Vaktiyle açıkgöz siyasilerden biri bir köye gitmiş, bakmış ki bu köy bir dağın
eteğinde. O dağ köyün hem güneşini kesiyor, hem havasını. Bizimki hemen kafasını çalıştırmış ve köylülere şöyle bir teklifte bulunmuş:
-Eğer beni köyünüze bir sene misafir eder ve çok iyi beslerseniz, sene sonunda ben bu dağı kaldırır başka bir yere koyarım, sizin de güneşiniz havanız açılmış olur.
Köylüler bu teklifi pek beğenmişler, her zaman böyle kudretli adam bizim köye gelmez demişler, fırsatı ganimet bilerek derhal bu teklifi kabul etmişler. Tam bir sene kuzular kesersek, tavuklar, hindiler kesersek, yoğurtlar, sütler içirerek... beslemişler. Adam iyice semirmiş, güç kuvvet kazanmış ve çok rahat bir hayat sürmüş. Bu arada sene tamam olmuş. Nihayet köylüler:
-Hadi beyefendi, biz vazifemizi elimizden geldiği kadar yaptık, sen de bize karşı olan vazifeni yap, sözünü yerine getir. Haydi dağı buradan kaldırıp başka tarafa götür ve bizi bunun engelinden kurtararak felaha kavuştur bakalım, demişler. Bunun üzerine bu açıkgöz:
-Haklısınız ben verdiğim sözü yerine getireceğim. Yalnız sizden bir ricam var. Köyün içinde ve etraf köylerde ne kadar ip urgan varsa hepsini toplayıp getirin, demiş.
Köylüler ev ev dolaşarak bütün ipleri, urganları getirmişler. İşte beyefendi geldi demişler.
-Tamam demiş. Teşekkür ederim. Şimdi bunların hepsini birbirine ekleyerek bir bütün haline getirin.
Köylüler bu emri de yerine getirmişler. Sonra bu urganlardan başta olanının ucunu tutmuş dönüp köylülere:
-Haydi bakalım öbür ucunu da tutup dağın arkasını dolaştırarak bana getirin demiş. Köylüler de:
-Hayhay beyefendi demişler ve tam üç saat tepesinin arkasından dolaştırarak diğer ucunu adamın yanına getirmişler. Bu defa:
-Onu bana verin demiş ve hamalların yaptığı gibi urganını iki ucunu birleştirerek dağa sırtını dönmüş, urganı dağı sırtlar gibi bir durum olarak, urganı omzundan aşırıp iki eliyle sımsıkı tutmuş ve köylülere:
-Haydi efendiler, el birlik dağı tutup sırtıma kaldırın! Demiş. Köylüler hep birbirlerine bakışmışlar, hayrete düşmüşler ve:
-Biz koskoca dağı senin sırtına nasıl kaldırabiliriz? Demişler. Bunun üzerine beriki açıkgöz, mağrur bir eda ile, onlara dönerek:
-Yahu! Koskoca köylü bu dağı benim sırtıma kaldıramazsa, ben yalnız başıma nasıl sırtlanıp götüreceğim? Siz önce benim sırtıma kaldırın, gerisine karışmayın, demiş. Köylüler bunu yapmaktan aciz kalınca, bu açıkgöz:
-Bakın ben sözümü yerine getirecektim. Ama siz de görüyorsunuz ki dağı benim sırtıma kaldıramadınız ve bana yardımcı olmadınız. Onun için beni suçlamaya hiçbir zaman hakkınız yoktur... diyerek, yine de haklı çıkmış.
İnsan ilişkilerinin en hassas davranış biçimlerinden birisi temkinli ve itidalli olmaktır. Fazla aşırılığa kaçmadan, olaylar karşısında aşırı duyarsız, ilgisiz, tembel de olup geri kalmadan orta yolu takip etmelidir. Bilhassa, anne-babalar, eğitimciler çocukları yetiştirirken dengeli, seviyeli yetişmelerine özenle dikkat göstermelidirler. Eğer çocuk bu ölçü ile yetiştirilmez ise cesur olması gereken yerde korkak, çalışkan olması gereken yerde tembel... bir hareket tarzı ortaya koyar. Bu gibi davranışlardan şu neticeler ortaya çıkar. Çabuk aldanır, yerinde ve zamanında hareket edemez, ilerisini görüp tedbir almaz, etrafındaki tehlikeleri hemen sezemez... Bütün bunlar çocukluktan itibaren aklına,ruhuna yerleşen alışkanlıkların aşırılığa kaçan sonuçlarından doğar.
Yukarıda aktardığımız fıkrada aldanmak ve aldatmak ölçüsü mükemmel bir misalle ortaya konmuş. Aşırı derecede bir menfaat hırsına kapılan kişiler olunca elbette insanların zayıf taraflarını kollayan, mal ve fikir hırsızları olacaktır.
Adamın biri gözü ağırınca baytara gitmiş ve neticede gözü tamamen kör olmuş. Bilge bir insan onun bu hareketine şöyle demiş: Bu adam akıllı biri olsaydı baytara gitmezdi.
Evlenirken eş seçiminde, işini teslim ederken işçi seçiminde seçici, dikkatli olunur da bir ülkenin idaresi teslim edilen siyasi iradenin seçimi hususunda dikkatli olunmaz mı?
Türk insanının karakter özelliklerinden birisi de saf kalpli, iyi niyetli olmasıdır. Böyle bir millete hizmet etmek de insana ancak şeref kazandırır. Ancak; bu milletin iyi niyetini suistimal edenler, dahili (içte) harici (dışta) düşmanlar, devletimizin ilerlemesini, birliğini, kültürünü, tarihini... kendi menfaat ve çıkarları uğruna bozmak, yıkmak, çökertmek isteyenlere karşı uyanık olunmalıdır.
Dünyadaki bütün insanları, bütün devletleri düşman görmek nasıl bir davranış bozukluğu ise, bütün insanları dost, bütün devletleri dost zannetmek de aynı şekilde psikolojik bir hastalık yahut hayalciliktir. Bir hayaller dünyası bir de gerçek yaşanan dünya gerçekleri vardır.
Hayal aleminde gezen yel gibi savrulur. Hayatın gerçeklerini görüp tedbirli olanlar ayakları yere basan sağlam, akılcı, bilge, adaletli, sevgi dolu, mutlu... yolda yürüyüşüne devam eder.
Unutmayalım akıllılar tedbiri unuturlarsa hırsızlar çalmaktan, talan etmekten, yıkmaktan geri durmazlar.
eteğinde. O dağ köyün hem güneşini kesiyor, hem havasını. Bizimki hemen kafasını çalıştırmış ve köylülere şöyle bir teklifte bulunmuş:
-Eğer beni köyünüze bir sene misafir eder ve çok iyi beslerseniz, sene sonunda ben bu dağı kaldırır başka bir yere koyarım, sizin de güneşiniz havanız açılmış olur.
Köylüler bu teklifi pek beğenmişler, her zaman böyle kudretli adam bizim köye gelmez demişler, fırsatı ganimet bilerek derhal bu teklifi kabul etmişler. Tam bir sene kuzular kesersek, tavuklar, hindiler kesersek, yoğurtlar, sütler içirerek... beslemişler. Adam iyice semirmiş, güç kuvvet kazanmış ve çok rahat bir hayat sürmüş. Bu arada sene tamam olmuş. Nihayet köylüler:
-Hadi beyefendi, biz vazifemizi elimizden geldiği kadar yaptık, sen de bize karşı olan vazifeni yap, sözünü yerine getir. Haydi dağı buradan kaldırıp başka tarafa götür ve bizi bunun engelinden kurtararak felaha kavuştur bakalım, demişler. Bunun üzerine bu açıkgöz:
-Haklısınız ben verdiğim sözü yerine getireceğim. Yalnız sizden bir ricam var. Köyün içinde ve etraf köylerde ne kadar ip urgan varsa hepsini toplayıp getirin, demiş.
Köylüler ev ev dolaşarak bütün ipleri, urganları getirmişler. İşte beyefendi geldi demişler.
-Tamam demiş. Teşekkür ederim. Şimdi bunların hepsini birbirine ekleyerek bir bütün haline getirin.
Köylüler bu emri de yerine getirmişler. Sonra bu urganlardan başta olanının ucunu tutmuş dönüp köylülere:
-Haydi bakalım öbür ucunu da tutup dağın arkasını dolaştırarak bana getirin demiş. Köylüler de:
-Hayhay beyefendi demişler ve tam üç saat tepesinin arkasından dolaştırarak diğer ucunu adamın yanına getirmişler. Bu defa:
-Onu bana verin demiş ve hamalların yaptığı gibi urganını iki ucunu birleştirerek dağa sırtını dönmüş, urganı dağı sırtlar gibi bir durum olarak, urganı omzundan aşırıp iki eliyle sımsıkı tutmuş ve köylülere:
-Haydi efendiler, el birlik dağı tutup sırtıma kaldırın! Demiş. Köylüler hep birbirlerine bakışmışlar, hayrete düşmüşler ve:
-Biz koskoca dağı senin sırtına nasıl kaldırabiliriz? Demişler. Bunun üzerine beriki açıkgöz, mağrur bir eda ile, onlara dönerek:
-Yahu! Koskoca köylü bu dağı benim sırtıma kaldıramazsa, ben yalnız başıma nasıl sırtlanıp götüreceğim? Siz önce benim sırtıma kaldırın, gerisine karışmayın, demiş. Köylüler bunu yapmaktan aciz kalınca, bu açıkgöz:
-Bakın ben sözümü yerine getirecektim. Ama siz de görüyorsunuz ki dağı benim sırtıma kaldıramadınız ve bana yardımcı olmadınız. Onun için beni suçlamaya hiçbir zaman hakkınız yoktur... diyerek, yine de haklı çıkmış.
İnsan ilişkilerinin en hassas davranış biçimlerinden birisi temkinli ve itidalli olmaktır. Fazla aşırılığa kaçmadan, olaylar karşısında aşırı duyarsız, ilgisiz, tembel de olup geri kalmadan orta yolu takip etmelidir. Bilhassa, anne-babalar, eğitimciler çocukları yetiştirirken dengeli, seviyeli yetişmelerine özenle dikkat göstermelidirler. Eğer çocuk bu ölçü ile yetiştirilmez ise cesur olması gereken yerde korkak, çalışkan olması gereken yerde tembel... bir hareket tarzı ortaya koyar. Bu gibi davranışlardan şu neticeler ortaya çıkar. Çabuk aldanır, yerinde ve zamanında hareket edemez, ilerisini görüp tedbir almaz, etrafındaki tehlikeleri hemen sezemez... Bütün bunlar çocukluktan itibaren aklına,ruhuna yerleşen alışkanlıkların aşırılığa kaçan sonuçlarından doğar.
Yukarıda aktardığımız fıkrada aldanmak ve aldatmak ölçüsü mükemmel bir misalle ortaya konmuş. Aşırı derecede bir menfaat hırsına kapılan kişiler olunca elbette insanların zayıf taraflarını kollayan, mal ve fikir hırsızları olacaktır.
Adamın biri gözü ağırınca baytara gitmiş ve neticede gözü tamamen kör olmuş. Bilge bir insan onun bu hareketine şöyle demiş: Bu adam akıllı biri olsaydı baytara gitmezdi.
Evlenirken eş seçiminde, işini teslim ederken işçi seçiminde seçici, dikkatli olunur da bir ülkenin idaresi teslim edilen siyasi iradenin seçimi hususunda dikkatli olunmaz mı?
Türk insanının karakter özelliklerinden birisi de saf kalpli, iyi niyetli olmasıdır. Böyle bir millete hizmet etmek de insana ancak şeref kazandırır. Ancak; bu milletin iyi niyetini suistimal edenler, dahili (içte) harici (dışta) düşmanlar, devletimizin ilerlemesini, birliğini, kültürünü, tarihini... kendi menfaat ve çıkarları uğruna bozmak, yıkmak, çökertmek isteyenlere karşı uyanık olunmalıdır.
Dünyadaki bütün insanları, bütün devletleri düşman görmek nasıl bir davranış bozukluğu ise, bütün insanları dost, bütün devletleri dost zannetmek de aynı şekilde psikolojik bir hastalık yahut hayalciliktir. Bir hayaller dünyası bir de gerçek yaşanan dünya gerçekleri vardır.
Hayal aleminde gezen yel gibi savrulur. Hayatın gerçeklerini görüp tedbirli olanlar ayakları yere basan sağlam, akılcı, bilge, adaletli, sevgi dolu, mutlu... yolda yürüyüşüne devam eder.
Unutmayalım akıllılar tedbiri unuturlarsa hırsızlar çalmaktan, talan etmekten, yıkmaktan geri durmazlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021