Başbakan Erdoğan'ın dün başlayan İsrail ziyareti ile Abdullah Gül'ün geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği İsrail ziyareti arasında amaç, niyet ve nitelik bakımından hiçbir fark yok. Her iki ziyaret de, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ndeki İsrail merkezli denklemini güçlendirmek, İsrail'e Türkiye açılımı sağlamaktan başka bir anlam ifade etmiyor. Gül de, Erdoğan da anlamsız bir arabuluculuktan bahsedip, İsrail'in Filistin'e "bahşettiği" özgürlüğün sınırlarını zorlayamıyorlar. Erdoğan'ın İsrail ziyareti öncesinde Esenboğa'da Filistin halkının bağımsız ve egemen bir devlet çatısı altında yaşamak için yürüttüğü haklı davaya daima destek verdiğini ifade etmesini İsrail'in çizdiği özgürlük ve bağımsızlık sahasında atılan nafile ciritler olarak değerlendirebiliriz.
İsrail de Filistin'in bağımsızlığına destek veriyor ama bu bağımsızlık ne kadar ve nasıl bağımsızlık? İsrail prangalı bağımsızlık Filistin'e ne kadar yarar?
Ayrıca Başbakan Erdoğan İsrail'le yapılacak yeni anlaşmaların savunmasını yaparken şu cümleleri kullanıyor: "2004 yılı sonu itibariyle ikili ticaret hacmimiz, 2 milyar doları buldu. Ayrıca, Türkiye'yi ziyaret eden İsrailli turist sayısında da çok ciddi bir artışın olduğunu görmekteyiz. İsrail ile ilişkilerin iki ülkenin karşılıklı menfaatleri çerçevesinde genel anlamda gelişmekte olduğunu görüyoruz. Bu doğrultuda ziyaretim sırasında Türkiye-İsrail Sınai Araştırma ve Geliştirme İşbirliği Anlaşması da imzalanacak."
İsrail'le yapılan işbirliği anlaşmaları İsrailli turist sayısının artmasına bağlanacak kadar basit bir hadise değil. İsrail'le işbirliği yapmak, topyekûn bölge politikasının ve bu bağlamda dış politikanın baştan aşağı değişmesi anlamına geliyor. Zaten uzun dönemdir Türk dış politikası İsrail ekseninden çıkabilmiş değil ama AKP hükümeti kamuoyu tepkisini hafifletmek için ısrarla İsrail karşıtı bir havada kendisini göstermeye çalışıyor. Şunu da belirtelim ki, AKP'yi seleflerinden ayıran en önemli özelliği İsrail'le en derin ilişkiyi kurmuş olmasıdır. Erdoğan'ın "turist sayısında artış var" açıklaması ile "kipa takmam" ısrarı, AKP'nin İsrail'le kurduğu ilişkinin derinliğini değiştirmiyor anlayacağınız.
Erdoğan iki günlük ziyaretinde belki kipa takmayacak ama İsrail'le yeni askeri anlaşmalara imza atacak, Türk dış politikası ve savunma sanayii İsrail'in güdümüne daha fazla girecek.
Erdoğan ve hükümetinin politikalarını ele veren en önemli ipucu, karşı çıkar gibi göründüğü ülke ve politikalara sımsıkı bağlanmasıdır. Erdoğan'ın İsrail, ABD ve AB karşıtı açıklamalarını, Irak operasyonu ve Irak seçimleriyle ilgili olumsuz beyanlarını hatırlayın.
Bu beyanlarla, Erdoğan'ın önceki gün İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen "Irak'a Çevre Ülkeler" toplantısının açış konuşmasında sarfettiği "'Şu anda Irak, terör örgütlerinin bir antrenman sahası haline gelmiştir. Irak'a siyasi ve iktisadi destek sağlayabiliriz" cümlelerini birlikte düşünelim. Bu cümlelere İncirlik'le ilgili çıkan kararı da ekledikten sonra Cengiz Çandar'ın şu tespitine kulak verelim: "Türkiye, Amerika'nın bölge politikasının "kadrajı içine" yine ve yeniden girdi." Çandar'ın tespitindeki eksik taraf şu; AKP hükümeti ABD kadrajından hiç çıkmamıştı, sadece öyle bir görüntü pompalanıyordu o kadar.
Erdoğan dün "Felluce şehitleri" diyerek sahip çıktığı Iraklı direnişçileri ABD'nin "antreman sahasına" hapsederek tek kalemde sattı. Dün "Irak seçimleri demokratik olmamıştır" diyerek tepki gösteren Erdoğan bugün o seçimler sonrasında kurulan ve Kürt Cumhurbaşkanı ile Dışişleri bakanı çıkaran Irak hükümetine siyasi ve iktisadi destekten bahsediyor. İncirlik ABD'nin hizmetine sonuna kadar açılıyor, İsrail'le ilişkiler güçlenerek devam ediyor.
Anlayacağınız AKP Türkiye'yi ABD ve İsrail kuyruğuna mahkum etmeye devam ediyor.
İsrail de Filistin'in bağımsızlığına destek veriyor ama bu bağımsızlık ne kadar ve nasıl bağımsızlık? İsrail prangalı bağımsızlık Filistin'e ne kadar yarar?
Ayrıca Başbakan Erdoğan İsrail'le yapılacak yeni anlaşmaların savunmasını yaparken şu cümleleri kullanıyor: "2004 yılı sonu itibariyle ikili ticaret hacmimiz, 2 milyar doları buldu. Ayrıca, Türkiye'yi ziyaret eden İsrailli turist sayısında da çok ciddi bir artışın olduğunu görmekteyiz. İsrail ile ilişkilerin iki ülkenin karşılıklı menfaatleri çerçevesinde genel anlamda gelişmekte olduğunu görüyoruz. Bu doğrultuda ziyaretim sırasında Türkiye-İsrail Sınai Araştırma ve Geliştirme İşbirliği Anlaşması da imzalanacak."
İsrail'le yapılan işbirliği anlaşmaları İsrailli turist sayısının artmasına bağlanacak kadar basit bir hadise değil. İsrail'le işbirliği yapmak, topyekûn bölge politikasının ve bu bağlamda dış politikanın baştan aşağı değişmesi anlamına geliyor. Zaten uzun dönemdir Türk dış politikası İsrail ekseninden çıkabilmiş değil ama AKP hükümeti kamuoyu tepkisini hafifletmek için ısrarla İsrail karşıtı bir havada kendisini göstermeye çalışıyor. Şunu da belirtelim ki, AKP'yi seleflerinden ayıran en önemli özelliği İsrail'le en derin ilişkiyi kurmuş olmasıdır. Erdoğan'ın "turist sayısında artış var" açıklaması ile "kipa takmam" ısrarı, AKP'nin İsrail'le kurduğu ilişkinin derinliğini değiştirmiyor anlayacağınız.
Erdoğan iki günlük ziyaretinde belki kipa takmayacak ama İsrail'le yeni askeri anlaşmalara imza atacak, Türk dış politikası ve savunma sanayii İsrail'in güdümüne daha fazla girecek.
Erdoğan ve hükümetinin politikalarını ele veren en önemli ipucu, karşı çıkar gibi göründüğü ülke ve politikalara sımsıkı bağlanmasıdır. Erdoğan'ın İsrail, ABD ve AB karşıtı açıklamalarını, Irak operasyonu ve Irak seçimleriyle ilgili olumsuz beyanlarını hatırlayın.
Bu beyanlarla, Erdoğan'ın önceki gün İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen "Irak'a Çevre Ülkeler" toplantısının açış konuşmasında sarfettiği "'Şu anda Irak, terör örgütlerinin bir antrenman sahası haline gelmiştir. Irak'a siyasi ve iktisadi destek sağlayabiliriz" cümlelerini birlikte düşünelim. Bu cümlelere İncirlik'le ilgili çıkan kararı da ekledikten sonra Cengiz Çandar'ın şu tespitine kulak verelim: "Türkiye, Amerika'nın bölge politikasının "kadrajı içine" yine ve yeniden girdi." Çandar'ın tespitindeki eksik taraf şu; AKP hükümeti ABD kadrajından hiç çıkmamıştı, sadece öyle bir görüntü pompalanıyordu o kadar.
Erdoğan dün "Felluce şehitleri" diyerek sahip çıktığı Iraklı direnişçileri ABD'nin "antreman sahasına" hapsederek tek kalemde sattı. Dün "Irak seçimleri demokratik olmamıştır" diyerek tepki gösteren Erdoğan bugün o seçimler sonrasında kurulan ve Kürt Cumhurbaşkanı ile Dışişleri bakanı çıkaran Irak hükümetine siyasi ve iktisadi destekten bahsediyor. İncirlik ABD'nin hizmetine sonuna kadar açılıyor, İsrail'le ilişkiler güçlenerek devam ediyor.
Anlayacağınız AKP Türkiye'yi ABD ve İsrail kuyruğuna mahkum etmeye devam ediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012