Bir yaz mevsimini daha geride bıraktık. Yaşadığımız ve inşaallah neslimizin kıyamete kadar yaşayacağı güzel bir ülkedeyiz. Evet, gerçekten dört mevsimin aynı anda yaşanabildiği dünyanın en istisna yerlerinden birinde yaşamayı bizlere nasip eden Cenab-ı Hakk'a ne kadar şükür etsek elbette azdır.
Coğrafya güzel, tabiat güzel, ülke güzel bu tartışmasız muhakkak. Peki bu ülke kimin? Bizim. Peki, biz kimiz? Biz Türk'üz, biz Kürt'üz, biz Laz'ız, biz Boşnak'ız. Biz Türk Milletiyiz.
Kaç kişiyiz? Yaklaşık 78 milyon. Ve bu insan kitlesi Cenab-ı Hakk'ın kendilerine verdiği ömrü bu ülkede kullanmak hakkına sahiptir. Allah (c.c.) bu insanların imtihan sahnesini bu topraklar olarak kılmıştır. Bu gerçeğe hiç kimsenin itiraz hakkı olabilir mi? Asla.
Bu süreç içerisinde ülkeyi idare edecek hükümetler, iktidarlar elbette olacaktır. Demokratik bir idarede elbette böyle olmalıdır. Ülkeyi yöneten idare ülkeye hizmet etmek mükellefiyetindedir. Hiçbir yönetim ülkenin sahibi değildir, kimse patron da değildir.
Topraklara sahip olmak, memleket yönetirken bu ülkede her şey benim ve tebaam sizlerde benim kullarımsınız mantığı geride kalmıştır. Bu saltanat dönemi o çağın diktatörlük yönetimlerinin farklı versiyonlarıdır. Nitekim astığım astık, kestiğim kestik bu dönemler de yaşanmıştır. Evlatlarını, babalarını, oğullarını haram olmasına rağmen boğazlayan insanlar bu dönemde yaşamışlardır. İslam adı altında Cenab-ı Hakk'ın sınırlarını aşmış fetva veren sözde ulema bu dönemde yaşamıştır.
Günümüz ise bu çalkantı çağının tartışmaları ile gündem oluşturmaktadır. Bu günde Allah'ın (c.c.) sınırları aşılmakta, milli ve manevi değerler görmezden gelinmektedir. Bu yanlışlara sessiz kalan sözde dini guruplar ve hoca kılıklılar ketum davranmaktadırlar.
Siyaset arenasına baktığımız zaman ise durum daha da vahimdir. Şu güzel ülkede biz vatan evlatlarından başka herkes hak, hürriyet, çeşitli imkânlar ile nimetlenmektedirler. Ülkelerindeki savaştan kaçan insanlar hem günah-ı kebairi işlemekteler, hem de bizim düzenimizi bozmaktadırlar. Yani açıkça ifade etmek gerekirse sokaklarımızda ellerini kollarını sallayarak gezen savaş kaçkınlarını görmek istemiyoruz. Bunlara Ensar-Muhacir tabiri kullanan sözde hocalar belki de evlat katli fetvasını veren hocaların sülbündendir. Güzel ülkemde ülkemin insanları ile doğruyu hakkı anlayıp anlatarak yaşayabilme dileğimle?
Coğrafya güzel, tabiat güzel, ülke güzel bu tartışmasız muhakkak. Peki bu ülke kimin? Bizim. Peki, biz kimiz? Biz Türk'üz, biz Kürt'üz, biz Laz'ız, biz Boşnak'ız. Biz Türk Milletiyiz.
Kaç kişiyiz? Yaklaşık 78 milyon. Ve bu insan kitlesi Cenab-ı Hakk'ın kendilerine verdiği ömrü bu ülkede kullanmak hakkına sahiptir. Allah (c.c.) bu insanların imtihan sahnesini bu topraklar olarak kılmıştır. Bu gerçeğe hiç kimsenin itiraz hakkı olabilir mi? Asla.
Bu süreç içerisinde ülkeyi idare edecek hükümetler, iktidarlar elbette olacaktır. Demokratik bir idarede elbette böyle olmalıdır. Ülkeyi yöneten idare ülkeye hizmet etmek mükellefiyetindedir. Hiçbir yönetim ülkenin sahibi değildir, kimse patron da değildir.
Topraklara sahip olmak, memleket yönetirken bu ülkede her şey benim ve tebaam sizlerde benim kullarımsınız mantığı geride kalmıştır. Bu saltanat dönemi o çağın diktatörlük yönetimlerinin farklı versiyonlarıdır. Nitekim astığım astık, kestiğim kestik bu dönemler de yaşanmıştır. Evlatlarını, babalarını, oğullarını haram olmasına rağmen boğazlayan insanlar bu dönemde yaşamışlardır. İslam adı altında Cenab-ı Hakk'ın sınırlarını aşmış fetva veren sözde ulema bu dönemde yaşamıştır.
Günümüz ise bu çalkantı çağının tartışmaları ile gündem oluşturmaktadır. Bu günde Allah'ın (c.c.) sınırları aşılmakta, milli ve manevi değerler görmezden gelinmektedir. Bu yanlışlara sessiz kalan sözde dini guruplar ve hoca kılıklılar ketum davranmaktadırlar.
Siyaset arenasına baktığımız zaman ise durum daha da vahimdir. Şu güzel ülkede biz vatan evlatlarından başka herkes hak, hürriyet, çeşitli imkânlar ile nimetlenmektedirler. Ülkelerindeki savaştan kaçan insanlar hem günah-ı kebairi işlemekteler, hem de bizim düzenimizi bozmaktadırlar. Yani açıkça ifade etmek gerekirse sokaklarımızda ellerini kollarını sallayarak gezen savaş kaçkınlarını görmek istemiyoruz. Bunlara Ensar-Muhacir tabiri kullanan sözde hocalar belki de evlat katli fetvasını veren hocaların sülbündendir. Güzel ülkemde ülkemin insanları ile doğruyu hakkı anlayıp anlatarak yaşayabilme dileğimle?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasgül Talay / diğer yazıları
- Tıkıldık kaldık / 26.01.2021
- Yüzleşme zamanı / 05.06.2020
- Ramazan-ı Şerif’in bereketi / 21.05.2020
- Gönül dünyası / 03.05.2020
- Yeni yıl ve beklentiler / 02.01.2020
- Emine Bulut / 27.08.2019
- Milli servetimiz ve ormanlarımız / 24.08.2019
- Bayram izlenimlerim / 19.06.2018
- Şekerim çıkıyor / 28.02.2018
- Dost-düşman kavramı / 15.02.2018
- Yüzleşme zamanı / 05.06.2020
- Ramazan-ı Şerif’in bereketi / 21.05.2020
- Gönül dünyası / 03.05.2020
- Yeni yıl ve beklentiler / 02.01.2020
- Emine Bulut / 27.08.2019
- Milli servetimiz ve ormanlarımız / 24.08.2019
- Bayram izlenimlerim / 19.06.2018
- Şekerim çıkıyor / 28.02.2018
- Dost-düşman kavramı / 15.02.2018