Erzurum'da Akif'i anma gecesinde, bu başlık altında genç bir arkadışımızdan güzel bir şiir dinledik. Osman Nuri Karadayı'nın Akif'i anlatan bu şiirini elbette sizlerle paylaşacağız ancak, bu başlığı beğendiğimi ve bu başlık altında daha çok şeyler söylenebileceğini belirtmek istiyorum.
Akif lazım ki;
"Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem/Gelenin keyfi için geçmişime kalkıp sövemem.." desin. "Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim/Onu dindirmek için kamçı yerim çifte yerim..." diye haykırsın.
Akif lazım ki;
"Ulusun korkma nasıl böyle bir imanı boğar/ Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" mısraları ile neyi, kimi kastettiğini bize yeniden anlatsın.
"Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tufan, gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşısına da;
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani, tauna da züldür bu rezil istila!
***
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz..."
Akif lazım ki; bu mısralarda işaret ettiği tehlikeleri bize yeniden izah etsin. Hindu ve yamyamların kimler olduğunu ve yamyamlıklarından vazgeçip geçmediklerini söylesin. Çehreleri, lisanları, renkleri başka başka olan Avrupalıları "vahşette" birleştiren kinin, nefretin sebeplerini anlatsın ve bu, bize karşı vahşette birleşme tiynetlerinin bitip bitmediğini söylesin.
Akif lazım ki; maskeleri tekrar yırtsın ve: "Medeniyet denilen kahbe hakikat, yüzsüz" mısraını serlevha yaparak Avrupa Birliği'ne girmeyi devlet politikası haline getirenlerin gözlerine soksun, suratlarına çarpıp uyandırsın.
Akif lazım ki; Avrupa'da haçların gölgesinde, çanların gürültüsünde hak arayanlara, para-pul arayanlara; "Medeniyet! size çoktan beridir diş biliyor/Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor" mısraları ile ne anlatmak istediğini, hangi tehlikeye dikkat çektiğini tek tek izah etsin.
Akif lazım ki; kulağımızdan tuta, Safahat'ın başına oturta ve Çanakkale şiirini, özellikle de: "Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!/Nerde gösterdiği vahşetle bu bir Avrupalı"/Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi/Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahud kafesi!" mısralarını gözümüze soka ve bunca felakete rağmen ehl-i saliple flört edişimizin, sarmaş-dolaş vaziyetimizin hesabını satır satır sora.
Erzurum'da Abdurrahman Gazi Vakfı'nın organizesinde üniversiteli gençlerin hazırlayıp sunduğu Akif'i anma programını izlerken, Kocakarı ile Ömer sahnesinde gözyaşlarımı silerken, gözyaşını silen hemşehrilerimi seyrederken Akif'i, Safahat'ı tekrar tekrar ve dikkatle okumamız gerektiğini düşündüm.
Ve Karadayı'nın şiiri:
Hazanı yaşayan bahçenin müstesna bülbülüydün
Baharı müjdeleyen asude bir gülüydün
Her çiçek solar ya bir bir sen solmuyorsun
Sana hasret çekenlerin gönlünde büyüyorsun
Ardın sıra çıkmaya koyulmuş bak dereler
Sana gelmek için koşmaktadır seneler
Hasretin azabından bağrı yanan aşıklar
Vuslatın rüyasını görmek için uyurlar
Çanakkale'de heybetinle haykırmaktasın
"Bir bayram sabahı"nda garibin yanındasın
Sen ki zalime karşı mazlumu ezdirmezdin
Kanardı hep yüreğin ama hiç sezdirmezdin
Yoruldun bu hayattan galiba seferdesin
Habibullah'a komşu en müstesna yerdesin
Akif lazım dünyaya bir tek bilek lazımsa
Akif lazım dünyaya bir tunç bilek lazımsa...
Akif lazım ki;
"Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem/Gelenin keyfi için geçmişime kalkıp sövemem.." desin. "Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim/Onu dindirmek için kamçı yerim çifte yerim..." diye haykırsın.
Akif lazım ki;
"Ulusun korkma nasıl böyle bir imanı boğar/ Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" mısraları ile neyi, kimi kastettiğini bize yeniden anlatsın.
"Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tufan, gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşısına da;
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani, tauna da züldür bu rezil istila!
***
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz..."
Akif lazım ki; bu mısralarda işaret ettiği tehlikeleri bize yeniden izah etsin. Hindu ve yamyamların kimler olduğunu ve yamyamlıklarından vazgeçip geçmediklerini söylesin. Çehreleri, lisanları, renkleri başka başka olan Avrupalıları "vahşette" birleştiren kinin, nefretin sebeplerini anlatsın ve bu, bize karşı vahşette birleşme tiynetlerinin bitip bitmediğini söylesin.
Akif lazım ki; maskeleri tekrar yırtsın ve: "Medeniyet denilen kahbe hakikat, yüzsüz" mısraını serlevha yaparak Avrupa Birliği'ne girmeyi devlet politikası haline getirenlerin gözlerine soksun, suratlarına çarpıp uyandırsın.
Akif lazım ki; Avrupa'da haçların gölgesinde, çanların gürültüsünde hak arayanlara, para-pul arayanlara; "Medeniyet! size çoktan beridir diş biliyor/Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor" mısraları ile ne anlatmak istediğini, hangi tehlikeye dikkat çektiğini tek tek izah etsin.
Akif lazım ki; kulağımızdan tuta, Safahat'ın başına oturta ve Çanakkale şiirini, özellikle de: "Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!/Nerde gösterdiği vahşetle bu bir Avrupalı"/Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi/Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahud kafesi!" mısralarını gözümüze soka ve bunca felakete rağmen ehl-i saliple flört edişimizin, sarmaş-dolaş vaziyetimizin hesabını satır satır sora.
Erzurum'da Abdurrahman Gazi Vakfı'nın organizesinde üniversiteli gençlerin hazırlayıp sunduğu Akif'i anma programını izlerken, Kocakarı ile Ömer sahnesinde gözyaşlarımı silerken, gözyaşını silen hemşehrilerimi seyrederken Akif'i, Safahat'ı tekrar tekrar ve dikkatle okumamız gerektiğini düşündüm.
Ve Karadayı'nın şiiri:
Hazanı yaşayan bahçenin müstesna bülbülüydün
Baharı müjdeleyen asude bir gülüydün
Her çiçek solar ya bir bir sen solmuyorsun
Sana hasret çekenlerin gönlünde büyüyorsun
Ardın sıra çıkmaya koyulmuş bak dereler
Sana gelmek için koşmaktadır seneler
Hasretin azabından bağrı yanan aşıklar
Vuslatın rüyasını görmek için uyurlar
Çanakkale'de heybetinle haykırmaktasın
"Bir bayram sabahı"nda garibin yanındasın
Sen ki zalime karşı mazlumu ezdirmezdin
Kanardı hep yüreğin ama hiç sezdirmezdin
Yoruldun bu hayattan galiba seferdesin
Habibullah'a komşu en müstesna yerdesin
Akif lazım dünyaya bir tek bilek lazımsa
Akif lazım dünyaya bir tunç bilek lazımsa...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025
- Doymayan gözler ve ürpermeyen kalpler / 01.02.2025
- Ne işe yarar? / 31.01.2025
- Makamdan istifa yok ama insanlıktan istifalar çok / 30.01.2025
- Başkentin başucunda çığlıklar duyulmadı / 29.01.2025
- Duydun mu? / 26.01.2025
- Yüreklerin yangını nasıl söndürülecek? / 24.01.2025
- İnsanca paylaşılsa… / 23.01.2025
- Anlayan beri gelsin / 19.01.2025
- Bu oyunun ardındakilere karşı herkes oyunun arkasında durmalı / 18.01.2025
- Doymayan gözler ve ürpermeyen kalpler / 01.02.2025
- Ne işe yarar? / 31.01.2025
- Makamdan istifa yok ama insanlıktan istifalar çok / 30.01.2025
- Başkentin başucunda çığlıklar duyulmadı / 29.01.2025
- Duydun mu? / 26.01.2025
- Yüreklerin yangını nasıl söndürülecek? / 24.01.2025
- İnsanca paylaşılsa… / 23.01.2025
- Anlayan beri gelsin / 19.01.2025
- Bu oyunun ardındakilere karşı herkes oyunun arkasında durmalı / 18.01.2025