Nefislerinin heva ve hevesine uymayı kendine davranış biçimi olarak seçtiğinden bu yana insanlar kendini adeta ilahlık konumuna getirmiştir. Hemen her konuda kendini otorite konumuna koyan insanların, üçüncü şahıslarla ilişkileri de böylece zayıflamış, kibirleri sayesinde; kalabalıklar içinde "yalnızlıkla" baş başa kalmışlardır. İnsanlar, yaradılışları gereği toplumsal hayatı birlikte paylaşmak zorunda oldukları için, davranış bozuklukları direk olarak topluma yansımaktadır.Atalarımız "zararın neresinden dönülse kârdır" sözüyle, hatanın hangi konumunda olunursa olunsun, mutlaka dönüş için fırsat olduğunu işaret etmişlerdir. Toplumsal hayatın yaşanabilir hale gelmesini arzu ediyorsak; Kibirli davranışın zıddı olan ve güzel ahlak içinde en önemli yere sahip olan tevazunun (alçak gönüllülük) mutlaka insan davranışına hâkim unsur haline gelebilmesini sağlamalıyız. Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed(sav) Efendimizden rivayet edilen bir hadisi şerifini zikretmek istiyorum.Ebu Sa'îdi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim Allah Teâla hazretlerinin rızası için bir derece tevazu izhar eder (alçak gönüllü) olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfel-i safiline (aşağıların aşağısına) atar."(kütüb-i sitte: 7235 )Hadisi şeriften anlıyoruz ki; davranışlarımızın, sadece dünya hayatı ile değil, ahiretle alakalı cezaya, ya da mükâfata sebebiyet verdiğidir. Öğleyse davranışlarımızı belli bir ölçü dâhilinde yapmalı, asla ve asla "yaptım gitti" felsefesi güdülmemelidir. "Hesap korkusu", düzenli davranışa giden en önemli yoldur. Bir büyüğümüz; "dünya hayatını düzene sokmayı arzu ediyorsak; insanımıza öldükten sonra dirilip hesaba çekileceğimiz(ahiret) inancını mutlaka yerleştirmek zorundayız" buyurmakla konunun önemine işaret etmek istemişlerdi. Toplumsal yansımaları yaşadıkça; o sözün önemini şimdi daha iyi anlıyorum.Hakka vuslat eden hak dostlarının belkide en çok dile getirdikleri tevazu, yani alçak gönüllülük meselesidir. Çünkü alçak gönüllülük, kibir denilen insanın en çok başını ağrıtacak hastalığın zıddı olduğu için mühim bir meseledir. Çünkü kibir, insanı Allah'a asi kılmaya kadar götüren bir fiildir. Ayeti Kerimede; "(Hz. Adem'e) secde etmekten yalnızca İblis kaçındı. Kibirlendi ve kâfirlerden oldu" (el-Bakara, 2/34).buyrulmakla meselenin önemine dikkat çekilmiştir.İslâm tevazua büyük önem vermiştir. Peygamberimiz bu özelliği hem bizzat üzerinde taşımış, hem de sözleriyle tavsiye etmiştir. Bir gün kendisine bir adam getirilir, gelen şahıs korkudan titremeye başlar. Bunu gören Allah Resulu: "Sakin ol, ben bir melik değil, Kureyş 'ten, kuru et yiyen bir kadının oğluyum" buyurmuştur (Gazalî, İhyâu Ulûmi'd-din, Kahire, 1954, II, 483, 484).Allah dostlarında alçak gönüllülüğün en güzel örneklerini bulursunuz. İşte onlardan biri Ahmet Rufai (ks) hazretleri ile talebelerinden biri ile arasında geçen bir sohbeti aktaralım;Ahmed Rufai Hazretleri, bir gün talebelerine;?İçinizde kim bende bir ayıp görüyorsa bildirsin" dedi.Talebelerinden biri;?Efendim, sizde büyük bir ayıp var" diye cevap verdi.Bu mütevazı insan hiç kızmadı, talebesi böyle söylüyor diye üzülmedi, belki sadece ayıbından kurtulabilmek ümidiyle sordu:?Söyle kardeşim, o ayıbım nedir?"Talebe gözleri dolu dolu;?Bizim gibilerin size talebe olması" dedi.Bu söz gönüllere çok tesir etmiş, sohbette bulunan herkes ağlamaya başlamıştı. Ahmed Rufai Hazretleri de ağlıyordu. Bir ara sadece;?Ben sizin hizmetinizdeyim" dedi. Bu konuda Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur; "Muhakkak Allah Teâlâ, bana, sizin mütevazı olmanızı vahyetti" (Rizazu's-Salihin, II, 37). "Her kim Allah için alçakgönüllülük yaparsa, Allah muhakkak onun derecesini yükseltir" (Müslim Bir ve's Sıla, 69; Tirmizî, Birr, 82).Hz. Lokman oğluna şöyle tavsiye etmişti: "Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah kurulup öğünenlerin hiç birini sevmez" (Lokmân, 31/18).Dalları meyve dolu ağaçların dallarını aşağı sarkıtmaları, nasıl meyvenin çokluğu ile alakalıysa, ilmi ve edebi gereği insanın gönlünü aşağıya indirmesi (alçak gönüllü olması) aynı şeylerdir. Allah (cc), alçak gönüllüğün sırrına ermeyi nasip eylesin. Âmin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025