Cenab-ı Hakk'ın biz insanoğluna en büyük lutuflarından biri hatta en önemlilerinden birisi şüphesiz akıldır. Bir insanın Müslüman olabilmesi için gerekli olan iman, akıl olmadan kişiyi mükellef olmaktan çıkartmaktadır. Yani aklı olmayanın iman mecburiyeti olmadığı gibi, İslam'ın vecibelerinden de muaf olmuş demektir. Akıl sağlığı yerinde olmayan bir insana "sen neden namaz kılmıyorsun ya da oruç tutmuyorsun ya da diğer ibadetleri neden yerine getirmiyorsun?" demek ne kadar abesle iştigal bir davranıştır. Peki, aklı olup da iman nimetinden istifade etmek istemeyen münkirlerin akılları o insanları düşürdüğü küfür ebedi cehennemle cezalandırılacak bir ceza değil midir? Elbette iman dairesine girmeyen yani Kelime-i Şahadet'i tam olarak söylemeyen ve kalbi ile tasdik etmeyen insanlar ahirette bedbaht olacak insanlar olacaktır.
Gelelim Müslüman olduğunu iddia edenlerin durumuna... Evet, "ben iman ehliyim" diyenlerin durumuna gelirsek; günümüzde bu iddiada olanların birçoğunun çıkmazda olduğu görülecektir. İman öylesine önemli bir iddiadır ki asla esneklik ve karışım kabul etmez. Yani ya emrolunduğu gibi iman edecek insan ya da bu dairenin dışında kalacaktır. Bu dairenin dışında kalmak ise küfre düşmektir ki Resûlullah Efendimiz (s.a.a) bir hadis-i şeriflerinde, "Müslüman ateşe düşmekten korkar gibi küfre düşmekten korkmalıdır" buyurarak bizleri uyarmaktadır.
Günümüzde iman konusunda şüphe içinde olan insanların çokluğu o insanları kurtarmaya yetmeyecektir. Yani insanı İslam dairesinden çıkaracak cürümleri defaatle işleyen yöneticileri tekrar tekrar yönetime getiren insanımız, yanlışlarına yanlış eklemektedirler. Örneğin helal kabul ettiği takdirde İslam dairesinin dışına çıkaracağı kesin olan domuz etini ülkemizde satışını serbest bırakan idarecileri fütursuzca savunmak, insanın imanını ciddi şekilde zedeleyecek bir davranıştır. Maalesef bu vahim durumun örnekleri de sayılamayacak kadar çoktur. Bu örnek izah etmeye çalıştığımız konunun sadece bir tanesidir.
Aslında aklı olan insanın ateşe düşmekten kaçar gibi kaçması gereken iman dairesinin dışında kalmak tehlikesi aklı ile de ilgilidir. Yani insanımız akıl ve iman konusunda tehlikeli sularda yüzmektedir. Elbette yapılan yanlışları söylemek, insanımızı uyarmak imanımızın gereğidir. Uyarı yaparken de doğru olanı da anlatmak görevimizdir. Doğru olan ise insanları yıkılmaz sağlam kale olan tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'e davet etmek olacaktır. Eğer Ehl-i Beyt gibi inanır Ehl-i Beyt gibi yaşar isek kurtulanlardan olmak mümkün olacaktır. Bunun da yolu günümüzde Ehl-i Beyt'e gönül vermiş ve milletimize kurtuluşun adresi olan Ehl-i Beyt'i anlatan kadrolarla birlikte olmaktır.
Gelelim Müslüman olduğunu iddia edenlerin durumuna... Evet, "ben iman ehliyim" diyenlerin durumuna gelirsek; günümüzde bu iddiada olanların birçoğunun çıkmazda olduğu görülecektir. İman öylesine önemli bir iddiadır ki asla esneklik ve karışım kabul etmez. Yani ya emrolunduğu gibi iman edecek insan ya da bu dairenin dışında kalacaktır. Bu dairenin dışında kalmak ise küfre düşmektir ki Resûlullah Efendimiz (s.a.a) bir hadis-i şeriflerinde, "Müslüman ateşe düşmekten korkar gibi küfre düşmekten korkmalıdır" buyurarak bizleri uyarmaktadır.
Günümüzde iman konusunda şüphe içinde olan insanların çokluğu o insanları kurtarmaya yetmeyecektir. Yani insanı İslam dairesinden çıkaracak cürümleri defaatle işleyen yöneticileri tekrar tekrar yönetime getiren insanımız, yanlışlarına yanlış eklemektedirler. Örneğin helal kabul ettiği takdirde İslam dairesinin dışına çıkaracağı kesin olan domuz etini ülkemizde satışını serbest bırakan idarecileri fütursuzca savunmak, insanın imanını ciddi şekilde zedeleyecek bir davranıştır. Maalesef bu vahim durumun örnekleri de sayılamayacak kadar çoktur. Bu örnek izah etmeye çalıştığımız konunun sadece bir tanesidir.
Aslında aklı olan insanın ateşe düşmekten kaçar gibi kaçması gereken iman dairesinin dışında kalmak tehlikesi aklı ile de ilgilidir. Yani insanımız akıl ve iman konusunda tehlikeli sularda yüzmektedir. Elbette yapılan yanlışları söylemek, insanımızı uyarmak imanımızın gereğidir. Uyarı yaparken de doğru olanı da anlatmak görevimizdir. Doğru olan ise insanları yıkılmaz sağlam kale olan tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'e davet etmek olacaktır. Eğer Ehl-i Beyt gibi inanır Ehl-i Beyt gibi yaşar isek kurtulanlardan olmak mümkün olacaktır. Bunun da yolu günümüzde Ehl-i Beyt'e gönül vermiş ve milletimize kurtuluşun adresi olan Ehl-i Beyt'i anlatan kadrolarla birlikte olmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018