ABD-Türkiye ilişkilerinin tarihi seyrine baktığımızda; sözde stratejik müttefikiz, birlikte aynı NATO'nun üyesiyiz, ülkemizin onlarca üssünü ABD'nin kullanımına açmışız, dünya genelinde ABD hangi ülkede kendi menfaatleri için adım atıyorsa onun yanıdayız, kendi paramızı ve aklımızı bir kenara koymuşuz, ABD'nin parası ve aklıyla iş yapıyoruz ve daha niceleri.
Kimilerine göre ABD'nin bir eyaleti gibi, kimilerine göre bir sömürgesi gibi davranıyoruz.
Türkiye olarak bu kadar Amerikancıyız ama askerimizin başına çuval geçiren ABD.
Kıbrıs Barış Harekatı'nda bize ambargo uygulayan ABD.
Ülkemizi tehdit eden tüm terör örgütlerini oluşturan, silahlandıran, finanse eden ABD.
Ege'de Yunan'la işbirliği yaparak bize cephe açan ABD. Doğu Akdeniz'de bize ait olan kaynakları ve münhasır ekonomik alanı gasp edenlerin başında olan ABD.
NATO toplantılarında muvazzaf generallerimizin önüne ülkemizin de parçalanmasını hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi haritalarını koyan ABD.
15 Temmuz darbe girişimine istihbarat örgütleriyle destek veren ABD.
Kısaca "stratejik müttefikiz" demesine rağmen, sürekli aleyhimizde olan, kuyumuzu kazan, her şeyden önemlisi bizi BOP kapsamında parçalanacak ülkeler kategorisine koyan ABD.
Şimdi bizler Türkiye olarak işte bu ABD'nin gönlünü yapmak için, ona şirin gözüküp S-400 ile yaşanan gerilimden bir nebze kurtulabilmek için tüm NATO ülkelerinin kaçtığı bir Afganistan misyonuna balıklama atlıyoruz.
ABD'li yetkililer de "minnettarız" açıklamaları yapıyorlar.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, "Kabil Havaalanı'nda güvenliğin nasıl olacağı konusunda Türklerle hala görüşme halindeyiz, bu çabaya öncülük etmeye istekli oldukları için onlara minnettarız" dedi.
Kore Savaşı'nda da minnettardılar, Irak işgalinde de minnettardılar; ABD, verdiği her tavizde Türkiye'ye minnettar olduğunu açıkladı ama bu neyi değiştirdi?
Öncelikle şunu vurgulayalım: ABD minnettarsa, mutlaka bir taviz veriyoruzdur. Yoksa ABD boşu boşuna minnettar olmaz. Peki, Kabil Havaalanı'nın güvenliği ABD için neden önemli? Dilerseniz bu sorunun cevabını da Pentagon Sözcüsü Kirby versin: "ABD'nin Kabil'de diplomatik varlığını sürdürebilmesi için havaalanının güvenliği büyük önem taşımaktadır."
Yani Kabil Havaalanı'nı koruyacak olan irade, ABD'nin diplomatik varlığını, diğer ifadeyle Afganistan'daki çıkarlarını korumak için burada bulunacak.
Her zaman olduğu gibi Türk askerine verilen vazife ABD'nin jandarmalığı ve korumalığı misyonu. Bu misyonu Türk milleti asla kabul etmez, siyasilerimiz de kabul etmemelidir.
Kirby, Türkiye bu intihar niteliğinde olan görevi kabul etsin diye Afganistan tablosunu toz pembe göstermeye çalışıyor. Kirby, El Kaide'nin Afganistan'da artık neredeyse hiç varlık gösteremediğini savundu. Sözcü, diğer örgütlerin de ABD'ye çok daha az tehdit oluşturduklarını ve tehdidin bölge ülkeleriyle Afrika'ya kaydığını, ABD'nin de yer değiştiren bu tehditlere odaklanacağını bildirdi.
Sanki Afganistan'da hiçbir sorun kalmadı gibi bir açıklama yapıyor.
Peki, ya "Biz ABD'ye saldırmayacağız diye bir söz vermedik" diyen Taliban?
Taliban Sözcüsü, ABD ile tüm NATO unsurlarının Afganistan'ı terk etmesi konusunda anlaştıklarını, kalanların hedef olacağını belirtmişti.
Herkes palas pandıras Afganistan'dan çekiliyor, Türkiye ise hedef tahtasına oturtuluyor. Bundan sonra neler yaşanacağını görmek bu kadar mı zor? Bu kadar mı körüz?
ABD'nin ipiyle indiğimiz hangi kuyuda bir rahat gördük ki, daha karanlık bir kuyuya inmeye çalışıyoruz?
ABD Başkanı Biden, 14 Nisan'da ABD'nin Afganistan'dan çekileceğini açıklamıştı; çekilme 1 Mayıs'tan itibaren başlamıştı ve hedef 11 Eylül 2021'e kadar bu işlemi tamamlamak. Bu tarihten sonra Türkiye Taliban ile karşı karşıya, büyük bir çatışmanın ortasında kalacağız. Niçin? ABD'nin çıkarlarını korumak için.
Rusya da Afganistan'daki diplomatlarını Özbekistan'a tahliye etti. Rus yetkililer, Afganistan'ın içişlerine karışmayacakları konusunda açıklamalar yaptılar. Yani Afganistan'da tamamen yalnızız.
Afganistan'da, Afgan ordusunun tam kontrolünde olan ilçelerin oranı yüzde 20.
Taliban'ın silahlı adam sayısı 60 bin, Afgan ordusunun asker sayısı ise 300 bin olmasına rağmen, sahada üstünlük Taliban'ın elinde. Afgan ordusu Taliban'la çatışmaya girmiyor, kaçmayı tercih ediyor. Taliban Başkent Kabil'in sınırlarına dayanmış durumda.
İşte böyle bir ateş çemberinin içine çekiliyoruz.
ABD ve yandaşları, Afganistan'ı işgal ettiler, talan ettiler şimdi pimi çekilmiş bomba olarak kucağımıza bıraktılar. Bu eser bize ait değil ki, sorumluluğunu biz üstlenelim.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın önemle altını çizdiği gibi, dış politikamızı acilen birkaç ülkenin iç politika malzemesi olmaktan kurtarmalıyız.
Yoksa çok ağır bedeller bizi bekliyor.
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025