AB üyesi ülkeler bir bir Euro kurtarma fonunun kapısını çalıyorlar.
Önce Yunanistan, ardından İrlanda, Portekiz ve İspanya kapıyı çaldı, şu sıralar İtalya ve Güney Rum Kesimi’nin de çalması bekleniyor.
Tabi, bu fonu ilk talep eden Yunanistan’ın hali ortada, ülke perişan vaziyette…
Yunanistan için fon talep etmenin bedeli ağır oldu, AB komiserlerinin istediklerini yerine getirmek de neticede iflasın farklı bir versiyonu olmuştu.
Portekiz, İspanya, İtalya ve Güney Rum Kesimi Yunanistan’ın haline bakarak AB’den talep ettikleri fonun hiçbir işe yaramayacağını görüyorlar. Ama çaresizlik onları bu anlamsız neticesi belli ve olumsuz olan yola itiyor.
AB’nin lokomotifliğini yapan ülkeler, Almanya ve Fransa ise çaresizliklerini açıkça ortaya koyuyorlar. Almanya Başbakanı Merkel kurtarma fonuna müracaat edenlerin sayısındaki hızlı artışa dikkat çekerek sitemle şunları söyledi: “Herkes Almanya’dan yumruğunu masaya vurarak krizi bitirmesini bekliyor. Evet, Almanya güçlü, Avrupa’nın istikrar limanı ve ekonomi motoru. Almanya bu gücünü AB’nin bütünlüğü ve dünya ekonomisi için kullanmak istiyor (Buraya kadarki açıklama siyasi yıkama yağlama bölümü, Merkel şimdi sadece geliyor). Ancak şunu da unutmayın. Almanya’nın gücü sonsuz değil. Bizden gücümüzden fazlasını da istemeyin.”
Yani dökülen AB üyelerinin bir umut beklediği lokomotif ülke Almanya’nın en tepe ismi, kısaca “yakamdan düşün” demek istiyor.
AB’nin diğer lokomotifi Fransa ise yangına körükle gitmeye devam ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Euro Bölgesi’nin ortak olarak borçlanmasına olanak sağlayacak “Eurobond” için Almanya’ya baskı yapıyor.
Yani Fransa’nın tavsiyesi daha fazla borçlanma, bu da çaresizliğin başka bir ifadesi… Çünkü AB üyesi ülkelerin içerisinde sadece Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz gibi ülkeler borçlu değil ki. Hatta bunlar AB içerisinde en az borcu olan ülkeler. Asıl borçlu olan ülkeler 9 trilyon dolarla İngiltere en başta, 5 trilyon dolarla Almanya ve Fransa ve böyle devam ediyor.
Almanya ve Fransa zaten mevcut borçlarını ödeyemiyor. Fransız lider gerçeklere Fransız bir şekilde krizi derinleştirici tavsiyede bulunuyor.
Merkel de bu tür bir borçlanmanın asıl faturasının yine Almanya’ya kesileceğini bildiği için böyle bir adıma itiraz ediyor ve konuyla alakalı olarak “Küresel düzeyde rekabet gücümüzü yitirmemize yol açacak bir şeyi bizden istemeyin. Euro Bölgesi’nin ortak borçlanma yoluna gitmesi fayda sağlamayacaktır” diyor.
Diyor demesine ama Merkel sadece itiraz makamında ve sunduğu çözüm de bugüne kadarkilerden hiç faklı değil: “Krize giren ülkeler için sıkı tasarruf tedbirleri şart.”
Zaten gerek ABD’de gerekse AB ülkelerinde yaşanan krizin temel nedeni de zaten bu tasarruf tedbirleri değil miydi?
Vatandaşa kısabildiğin kadar kıs, parayı elinde bulunduranlara aktarabildiğin kadar para ve kaynak aktar. Tasarruf millete, nimetler üç beş küresel güce…
AB ve krizdeki diğer ülkeler Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’ni dikkate alıp da çözüm noktasında uygulamadıkları müddetçe hiçbir çıkış yolu bulamayacaklardır.
Bu, iki kere iki dört etmesi kadar kesin bir konudur.
Emek ve üretimin karşılığı senyoraj geliri devreye sokulacak, bu para sosyal devlet projeleriyle vatandaşa adil bir şekilde paylaştırılacak ve oluşan pazarın ihtiyacı yerli üretimden karşılanacak.
İşte size sıfır borçlu, sıfır enflasyonlu, sıfır işsizli, sıfır krizli ekonomi olmanın yolu…
Önce Yunanistan, ardından İrlanda, Portekiz ve İspanya kapıyı çaldı, şu sıralar İtalya ve Güney Rum Kesimi’nin de çalması bekleniyor.
Tabi, bu fonu ilk talep eden Yunanistan’ın hali ortada, ülke perişan vaziyette…
Yunanistan için fon talep etmenin bedeli ağır oldu, AB komiserlerinin istediklerini yerine getirmek de neticede iflasın farklı bir versiyonu olmuştu.
Portekiz, İspanya, İtalya ve Güney Rum Kesimi Yunanistan’ın haline bakarak AB’den talep ettikleri fonun hiçbir işe yaramayacağını görüyorlar. Ama çaresizlik onları bu anlamsız neticesi belli ve olumsuz olan yola itiyor.
AB’nin lokomotifliğini yapan ülkeler, Almanya ve Fransa ise çaresizliklerini açıkça ortaya koyuyorlar. Almanya Başbakanı Merkel kurtarma fonuna müracaat edenlerin sayısındaki hızlı artışa dikkat çekerek sitemle şunları söyledi: “Herkes Almanya’dan yumruğunu masaya vurarak krizi bitirmesini bekliyor. Evet, Almanya güçlü, Avrupa’nın istikrar limanı ve ekonomi motoru. Almanya bu gücünü AB’nin bütünlüğü ve dünya ekonomisi için kullanmak istiyor (Buraya kadarki açıklama siyasi yıkama yağlama bölümü, Merkel şimdi sadece geliyor). Ancak şunu da unutmayın. Almanya’nın gücü sonsuz değil. Bizden gücümüzden fazlasını da istemeyin.”
Yani dökülen AB üyelerinin bir umut beklediği lokomotif ülke Almanya’nın en tepe ismi, kısaca “yakamdan düşün” demek istiyor.
AB’nin diğer lokomotifi Fransa ise yangına körükle gitmeye devam ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Euro Bölgesi’nin ortak olarak borçlanmasına olanak sağlayacak “Eurobond” için Almanya’ya baskı yapıyor.
Yani Fransa’nın tavsiyesi daha fazla borçlanma, bu da çaresizliğin başka bir ifadesi… Çünkü AB üyesi ülkelerin içerisinde sadece Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz gibi ülkeler borçlu değil ki. Hatta bunlar AB içerisinde en az borcu olan ülkeler. Asıl borçlu olan ülkeler 9 trilyon dolarla İngiltere en başta, 5 trilyon dolarla Almanya ve Fransa ve böyle devam ediyor.
Almanya ve Fransa zaten mevcut borçlarını ödeyemiyor. Fransız lider gerçeklere Fransız bir şekilde krizi derinleştirici tavsiyede bulunuyor.
Merkel de bu tür bir borçlanmanın asıl faturasının yine Almanya’ya kesileceğini bildiği için böyle bir adıma itiraz ediyor ve konuyla alakalı olarak “Küresel düzeyde rekabet gücümüzü yitirmemize yol açacak bir şeyi bizden istemeyin. Euro Bölgesi’nin ortak borçlanma yoluna gitmesi fayda sağlamayacaktır” diyor.
Diyor demesine ama Merkel sadece itiraz makamında ve sunduğu çözüm de bugüne kadarkilerden hiç faklı değil: “Krize giren ülkeler için sıkı tasarruf tedbirleri şart.”
Zaten gerek ABD’de gerekse AB ülkelerinde yaşanan krizin temel nedeni de zaten bu tasarruf tedbirleri değil miydi?
Vatandaşa kısabildiğin kadar kıs, parayı elinde bulunduranlara aktarabildiğin kadar para ve kaynak aktar. Tasarruf millete, nimetler üç beş küresel güce…
AB ve krizdeki diğer ülkeler Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’ni dikkate alıp da çözüm noktasında uygulamadıkları müddetçe hiçbir çıkış yolu bulamayacaklardır.
Bu, iki kere iki dört etmesi kadar kesin bir konudur.
Emek ve üretimin karşılığı senyoraj geliri devreye sokulacak, bu para sosyal devlet projeleriyle vatandaşa adil bir şekilde paylaştırılacak ve oluşan pazarın ihtiyacı yerli üretimden karşılanacak.
İşte size sıfır borçlu, sıfır enflasyonlu, sıfır işsizli, sıfır krizli ekonomi olmanın yolu…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025