam ama nicelik yani hükümet etme kalitesi gerçek anlamda sıfır!
Bu şartlar altında soru şu:
Bu iktidar arkasındaki kusursuz desteğe rağmen ülkeyi her anlamda sıfırın altına çekti. Niçin? 15 yıldır her seçimde artan oy oranlarına, kutsallaştırdıkları ve sonuna kadar elde ettikleri istikrara rağmen ülke niye tel tel dökülüyor?
Bu sorunun cevabı ülkenin alın yazısıdır ve en hayati sorunumuzdur!
Bu hükümetin maalesef ne ekonomiye ne dış politikaya, ne eğitime, ne teröre, ne kültüre ne de herhangi ciddi bir meseleye çözüm sadedinde söyleyebileceği orijinal fikri vardır!
Bildikleri tek şey iktidar olmaktır. Evet, bunu başarıyorlar. Kendilerini koltuklara atmasını gerçekten çok iyi biliyorlar. Ama onlar kazanırken ülke kaybediyor.
Eğer böyle olmasa mesela terör gibi bir konuda nasıl olurda elli kere ihanet çapında yanlışa imza atılır ve her defasında başa dönülebilir?
Başbakan'ın Mardin aforizmasını 'Ali yazar-Veli bozar' kıvamı dışında nasıl okuyabiliriz ki?
Eli silah tutan örgütle asla müzakere edilemeyecekmiş!
Bu tespiti nasıl okumalıyız şimdi? Bir itiraf, terör ile mücadele de yeni bir buluş, başa dönecek yeni bir yalan, hangisi doğru?
E şıkkı, hepsi doğru?
Ülkenin nerede ise yarım asırlık terör ile mücadele tecrübesini yok sayarak, terör ile bırakınız görüşmeyi aynı yatağa girip kerevete erdikten sonra şimdi kafanıza taş düşüp dünyayı yeniden keşfetmiş gibi Edison edalarında 'silahı bırakmayanla görüşmeyeceğiz' denilmesini nasıl anlayacağız?
Sayın Başbakan'a hatırlatalım:
Dünyanın hiçbir yerinde devlet terör örgütü silahı bırakmadan bırakın görüşmeyi muhatap dahi alınmaz.
Bu terörle mücadelenin ABC'sidir.
Onca cinayet çaplı yanlışın ardından ve Basra harap olduktan sonra şimdi bunun ne kıymeti harbiyesi var! Sizi kim ciddiye alır ki? Ayrıca ilk konjönktürel değişiklikte bundan da çark edeceğinizi hepimiz biliyoruz.
Alın size PYD meselesi?
Başbakan da, tüm Türkiye ve dünya biliyor ki, hükümet PYD hususunda da çark edecek! Daha doğrusu çarkın çarkından çark edecek!
Barzani ile dost ol, Irak Kürdistan'ını ellerinle kur ve büyüt, PKK ile yatağa gir (bakınız çarşaf çarşaf yayınlanan İmralı görüşme notları), Salih Müslim'i Ankara'da bir yıl evvel bağrına bas? Şimdi PYD olmaz de!
Üzgünüz ne Başbakan'ın, ne de hükümetin ciddiye alınma şansı sıfır. PYD de en sonunda Barzani gibi kırmızı halılarda karşılanacak!
Nereden biliyoruz?
Çünkü bu hükümetin dünyaya söyleyebilecek en ufak bir sözü yok. Ne terör, ne PYD, ne de ekonomi? Hiçbir zamanda olmadı. Sadece ve sadece, iktidarın yolunun Washington'dan geçeceğini biliyorlar o kadar!
Sonuç 1: Nicelik yüzde 50 değil yüzde 100'de olsa, nitelik yoksa ortaya ancak ve ancak böyle bir bozgun tablosu çıkıyor.
Sonuç 2: Niceliğe talip olanlar bugünü kazanır, niteliğe olanlar tüm zamanlarda kazanır.
Sonuç 3: Derdi ve çözümü olanların devri kaçınılmaz olarak başlayacaktır.
Ülkenin umumi tablosu bu?
Oysa bizlere dikte ettirilen şey bambaşkaydı. Tüm meselenin istikrarda olduğunu söylediler. Zannediyorduk ki bir hükümetin arkasında durur, onu tek başına Hükümet, tek başına Meclis, tek başına Mahkeme yaparsak bütün sorun çözülür.
Şimdi anlıyoruz ki bu yalan ve kocaman bir yanlış!
2002'den buyana her seçimde büyüttüğümüz bu yapının sebebi olduğu manzara ortada? Nitelik yani sayısal çoğunluk tamam ama nicelik yani hükümet etme kalitesi gerçek anlamda sıfır!
Bu şartlar altında soru şu:
Bu iktidar arkasındaki kusursuz desteğe rağmen ülkeyi her anlamda sıfırın altına çekti. Niçin? 15 yıldır her seçimde artan oy oranlarına, kutsallaştırdıkları ve sonuna kadar elde ettikleri istikrara rağmen ülke niye tel tel dökülüyor?
Bu sorunun cevabı ülkenin alın yazısıdır ve en hayati sorunumuzdur!
Bu hükümetin maalesef ne ekonomiye ne dış politikaya, ne eğitime, ne teröre, ne kültüre ne de herhangi ciddi bir meseleye çözüm sadedinde söyleyebileceği orijinal fikri vardır!
Bildikleri tek şey iktidar olmaktır. Evet, bunu başarıyorlar. Kendilerini koltuklara atmasını gerçekten çok iyi biliyorlar. Ama onlar kazanırken ülke kaybediyor.
Eğer böyle olmasa mesela terör gibi bir konuda nasıl olurda elli kere ihanet çapında yanlışa imza atılır ve her defasında başa dönülebilir?
Başbakan'ın Mardin aforizmasını 'Ali yazar-Veli bozar' kıvamı dışında nasıl okuyabiliriz ki?
Eli silah tutan örgütle asla müzakere edilemeyecekmiş!
Bu tespiti nasıl okumalıyız şimdi? Bir itiraf, terör ile mücadele de yeni bir buluş, başa dönecek yeni bir yalan, hangisi doğru?
E şıkkı, hepsi doğru?
Ülkenin nerede ise yarım asırlık terör ile mücadele tecrübesini yok sayarak, terör ile bırakınız görüşmeyi aynı yatağa girip kerevete erdikten sonra şimdi kafanıza taş düşüp dünyayı yeniden keşfetmiş gibi Edison edalarında 'silahı bırakmayanla görüşmeyeceğiz' denilmesini nasıl anlayacağız?
Sayın Başbakan'a hatırlatalım:
Dünyanın hiçbir yerinde devlet terör örgütü silahı bırakmadan bırakın görüşmeyi muhatap dahi alınmaz.
Bu terörle mücadelenin ABC'sidir.
Onca cinayet çaplı yanlışın ardından ve Basra harap olduktan sonra şimdi bunun ne kıymeti harbiyesi var! Sizi kim ciddiye alır ki? Ayrıca ilk konjönktürel değişiklikte bundan da çark edeceğinizi hepimiz biliyoruz.
Alın size PYD meselesi?
Başbakan da, tüm Türkiye ve dünya biliyor ki, hükümet PYD hususunda da çark edecek! Daha doğrusu çarkın çarkından çark edecek!
Barzani ile dost ol, Irak Kürdistan'ını ellerinle kur ve büyüt, PKK ile yatağa gir (bakınız çarşaf çarşaf yayınlanan İmralı görüşme notları), Salih Müslim'i Ankara'da bir yıl evvel bağrına bas? Şimdi PYD olmaz de!
Üzgünüz ne Başbakan'ın, ne de hükümetin ciddiye alınma şansı sıfır. PYD de en sonunda Barzani gibi kırmızı halılarda karşılanacak!
Nereden biliyoruz?
Çünkü bu hükümetin dünyaya söyleyebilecek en ufak bir sözü yok. Ne terör, ne PYD, ne de ekonomi? Hiçbir zamanda olmadı. Sadece ve sadece, iktidarın yolunun Washington'dan geçeceğini biliyorlar o kadar!
Sonuç 1: Nicelik yüzde 50 değil yüzde 100'de olsa, nitelik yoksa ortaya ancak ve ancak böyle bir bozgun tablosu çıkıyor.
Sonuç 2: Niceliğe talip olanlar bugünü kazanır, niteliğe olanlar tüm zamanlarda kazanır.
Sonuç 3: Derdi ve çözümü olanların devri kaçınılmaz olarak başlayacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021